Suriye, son haftalarda dramatik ve hızlı gelişmelere sahne oldu. 27 Kasım 2024'te muhalif grupların başlattığı geniş çaplı operasyonlar, Beşar Esad rejiminin 13 gün gibi kısa bir sürede çökmesine ve Esad'ın ülkeyi terk etmesine yol açtı. Bu gelişmeler, Suriye'nin siyasi, askeri ve diplomatik dinamiklerini köklü bir şekilde değiştirdi.
Muhalif gruplar, Halep, İdlib ve Hama gibi stratejik şehirlerde hızlı bir şekilde kontrolü ele geçirdikten sonra Şam'a girerek geçici hükümet de ilân edildi. Süreç içerisinde özellikle Halep'in alınması, rejimin moralini ve askeri kapasitesini ciddi şekilde zayıflattı. Bu ilerleyiş, rejim güçlerinin geri çekilmesine ve nihayetinde Beşar Esad'ın Şam'ı terk ederek Rusya'ya kaçmasına neden oldu.
Türkiye, uzun süredir Suriye'deki muhalif grupları desteklemekteydi. Esad rejiminin düşmesiyle birlikte, Türkiye'nin bölgedeki etkisinin artması bekleniyor. İngiliz Financial Times gazetesi, bu krizin en büyük kazananının Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan olduğunu belirtti.
İran, Esad rejiminin en büyük destekçilerinden biriydi. Rejimin çöküşü, İran'ın bölgedeki nüfuzunu zayıflattı. Ancak İran, Suriye'ye yönelik yardım stratejisini artırabileceğini ve yeni oluşacak yönetimle ilişkilerini yeniden şekillendirebileceğini belirtti.
ABD Başkanı Joe Biden, Esad rejiminin nihayet yıkıldığını ifade etti ve muhalif liderlerin açıklamalarını dikkatle takip ettiklerini belirtti. Ancak, muhalif grupların bazı unsurlarının terörizm ve insan hakları ihlalleriyle ilgili karanlık bir geçmişe sahip olduğunu vurgulayarak, yeni dönemde temkinli bir yaklaşım sergileyeceklerinin sinyalini verdi.
Esad rejiminin düşmesiyle birlikte, Suriye'de kapsayıcı bir yönetimin oluşturulması gerekliliği ön plana çıktı. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, uluslararası aktörlerin Suriye halkına el uzatıp kapsayıcı bir yönetimin oluşturulmasına destek vermesini beklediklerini ifade etti.
Rejimin çöküşü, ülkede bir güç boşluğu oluşturdu. Bu durum, farklı silahlı gruplar arasında çatışma riskini artırıyor. Özellikle terör örgütü PKK/YPG'nin durumu ve Suriye Milli Ordusu'nun operasyonları, bölgedeki güvenlik dinamiklerini karmaşıklaştırıyor.
Yıllardır süren iç savaş nedeniyle milyonlarca Suriyeli mülteci konumunda. Yeni dönemde bu mültecilerin durumu ve ülkelerine dönüş süreçleri, uluslararası toplumun gündeminde önemli bir yer tutacak.
Türkiye, Suriye'deki gelişmelerde kilit bir aktör konumunda. Cumhurbaşkanımız, Türkiye'nin Suriye'nin toprak bütünlüğünden yana olduğunu ve her zaman siyasi çözümden yana bir tutum sergilediğini belirtti.
Esad rejiminin en büyük destekçileri olan İran ve Rusya, yeni dönemde Suriye'deki çıkarlarını korumak için diplomatik ve askeri stratejilerini yeniden gözden geçirmek zorunda kalacaklar.
ABD ve Batılı ülkeler, Suriye'de demokratik bir geçiş sürecini desteklemekle birlikte, yeni yönetimin oluşumunda temkinli bir yaklaşım sergileyecekler. Özellikle terör örgütleriyle bağlantılı grupların yeni yönetimde yer almaması konusunda hassasiyet gösterecekler.
Özetle; Suriye'de yaşanan son gelişmeler, ülkenin ve bölgenin geleceği açısından kritik bir dönüm noktasıdır. Esad rejiminin düşmesiyle birlikte, Suriye'nin siyasi, sosyal ve ekonomik yapısının yeniden inşa edilmesi gerekmektedir. Bu süreçte uluslararası toplumun desteği ve bölgesel aktörlerin iş birliği, kalıcı barış ve istikrarın sağlanması için hayati öneme sahiptir.
Suriye geçici hükümet başkanı, ülke havasahalarını Türkiye’nin savaş uçaklarına açma kararnamesini imzaladı. İsrail Golon tepelerinin sonsuza kadar kendilerinin olduğunu belirtti ve Suriye'nin güneyini bombalayıp, tampon bölgeyi kendi idarelerine eklediğini ilân etti. Her saat, bunlara benzer yeni gelişmeler oluşmakta ve duyulmaktadır.
Suriye'nin toprak bütünlüğü sağlanır ve buna göre bir hükümet şekli belirlenirse, bu durumda terör örgütlerinin alacağı pozisyon önem arz etmektedir. Ortadoğuyu şekillendirmek isteyen güçlerin nasıl bir proje oluşturdukları bilinmemektedir. Bu süreçten Türkiyenin avantajı nedir o da kamuoyu tarafından henüz fark edilememiştir.
İstikrarsız bir süreçten sonra sağlıklı ve doğru adımların atılması halinde, ülke dışında olan Suriyelilerin de ülkeye dönecekleri bir hakikattir. Bu durum iç ve dış dengeleri nasıl etkileyecek zamanla görülecektir. Süreç içinde ve sonunda Türkiye belirleyenler arasında yer alacaktır. Türkiyesiz yeni bir Suriye inşası düşünülemez.
Lübnan, Ürdün, Filistin, Irak gibi ülkelerin bölgedeki istikrarı kurulacak yeni Suriye ile yakından ilgilidir. Ağlayan Gazze de Suriyedeki gelişmelere göre şekil alacaktır. 2025 yılı bir çok gelişmeye gebedir ama en önemlisi de Ortadoğuyu saran ateşin devamı ya da sönmesiyle ilgilidir. Amerika yeni başkanı tüccar olduğu için bölgeye eski başkan gibi bakmayacaktır. Radikal çıkışlarıyla tanınan Trump'ın atacağı adımlar çok önemli olacaktır.
Suriye'nin son durumu, ortadoğunun yeni durumunu oluşturacak ilk adımlardır. Temennimiz güvenlik ve barış ortamının oluşturulduğu bir ortadoğu olmasıdır. Zor görülmekle birlikte imkansız da değildir.
Yeni hükümetin kurulmasıyla, eski yönetim zamanındaki bir çok olumsuzluklar dünya kamuoyuna sunulacak, hainlikler ve zalimlikler öğrenilecektir. Hapishanelerdeki zulüm ve tecavüzler gün yüzüne çıkacak, buna sebep olanların yargılanması istenecektir. Suçsuz insanların idamı, yerlerinden edilmesi, düzenlerinin bozulması ve 13 yıllık zulmün faturası mutlaka ödettirilecektir.
Suriyede yeri sürecin sağlıklı yürümesi ve yürütülmesi istikrarlı bir yönetime bağlıdır. Türkiyenin sürecin her anına hakim olup, gerekli müdahalelerde bulunması istikrara katkı sağlayacaktır. Geriye dönecek olan Suriyelilerin kaybettiklerini bulup/bulamayacakları henüz belli değildir. Ancak, her şeye rağmen yeni süreç eskisinden çok çok daha iyi olacaktır. Suriye'nin demokratik bir ülkeye dönüşmesi de en güzeli olacaktır. Bunun için elbette ki bedeller ödenecektir.
Suriye'de en çok özlenen demokratik bir sistemin kurulmasıdır. Milletin kendi kendini idare etmesine vesile olacak demokratik sistem için gerekirse daha da bedeller ödenmelidir. Gelecek nesle sorun, zulüm ve ihanet olacak hiçbir şey bırakılmamalıdır. Geçmişin tecrübesi gelecek için sermayeye dönüştürülmelidir. Ülkemiz idarecileri ve milletimizin tamamı bu konuda tecrübelerini ve imkanlarını paylaşmaya hazır görülmektedir. Suriye'nin istikrarı ülkemizin bekasına da etki edecektir.