Millet olarak Peygamberi muhabbetimiz en üst seviyededir. İsmini duyduğumuzda selavat getirir, ellimizi kalbimizin üzerine de koyarken kalbi muhabsetimizi fiziken de arz ederiz. Mevlit Kandilini/Peygamberimizin doğum gecesini yine ekstra programlarla dikkate değer bir farkla ihya ederiz. Çocuklarımıza; Muhammed, Ahmet, Mahmud, Mustafa isimlerini takarak Peygamberi muhabsetimizin nesiller boyu duyuymasını sağlarız. Peygamberimizin kabrinin bulunduğu Medinedeki Yeşil Kubbeyi televizyonda görünce duygulanıp,göz yaşları dökeriz. Tüm bu ve benzeri uygulama ve yaklaşımlar Peygamberimize olan kalbi muhabsetimiz nedeniyledir. Bu yaklaşımların maksadı aşanlarını elbette kabul edemeyiz ama makul olanlarını tabii ki Peygamberi muhabbetin bir yansıması, hatta gereği kabul ederiz.
Peygamberimiz kendisini tanıtırken, güzel ahlakı tamamlamak için gönderildiğini bildirmiş, Yüce Allah da Peygamberimizde insanlar için örnek ahlaki yaşam olduğunu hatırlatmıştır. Bu ilahi tarif ve hatırlatmalar, Peygamberimizin insanlar için model olduğunu anlatmaya yetecektir. Peygamberimiz; insanlığa yaşam modelidir, uyarıcıdır, yıl göstericidir, rehberdir. Bu modellik, davranışa, eylem ve söyleme dönüktür. Peygambere tabi olmak ve sünnetine uymak/icabet etmek de; Peygamberimiz gibi düşünmek ve yaşamaktır. Ortaya çıkan bir olay karşısında Peygamberimizin nasıl hareket edeceğini düşünerek tavır geliştirmek sünnete uymaktır. Bireysel ve toplumsal sorunlara çözüm üretirken Peygamberimizin mesajından ve davrarışlarından istifade etmek Peygamberimizin sünnetine uymaktır.
Peygamber sünnetine uymayı şekli bir takım yaklaşımlarla sınırlandırmak; aksine sünnete muhalefet oluşturacaktır. Edebi ve ahlakı Peygamberi ölçülere uygun olmayan birisinin, Peygamber sünnetidir diye sakal bırakması; Peygamberi, ahlaksızlığına ve edepsizliğine sermaye yapmasıdır. Bu durum sünnete uymak değil, Peygambere ihanet etmektir. Elinden tesbihini sırtından cübbesini, başından sarığını, dilinden zikrini bırakmadığı hâlde, davranışları, yaklaşımları helâl dairesinde olmayan birinin, bu şekli hâliyle Peygamberi sünnete uyduğu söylenemez. Ahlaka, edebe, eyleme, söyleme, sokağa, eve, aileye yansımayan Peygamber davranışlarının hiçbirisiyle sünnete uyulmuş olamaz.
Suyu üç yudumda içeceksin, yemeği sağ elinle yiyeceksin, sakalı ve bıyığı terbiye edeceksin ama edebsizlik ve hayasızlık yapacaksın. Zikir ve salavat virdlerini yapacaksın ama gıybet ve dedikoduyu bırakmayacaksın. Eşine ve çocuklarına sünnete uygun olun hatırlatması yapacaksın ama onlara hakaret ve zulum yapacaksın. Haksızlık yapmayın diyeceksin ama çoluk çocuğun, arkadaş ve komşunun hakkını yiyeceksin. Hak ihlali ile Rabbın huzuruna çıkmayın diyeceksin ama devletin malını haksızca yiyeceksin.... Bu hatırlatmalar çoğaltılabilir. Peygamber sünnetine uyup-uymamanın temel kriteri ahlaki davranışlardır. Ahlaki olmayan hiçbir davranış ve şekil sünnete uymak anlamına gelmeyecektir.
Şekli sünnetlere uymakla birlikte esas olan; davranışa, ikinci şahıslarla olan ilişkilere, hakka-hukuka, sokağa ve topluma dönük yaklaşımlarda Peygamberi sünneti ölçü almaktır. İslâm toplumu ve Müslüman birey sistemini; Peygamberi modellemeye göre inşa etmek durumunda, hatta zorundadır. Böylesi bir model üzerine kurulan hayatın akışından, başta insanlar olmak üzere tüm varlıklar istifade edecek ve kainat düzeni fıtratına uygun bir akış yürütecektir. Siyasette, ekonomide, hukukta, ticarette, eğitimde, ailede, mirasta, nafakada, ahlakta, sokakta, toplumda, bireyde sünnetin davnarış şekilleri yoksa; o toplumu oluşturanların sakalı sarığı, cübbesi, tesbihi sünnete uymak/icabet etmek anlamına gelmeyecektir. Peygamberin boyunu hesap edip de, tutumunu dikkate almayan bir bakış açısı sünnete uygunluk taşı(ya)maz. Açlık, sefalet, yoksulluk varken, tıka-basa şişene kadar yiyen birinin sakalı sünnetin ihyası ol(a)maz.
Hacda, umrede, camide, mescidde kendisi ve yakınları için dua ettiği halde; yakınlarının ve komşularının derdinden haberi olmayanın yaptığı hiç bir şey sünnete icabet değildir. Teheccüde kalkıp, evvabini kaçırmayıp, kuşluk namazını terk etmeyip, bvyleceek sünnetleri de yaptığını düşünen biri; yalan söylüyor, gıybet ediyor, dedikodu yapıyor, iftira atıyorsa; ek sünnetlerin Peygamberi bir karşılığı yoktur. Düğünlerde, bayramlarda, toplumlarda, cemiyetlerde birbirinden kaçan, fitne fucur çıkaran varsa, bunların düğünlerini Kuran'lı ve sohbetli yapmaları sünnet değildir. Sünnet; Peygamberin yaşam tarzıdır, kurduğu hayat sisteminin adıdır, iyilik düzenidir, kötülüklere settir. Bir toplumda, müslümanlar %99 olduğu halde, o toplumda hâlâ, insanlar sokaktan, karşısındakinden, evladından, eşinden ve diğer insanlardan emin değilse ve o toplumda İslâmın reddettiği, Peygamberin kaldırdığı olumsuzluklar varsa; orada sünnet diye sunulan ve yapılanlar gözden geçirilmeli, tüm Müslümanlar Peygamberini yeniden tanıma gayreti içine girmelidir.
Sünnete uymak; sadece şekil, sakal, tesbih, takke değil, gece gündüz, doğumdan ölüme, genç yaşlı, kadın erkek, amir memur, öğrenci öğretmen herkesin Peygamberini yaşam modeli alarak hayatını şekillendirmesidir.