SÜPÜRGE OPERASYONUNUN PERDE ARKASI
Doğrusunu ararsanız bugün gündemimizde, tarihi Amisos kentinde yaşanan hikâyelerin devamı niteliğindeki İpekçi Komutan lakabını almış olan dönemin muharrirlerinden ve küçük yaştaki kız çocuklarına yaptığı ahlaksız işlerden ötürü bu lakabı alan insan görünümlü şehvet düşkünü ve iffet düşmanı olan yaratığın, icraatlarını anlatan hikâyeyi oluşturan, Serdar"dan İnciler adlı köşemiz vardı. Ancak birkaç günden beri devam eden Süpürge Operasyonu ile ilgili basında çıkan haberlerin perde arkasını yazmak gerektiği kanaati hasıl olunca yazıyı değiştirmek zorunda kaldık. İsterseniz önce Süpürge Operasyonu"nun nasıl ve ne zaman başlayıp, kimlerin tutuklandığından başlayalım. Yaklaşık üç ay önce başlayan bu operasyonda, çok sayıda emniyet görevlisi görev almış, emniyet teşkilatının araçları yetersiz gelince sivil araçlar da devreye girmişti. Operasyonda altmışın üzerinde gözaltına alınan insan olmuş, bunlardan otuz sekiz tanesi tutuklanmıştı. Daha sonra bu tutukluların bir kısmı eski adı DGM olan, Organize suçlara bakan mahkeme niteliğindeki Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi"ne sevk edilmişti. Operasyon bu tutuklanmalarla kalmamış, daha sonra tutuklananların ifadeleri, salıverilenlerin yaptıkları telefon görüşmeleri doğrultusunda olay derinlemesine araştırılmış, bu doğrultuda operasyonun devamı niteliğindeki bölümü geçtiğimiz günlerde yapılmıştır. Peki olayın İlkadım Belediyesi"nde Başkan Yardımcısı olan Ali Özmen"le ilgisi nedir diye soracak olursanız, ihale açık artırmasız garibanın üzerinde kaldı dersek abartmış olmayız. Olayı biraz geriden alıp, detaylı olarak anlatmakta yarar olduğu kanaatindeyim; 1994 yılında Büyükşehir statüsünü kazanan ilimizde kurulan alt belediyelerden birisi olan İlkadım Belediyesi"nde iş başına gelen ekibin has adamlarından olan bir meclis üyesi, Başkan Yardımcılığı görevini de üstlenince, ilk işi belediyede kadrolaşmaya gitmek oldu. Bu doğrultuda etrafta ne kadar işe yaramaz, çete bozuntusu varsa, hepsini işe alıp, bir kısmına da kadro vermek sureti ile belediyeyi perişan etti. Olaya müdahale eden dönemim Belediye Başkanı Ahmet Okuyucu Bey"in bu ekipten neler çektiğini bir Allah bilir, birde Ahmet Bey. Birazcık da biz biliyoruz. Neticede bu ekipten kurtulmak isteyen Ahmet Bey ilk iş olarak Başkan Yardımcısı olan meclis üyesini görevden almış, akabinde ise tatsız olaylar gelişmişti. Ne hikmetse o Gün R.P. İl Başkanı olan arkadaş, bugün de Ak parti İl Başkanlığı koltuğunda oturmaktadır. İlkadım Belediyesi"nde o gün kadrolaşmaya başlayan çete gün geçtikçe artarak çoğalmaya devam etti. Bu insanların bir kısmı hiç işe gitmeden yıllarca bankamatikten maaşlarını aldılar, Necmi Akkoyunlu döneminde sayıları ve aldıkları iş yerleri daha da arttı, Erdoğan Tok döneminde ise sayıları artmadı, kendilerine de dokunulmadı, zira dokunulsa yaşanacak olan sıkıntılar ortadaydı. Necattin Demirtaş Bey Başkan seçilince, herkes yerine marş marş deyince, ortalık felaket karıştı. Bunun üzerine çete adamlarına sahip çıkabilmek için her türlü yola başvurdu, Necattin Başkan onlarla muhatap olmayınca bu kez Ali Özmen"i sıkıştırmaya başladılar, Ali Özmen"i sıkıştırdıklarında Necattin Başkan"ın ona sahip çıkıp, onlarla muhatap olacağını düşündüler ve sık sık Ali Özmen"i aramaya başladılar. Ali Özmen arkasında herhangi bir güç olmayan zavallı bir devlet memuru olduğundan, onlarla görüşmek zorunda kaldı. Çetenin telefonlarını dinlemeye alan Emniyet, görüştüğü kişileri tespit edip, sorguya alınca olay gazetelere farklı bir biçimde yansımış oldu. Esasında olay tamamen bir operasyonun devamı niteliğindedir. Burada olması gereken Ali Özmen"in korkmadan şikâyetçi olmasıdır, aksi halde bu şehirdeki birçok yanlış işi çözmek imkânsız hale gelir. Burada devletin yapması gereken de şikâyetçi olan insanların arkasında durmaktır. Şayet devlet ne şehittir, ne gazi, bilmem ne yolunda gitti Niyazi hesabında bir tavra girerse, kimseden yardım beklemeye hakkı yoktur. İşte size Süpürge Operasyonu"nun perde arkası, burada ders alınacak önemli bir ayrıntı var. Bundan yaklaşık üç yıl önce yaşadığımız meşhur A Takımı Operasyonu"nu siyasi arenaya taşıyıp, milletvekilliği seçimlerinde broşür dağıtmak suretiyle Samsun"un Ali Dibo"ları olarak birilerini ilan eden, tek milletvekili adayı Sayın Osman Çakır idi. Dağıttığı el ilanlarından hala daha elimde mevcuttur. Adili mutlak olan yüce Allah, Osman Çakır"ın üç yıl önce seçimde malzeme olarak kullandığı olaylarla kendisini bizatihi muhatap kıldı. Gazetelerde amcasının oğlunun çete ile yargılandığı haberini okuyunca şaştım, kaldım. Osman Çakır Hoca ile yaklaşık yirmi yıldır tanışırız ve sevişiriz, gerek Rektörlüğü döneminde, gerekse Milletvekilliği döneminde, kimsenin yaralı parmağına su dökmemiştir. Ancak merak ettiğim şey, yaşadığım saldırı olayından sonra Samsun Milletvekillerinin yüzde sekseni arayıp, geçmiş olsun demiş olmalarına rağmen, Osman Hoca"nın aramaya cesaret edememiş olmasıydı. Şimdi neden arayamadığını çok iyi anlamış oldum. Eh ne diyelim demek ki okumak, kariyer sahibi olmak bazı olayların dışında kalmak için yeterli olmuyormuş. Kalın sağlıcakla