Lozan anlaşması üzerine tartışmalar vardır, her ne kadar maddelerin yorumlanması siyasi düşünceye göre farklılık gösterse ,her tarihçinin ayrı bir yorumu olsa da, temelinde Lozan “ Zafer mi ? Hezimet mi ?” sorgulaması yapıldıkça “Tavuk mu yumurtadan, Yumurta mı tavuktan çıktı” karmaşasından ileriye gidilmemektedir. Lozan'da her ülke çıkarı için uğraştı, ora kaynaklı sorunlarımız da olabilir.
Sorgulanması gereken, Lozan sonrası dönemde bir çok şey için adım atılmış ve günümüzde hala problem yaşanıyor ise bunca zaman içinde neden bir çözüm üretilemedi, noktasıdır.
“Devlette istikrar çok önemlidir “ dendiği zaman konuyu bugün ki iktidara getirip kayıkçı kavgası yapılmasının bir anlamı yoktur. İstikrarın ne olduğunu çalkantılı geçen yakın tarihimize baktığımızda daha net görüp yorumluya biliriz.
2. Dünya Savaşı sonlarına denk gelen yıllar ile 1960 yılları arası sancılı bir dönem olmuştur. Bunda daha çok dış güçlerin etkisi var idi. Dünya kutuplaşırken sizin o kutup içinde bir yerde durmanız gerekiyor, o yerin belirlenmesi için dışarıda oluşan sorun içeride kendini göstermiştir.
1946 yılında Amerika Türkiye’ye 500 milyon dolar borç verir. 1947 yılında Amerikan kongresinde, Rus tehdidine karşı Türkiye ve Yunanistan’a ekonomik ve askeri yardım yapılması önerisi kabul edilir .1948 yılında ise Marshall Planı ve politika değişimi ülke üzerinde etkisini göstermeye başlar.
Yeni kurulan Demokrat Parti’nin uygulamalarında Cumhuriyet döneminde alınmış olan kararlara ters düşülmesi ,Ordu içinde olumlu karşılanmaz. Bu kararlardan en etkilisi Türkçe okunan ezanın Arapçaya dönüştürülmesidir. Genel bakıldığında dış politikada ki gelişmelerin etkisi bu olayda görülür.
1960 ihtilali ile dönemin sonuna gelindiğinde başbakan ve bakanların idam edilmesi gibi acı bir tablo ile karşılaşırız.
1960-1961 yıllarında Milli Birlik Komitesi tarafından Cemal Gürsel’e Başbakanlık görevi verilir. Herhangi bir partiye üye olmadan hükümet kurulduğunu ilan edilir. Güven oyuna ihtiyaç duymadın kurulan bu hükümet, demokratik gelişmeleri uygun yeni bir hükümetin kurulması için Cemal Gürsel’in istifası ile son bulur.
1961 yılında yapılan seçimlerde Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel tarafından görev İsmet İnönü’ye verilir. CHP-AP koalisyon hükümeti kurulur ,af kanunu tartışmaları hükümeti çalışamaz hale getirir, istifa edilir.
1962 yılında tekrar neye göre verilir CHP bağımsızlığı dolunca koalisyon hükümeti kurar. Bir grup bağımsız milletvekilinin hükümetten çekilmesi üzerine İnönü istifa eder.
1963 -1965 döneminde görev İnönü'ye verilir bütçenin mecliste reddedilmesi üzerine İnönü istifa eder. 1965 seçimlerine kadar görev, Suat Hayri Ürgüplü'ye verilerek geçiş hükümeti kurulur.
1965 seçimlerinde Süleyman Demirel iktidara gelir, 1969 genel seçimleri nedeni ile hükümet sona erer. 1969 seçimlerinde hükümet kurma görevi yine Süleyman Demirel’e verilir. Mecliste bütçenin kabul edilmemesi üzerine hükümet istifa eder .
1970’te hükümet kurma görevi Süleyman Demirel’e verilir. Celal Bayar'ın siyasi yasakların kaldırılması konusundaki anlaşmazlıktan dolayı ordu ile ters düşünce ,Demirel 9 Mart muhtırası ile istifa ettirilir.
1971 yılında 9 ay sürecek olan Nihat Erim dönemi başlar .11 milletvekili istifa ederek ayrılınca hükümet düşer. Milletvekilliğinden istifa eden Erim’e tekrar hükümet kurma yetkisi verilir ve partiler üstü bir hükümet kurulur. Nihat Erim’in sağlık sorunlarını nedeni ile istifa etmesi üzerine hükümet düşer. Daha sonra hükümet kurma görevi Ferit Melen'e verilir, Fahri Korutürk’ün Cumhurbaşkanı olması üzerine Ferit Melen istifa eder. Görev yerde kalmaz, Cumhuriyet senatosu kontenjan üyesi Naim Talu'ya görev verilir. Hükümet kurulamaz ve 1974 yılında CHP-MSP koalisyon hükümetini Bülent Ecevit kurar.
1974 Kıbrıs Barış harekatından sonra öncelikle Barış Harekatı'nı yapan siyasi iktidar devrilir. 1980'e kadar kısa süreli hükümetleri kurulur vs vs
Bunca yıl ve böylesi çalkantı içerisinde, hükümetler ülke için neler yapmış olabilir sizce. Tüm bu gelişmeleri görmeden meseleyi Lozan'a bağlamak ne kadar doğru bir yaklaşımdır.