Çağımızın en önemli hastalığı ne AIDS, ne SARS, ne da kanserdir. Çağımızın en büyük hastalığı strestir. Stres insanın günlük hayatını ve mutluluğunu olumsuz olarak etkilediği gibi insan hafızasını da olumsuz olarak etkilemektedir.
Nedir stres ?
Yapılan araştırmalar, herkesin stres tanımın kendine göre olduğunu göstermektedir. Örneğin, bir iş adamı, stersi borsadaki dalgalanmalar olarak tanımlarken, havaalanında gözlem odasındaki bir hava trafiği sorumlusu, dikkat ve konsantrasyon güçlüğü olarak görebilmektedir.
Prof. Dr. Acar batlaş stres isimli kitabında stresi şöyle tanımlıyor : Stres, organizmanın bedensel ve ruhsal sınırlarının tehdit edilmesi ve zorlanması ile ortaya çıkan bir durumdur.
Stres altında çalışan herkes zaman zaman unutkanlık sorunu yaşayabilmektedir. Unutkanlık sorunuyla karşılaşan kişi ise hiçbir zaman bunun nedenini stresli yaşamında aramaz hemen hafızasında arar. Mc Gill üniversitesinde öğretim görevlisi olan Prof. Dr. Sonia Lupien bu konuda şunları söylüyor; Kortizon adı verilen stres hormonunun üst sınırında seyretmesi, zaman içinde beynin bellek merkezi Hipokamp"ın büzülmesine yol açabiliyor. Dharma Khalsa ise Hipokamp"ın büzülmesinin hafıza sisteminin bozulmasına, beyin hücrelerinin erken yaşlanmasına, nöronlar arasında kurulan iletişim ağının zayıflamasına ve / veya kurulamamasına neden olduğunu belirtmektedir.
Matematik sınavına çok iyi hazırlandınız ama sınav salonuna girdiğinizde hiçbir şey hatırlamıyorsunuz. Önemli bir sunum için hazırlandınız konferans salonun izleyicilerin karşısında her şeyi unuttunuz. Yeni açılan bir fabrikanızın açılışı için konuşma hazırladınız. Bu konuşmayı kağıda bakmadan yapacağınıza olan inancınız tam, ama birden kürsüye çıkınca her şeyi unuttunuz. Size ne oluyor böyle ? Tabi ki düşünceleriniz korku, gerginlik gibi stres durumlarından dolayı bloke oluyor.
Stresin beyin ve hafıza açısından en önemli etkilerinden biriside düşünceyi bloke etmesidir. Frederic Vester düşüncenin stres tarafından nasıl bloke olduğunu şöyle anlatıyor; Stres durumlarında (yani korku, ürkme, gerginlik, acı gibi durumlarda) sinapsların normal işleyişleri bozulur. Çünkü stres durumlarında böbreküstü bezleri tarafından salgılanan Adrenalin ve Noradrenalin, hücreler arasında uyarının geçmesi için gerekli olan transmittler maddenin karşıtıdırlar, onların görev yapmalarını engellerler. Hatta Noradrenalin kendisi de engelleyici bir Transmitter maddesidir. Beyinde Adrenalin ve Noradrenalin oranı yükselince, bir hücreye kadar ulaşan impulslar, bir diğerini geçemez olurlar.
İşte bu an, istediğimiz bir şeyi (panik içinde veya imtihan korkusu ile) hatırlayamadığımız bir andır. Enformasyon ve onun sinyali,, gerekli olan hücrelere ulaşıp, onları aktive edemediği için, bizim, düşüncenin bloke olması, algılama yetersizliği veya hafıza zayıflığı diye adlandırdığımız olayla karşılaşılır. Ulaşmak istenilen anı yada bilgi, ne kadar iyi öğrenilmiş yada ne kadar derine işlenmiş olsa bile, beyindeki biyo-kimyasal işleyiş, bizi onlara ulaşmaktan alıkoymaktadır.
Bu açıklamalardan çıkan sonuç şudur; öğrenmek hatırlamak, unutmamak yani güçlü bir hafızaya sahip olabilmek için stresle baş edebilmeyi öğrenmelisiniz.