Su Yaşamdir,Yaşam Satilik Değildir

Bugün   Samsun  Gazi  sahnesinde  çok  önemli  bir  toplantı  var.  Geçen  gün  tekrar  gündeme, geldi. Çarşamba  ovasında  konumlandırılacak  termik  santraller.  Bu  kentin  üniversitesinin  bilimsel  bir  görüşü  yok.. Hatta, uluslar arası  enerji  oyunlarının  köşe  taşları  ile  işbirlikleri  bile  var.. Bu  kentin  Sağlık  erkinin, Çevre  erkinin, Kamu yönetiminin  bilimsel bir  görüşü  yok.. ÇED  tamam,  iş  tamam… Oysa  bu  gibi  tesisler  Avrupa'da  Sağlık  Etki  Değerlendirmesi (SED)  aşaması  ile  yapılıyor. Medyada  bir  kaç  duyarlı  ses, uluslararası  firmanın medyaya  reklam  adına  verdiği  paralarla  -reklam  parası  ile-  susturuldu.. Belediye  otobüsleri, reklam  panoları.. Odalarını  şirkete  açan  oda  yöneticileri.. Her  kaotik  alanın  bir  gerçekliği  vardır.. Bu  panelde  Termik  santrallerin  su  kirliliği  üzerine  etkilerine  değinecek olan Dr. Cem Şahan, Bu  konudaki  son  bilimsel  görüşleri  panelden  önce  gazetemiz  DENGE  okuyucuları  ile  paylaşmak  istediğini  söyledi. TTB  BÜYÜK  KONGRE  DELEGESİ olan Uzm. Dr. Cem Şahan, paneldeki sunumunun tamamını DENGE okurlarıyla paylaşmak üzere tarafıma göndermiştir. Çok önemli bir konu olduğu için en ufak bir satır bile aktarılmadan okunması dileklerimizle.
            Çocuklarımıza Aktaracağımız Bir Hazine: Yeraltı Suları
Suyu genellikle akan ve buharlaşan bir şey olarak düşünürüz. Ama kullandığımız tatlı suyun büyük bir bölümü göremediğimiz kaynaklardan, yerin altındaki su havzalarından yani aküferlerden gelir. Aküferler, kum ve çakıl gibi kolayca su geçiren maddelerden veya yeraltındaki kayalar arasındaki boşluklardan meydana gelen jeolojik oluşumlardır. Dünyanın sıvı halde bulunan tatlı su kaynaklarının %97'si aküferlerde depolanmıştır. Aküferler çevre kirliliğine yol açan maddelerden korunduğuna ilişkin yaygın kanının tersine bilim adamları aküferlerin çevresel etkiler nedeniyle kirlendiğini buldular. Yeraltı sularının aküferde ortalama kalış süresi yaklaşık 1400 yıl, suyun bir nehirde ortalama kalış süresi ise 16 gündür. Nehirlerin aksine aküferlerde çevre kirliliği sürecini geriye döndürmek genellikle imkânsızdır. Nehirler ve göllerin kuruması ile birlikte insanlarda su ihtiyaçlarını yeraltı sularından sağlamaya mecbur kalmışlardır. Avrupa da yeraltı sularının içme suyundaki oranı %75,Asya-Pasifikte %32'dir.Örneğin Bangladeş nüfusunun %95'i içme suyunu aküferlerden temin etmektedir. Ayrıca, yeraltı sularından sağlanan şişelenmiş kaynak suyu satışı artmıştır.
Termik Santraller Niçin Yeraltı Sularını Etkiler?
Kömür yakıtlı termik santrallerden kaynaklanan atıklar birçok toksit element içerir. Bu elementlerin su kaynaklarına sızması, atıların bertraf edilmesi ile ilgili çevresel etkileri açısından büyük önem taşımaktadır. Fosil yakıtların (6 nolu fuel-oil, kömür vb.)yanmasıyla birlikte, içeriğinde bulunan kirliliğe sebep olma potansiyeline sahip arsenik(As), Kadmiyum(Cd),kurşun(Pb),antimuan(Sb),Selenyum, Kalay(Sn) ve Çinko (Zn) gibi toksit iz elemenler cüruf, kül ve gaz şeklinde ortaya çıkan atıklara geçer. Termik santrallerin önemli çevresel etkilerinden bir soğutma suyu ihtiyacından kaynaklanır. Bu nedenle termik santraller çoğunlukla nehir, göl veya deniz gibi kaynaklara yakın yerlere kurulur. Yoğunlaştırıcılarda kullanılan soğutma suyu genelde 7 ile 10 derece ısınmış olarak alındığı ortalama geri verilir. Gerek soğutma suyunun ortamdan çekilmesi ve gerekse kullanılan suyun ortama verilmesi önemli çevre sorunları yaratabilmektedir. Isınmış suyun deşarjı sudaki yaşam zincirini olumsuz etkilemektedir. Termik santrallerde özellikle; soğutma suyu pompalarından ısı değiştiricilerinde mekanik ekipman temiz ve bakım işlemlerinden kaynaklanan petrol ve yağ atıkları içeren atık sular, yer altı ve yerüstü su kaynakları için çok önemli bir kirlenme nedenidir.Termik santrallerde kullanılmakta olan soğutma suyu pompalarla çekilerek arıtmadan geçirilmekte ve bu sırada geçici sertlik giderimi çöktürme ve mikroorganizmaların yok edilme aşamasında kimyasal maddeler ilave edilmektedir. Ayrıca santral bacasından çıkacak olan kirletici gazların oluşturacağı asit yağmurları da suların ph'ını değiştirebilmektedir. Uçucu küllerde bulunan Fe,Mn,Co,Cu,Zn,P,Uranyum gibi ağır metallerde zamanla taban suları vasıtasıyla alıcı ortama verilmektedir. Termik santrallerin buhar kazanlarından sirkül âsyondaki suların içine biyolojik gelişimi önleyici toksit kimyasal maddeler eklenir. Bu kimyasal maddeler arasında hidrolik asit, sülfürük asit, sitrik asit, EDTA, formaldehit ve üratrofin sayılabilir.
Bu sularda ağır metal birikimi de önemli periyodik cetvelin geçiş elementleri adı verilen geniş bir bölümünü kapsayan ve özgül ağırlığı 5g/cm den fazla olan elementlerdir. Ağır metallerin büyük kısmı fosil enerji kaynakları ve yenilenemeyen hem maddeler olarak yerkürenin derinliklerinde inert olarak kalmışlardır.
Yatağan Termik Santrali ve Dünya Örnekleri
Muğla Yatağan Termik Santrali civarında yeraltı ve yerüstü su kaynaklarına olan etkilerinin araştırıldığı bir çalışmada 2 baraj,5 yüzey ve 2 yeraltı su kaynağından alınan su örneklerinde kalsiyum, kurşun, kadmiyum, antimuen ve kükürtdioksit analizleri yapılmıştır. Analiz sonuçlarına göre, bazi örneklerde söz konusu metallerin Türkiye, EPA ve WHO tarafından belirlenen referans değerlerinin üzerinde olduğu referans edilmiştir. Yunanistan'da toplam 4048 MW Kurulu güce sahip 4 termik santral bölgesindeki küllerde kanserojen polisiklik aramatie hidrokarbonlar (PAH) ve ağır metaller yönünden analizlerde artış saptanmıştır. Hindistan da termik santrallerin olduğu bir bölgede sularda kalsiyum ve kükürtdioksit oranları yüksek bulunmuştur. Yine Hindistan da yapılan diğer bir çalışmada 440 MW güce sahip bir santral bacasının elektrofili trelerinden kaçan uçucu küllerin analizinde Ni, Krom, Kurşun düzeyleri yüksek bulunmuştur. Yatağan termik santrali atık depolama sahasındaki yer altı sularında yapılan başka bir çalışmada gözlem kuyularından bazı dönemlerde alınan su örneklerinde kadmiyum ve kurşun değerlerinin Çevre Koruma Örgütü (EPA) tarafından içme suları için önerilen sınır değerleri aştığı görülmektedir. (5) yine aynı çalışmadaki su örneklerinde sülfat değeri, TSE  tarafından içme suları için önerilen maksimum sınır değerleri açmaktadır. (5) Yer altı ve yerüstü suları için diğer önemli tehlike: Termik Santrallerde kömürün yanması sonucu ortaya çıkan bu atıkların güvenli yöntemlerde sarfı, toksik iz element içeriği nedeniyle, yer altı suları açısından büyük önem taşımaktadır. Yatağan Termik Santrallerden kaynaklanan küllerin rüzgarla çövreye yayılmasının önlenmesi amacıyla sulandırılarak depolama yapılmaktadır. Bunun sonucu olarak katı atıklarla birlikte, büyük hacımlı atık su barajları oluşmuştur. Bu atıkların PH'ları 9-11.5 arasında değişmektedir.
Termik Santraller Sularda önlenmesi Ağır metal zehirlenmelerine yol açmaktadır. Çocuklarımızı bekleyen tehlikeler.
Kadmiyum: Uzun süreli kadmiyuma maruz kalma böbrek fonksiyonlarını bozmaktadır. 1940 yıllarda kadmiyumla kirlenme sonucu itaiitai hastalığı tanımlanmıştır. Kömür ve petrolün yanması havadaki ve sudaki kadmiyumun çoğundan sorumludur. Uzun süreli kadmiyum maruziyeti Amfizem hastalığına yol açar. Besada ve diğ. (2002) yılında İspanya'nın Kuzey Atlantik sahillerinde midyelerde (Mytilus galloprovincialis) Cd, Cu, Hg, Pb ve Zn eğilimlerini araştırmışlardır. Araştırıcılar midyelerdeki ağır metal eğilimleri ile ilgili bu çalışmayı İspanya'nın Galician ve Cantabrian bölgelerinde yapmışlardır. Çalışmada İspanya'nın Biskay Körfezi'ne bakan kıyılarında Vigo, Pontevedra, A Coruna ve Bilbao bölgelerinde midyelerde ağır ağır metal artışında pozitif bir eğilim olduğunu saptamışlardır.          Kadmiyum en toksik çevresel kirleticilerden biridir. Düşük konsantrasyonlarda bile su canlıları için son derece zararlı etkilere sahiptir. Kadmiyum özellikle çevre kirliliği görülen denizlerde su canlısının vücuduna alınarak birikmekte olduğu ve değişik seviyelerde zararlı toksik etkiler meydana getirdiği görülmüştür (Katalay ve Parlak, 2004).          Diğer taraftan Cd'un yarılanma ömrünün 15-1100 yıl gibi uzun olması hangi ortamda olusa olsun Cd kirliliğinin önleminin alınmasını veya minimuma indirilmesini gerekli kılmaktadır.
Arsenik : Arsenik doğada çok yaygın bulunur Bazı yer altı sularında orantısız yüksek kaonvan      stresyonda bulunur. Su için önemli bir tehlikedir.İçme suyundaki arseniğin 20-75 milyon Bangeldeşlinin yani ülke nüfusunun yarısından çoğunun sağlığını tehdit edebilecek hale gelmiştir. Arseniğe süreğen maruz kalınması özellikle primer olarak avuç içi veayak tabanlarında deri lezyonlarına yol açar. Kronik kalanlarda 5 ile 25 byıl sonra deri kanseri meydana gelir. Kronik Arsenik zehirlenmesinin etkisi 15 yıl gibi uzun sürede ortaya çıktığı için budurumun anlaşılması uzun sürecektir. İçme suyunda süregen etkileşim aşırı terleme, solukta sarımsak kokusuna, kas ağrılarına ve bitkinliğe, deri renk değişikliklerine, el ve ayaklarda uyuşma,çevresel damar hastalığı ve ayaklarda kangrene yol açar.
Kurşun : Termik santrallerde atıkların ve özellikle kömürün yanması sonucu oluşan kurşun özellikle çocuklarda önemli bir zehirlenme nedenidir. Sanayi devriminden önce vucutkurşun yükü yaklaşık 2mg iken, endüstrileşmiş toplumlarda 200 mg'dır. Kurşun beyni sinir sistemi, alyuvarlar ve böbrekler, bilinç kaybı ve komaya yol açar. Termik santrallerden kaynaklanan kül ve curuf içerisinde bulunur. Küllerin yüzeyinde tutulurlar. Yer altı su kirlenmesi açısından Tuna ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada toprak örneklerinin özellikle santraller mevkisinde yüksek kurşun içerdiği belirlenmiştir.(6) Kurşun zehirlenmesi özellikle santral sinir sistemi için önemlidir. Santral sinir sistemi bulguları başlangıçta belirsizdir. Bu bulgular arasında  huzursuzluk, koordinasyonsuzluk, hafıza kayıpları, uyku bozuklukları, keyifsizlik, baş ağrısı, uyuşukluk, baş dönmesi yeralır.  Kurşun zehirlenmesi özellikle çocuklarımızı için risk faktörüdür. Küçük çocuklar birçok nedenlerle kurşun tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bunun birincil temel nedeni el-ağız ilişkisidir.
Civa :  Civa en çok sanayii işlemleri, atık boşaltımı ve kömür yakılması ile havaya karışmaktadır. Atmosferde dolaştıktan sonra özellikle okyanuslarda ve su yollarında yerleşiyor. Buralarda bulunan  bakteriler civayı emiyor ve metil civa adlı çok zehirli organik maddelere dönüştürmektedir. Tekkeköy ve Çarşamba ovalarında konumlandırmak istenen kömür santral ile çalışan termik santrallerin civa açısından su kirliliği ve büyük balıkların zehiri almış olan küçük balıkları yemesiyle metil civa zehirlenmesine yol açacağını düşünmekteyiz. Dünya genelinde hükümetler, aşırı civaya maruz kalmamak için bazı balık türlerinin tüketiminin azaltılması konusunda halklarını giderek daha fazla uyarıyor. İnsan sağlığı çok küçük miktarda civa ile birlikte tehlikeye girmektedir. Civa kirliliği balıkçılık için geçinen insanlar içinde büyük sorunlar yaratacaktır. Civa klasik bir küresel kirleticidir. Bir ülkedeki bir kaynaktan salındığında, dünyaya hemen yayılabilir veasıl kaynağının çok uzağına ulaşıp besin kaynaklarına girebilir.
Sonuçlar ve Öneriler
1-   Genel olarak su, hava, toprak besin kirliliği birbirleri ile yakından ilişkili ve bağlantılıdır. Bu bölge bu açıdan fosil yakıtlarla çalışan santraller için (kömür, doğal gaz, fuel –oıl) bir sanayi bölgesi olamaz.
2-   Termik santrallerin atıklarının yer altı sularını kirletmesi gelecek nesil için tehlikelidir.
3-   Samsun'un 30 yıllık su ihtiyacını karşılayacağı belirtilen çakmak barajının kuşbakışı 6-9 km. yakınında olan termik santraller, yüzeyel içme suyu kirliliği açısından risk altındadır.
4-    Özellikle termik santrallerin atıklarının depolanması sonucu ortaya çıkan, kurşun ve kadmiyumun toprağa sızması su kirliliğine yol açacaktır.
5-   Bölgedeki çocuklar özellikle  suya bağlı kurşun kirliliği açısından risk altında olacaklardır.
6-   Uzun vadede bu tesislerin Karadeniz'de deniz kirliliğine katkı  yapacağı bilimsel öngörüdür.
7-   Ekte sunulan Tübitak-MAM tarafından yapılan çalışma örnekleme açısından yeterli değildir.
8-   Bölge halkının sağlığını koruma ile görevli Sağlık Erkinin Çarşamba ve Tekkeköy bölgesinde içme suyu analizleri ve sağlık eğitimi çalışmasını başlatması zorunludur.
9-   İktisadi kalkınma modeli olarak tarıma dayalı bir model öngören Çarşamba ve Tekkeköy'de  su kirliliği açısından bu tesislerin konumlandırılması verimi olumsuz etkileyecektir. Ayrıca Organik tarım için toprak kalitesini bozacaktır.
10-               Bölgedeki tatlı su ekosistemlerinin sağlık durumu belirlenmelidir.
11-               Karar alma süreçlerine halkın katılımı sağlanmalı açık, şeffaf ve hesap verilebilir olması sağlanmalıdır. Su yönetimine yurttaşların atılması desteklenmelidir.
12-               Ayrıca Samsun Valiliği, Samsun Çevreve Orman Müdürlüğü, samsun Sağlık Müdürlüğü ve tüm kamu ve siyasal erk Çarşamba ovasına, Yeşilırmağa ve bölgenin su ekosistemlerinin sağladığı yaşam destek hizmetlerinin (Tablo:1) göz ardı etmemelidir.
Tablo : 1  Su  ekosistemlerinin  yaşam  destek  hizmetleri
•         Sulama, Sanayi, kentlercve evler için su kaynağı
•         İnsanlar ve doğal yaşam için su, kuşlar,midyeler ve besinler
•         Suyun kirletici maddelerden temizlenmesi ve filitrelenmesi
•         Sellerin azaltılması
•         Kuraklığın azaltılması
•         Yer altı sularının yenilenmesi
•         Su depolanması
•         Doğal yaşam ortamının ve yumurtlama alanlarının sağlanması
•         Toprak verimliliğinin korunması
•         Estetik, kültürel ve manevi değerler
•         Rekrasyon olanakları
•         Gelecek için direnç ve seçenek sunan biolojik çeşitliliğin korunması
Samsun'da ekolojik krizin derinlemesine bir sorun olarak kendini dayatması karşısında duyarlılığımı sürdürmeye devam edecek, halkı bilgilendirme görevimi toplum sağlığına olan inancı nedeniyle yerine getireceğim. Yaşamak hakkımızı kimseye vermeyelim. Nasıl su olmadan yaşamaz isek, nasıl kanımı olmadan yaşayamaz isek suyumuzu hayatımızı da kimseye kaptırmayalım vermeyelim...