Susurluk, Ergenekon davası ve... , Ordunun Devletinden-Devletin ordusuna marş marş...
Ergenekon operasyonuyla birlikte Türkiye"nin her tarafı derin ve kirli ilişkilerin cephaneliğine dönüştü. Evlerde, sokaklarda, boş arazilerde bombalar, silahlar, krokiler ve ölüm listeleri bulunuyor. Bu korkunç tablo karşısında ve Ergenekon davası ile birlikte soldan ve sağdan karanlık ilişkilerin ortaya çıkması, toplumun kafasında bir yanılsama yaratmaktadır. Ergenekon davası; AKP iktidarının iddia ettiği gibi, devletin kirli ilişkilerden arındırılması ve demokrasi için bir kazanım değildir. Ama aynı zamanda, sadece AKP iktidarının karşısında olanların iddia ettiği gibi, AKP karşıtlarına ve Laik Cumhuriyete karşı bir darbe girişimi de değildir. Ergenekon davası; kirli ilişkilere bulaşmış derin devletin ortadan kaldırıması değil, tam aksine daha da derinleştirilerek varlığının devam ettirilmesi, üzerinin örtülmesi ve görünmez kılınmasıdır.
Ergenekon davası; TC Devletinin Ordunun eliyle kurulmasından bu yana devam eden Ordunun Devleti-Devletin Ordusu çelişkisinin bir sonucu olarak, Ordunun devlet yapısında ve siyasette ki belirleyiçi rolünün kaldırılması, etkisiz hale getirilmesi ve artık devletin ve siyasetin Ordu üzerindeki etkisinin artırılması operasyonudur. Ve bu operasyonlar sanıldığı gibi orduya karşı ve orduya rağmen değil, sınırlarının önceden ABD-Ordu ve AKP tarafından belirlendiği bir plan dahilinde, devletin ve ordunun varlığını şüpheye ve tehlikeye düşürmeyecek bir şekilde ve Ordunun bilgisi dahilinde yapılmaktadır.
Tutuklamalar, Bülent Arınç"a yönelik suikast iddiaları ve Genel Kurmayın gizli arşivlerinin korunduğu kozmik odaların aranması ise, devletin yeniden yapılandırılması sürecinin bir ürünü olarak sahneye konmuştur. Ergenekon davası; devletin yeniden yapılandırılması sürecinin önünde engel olan ve artık ihtiyaç olmaktan çıkanların tasviyesi ve devletin derin ve karanlık güçleri arasında yaşanan iktidar savaşında, zaten kaybetmiş olanların temizlenmesi operasyonu ve ABD emperyalizminin, AKP ve Ordu eliyle Türkiye"yi yeni bir yapılandırmayla teslim alma sürecidir.
Derin devletin içindeki çatışmada yenilen tarafın temizlenmesi operasyonu, başka derin ve kirli ilişkilerin faaliyette olmayacağı anlamına gelmiyor. Çünkü derin olan devletin kendisidir ve devlet derin olmaya her zaman ihtiyaç duyar.
Son gelişmeler karşısında yaygın bir biçimde demokrasiye yandaş güçlerle, Ordu ve Ordunun arkasında duran güçler arasında bir gerilimin yaşandığı ve bu konuda AKP tarafının demokrasiye yakın güç olduğu iddia edilmektedir. Ne AKP"nin ne de darbe heveslisi militarist güçlerin demokrasiyle hiç bir alakası yoktur. Her ikiside güçünü ABD emperyalizminden, kapitalizmden, işçilerin sömürülmesinden, halkımızın yoksullaşmasından, farklı kimliklerin ve inançların bastırılmasından, faili meçhul cinayetlerden, toplu katliamlardan, askeri darbelerle toplumun baskı altına alınmasından ve susturulmasından almakta ve aynı kaynaktan beslenmektedirler.
AKP hükümeti ve Ordu arasında ki gerilimi de azaltmayı amaçlayan ABD ve AKP hükümeti tarafından yapılmak istenen şey gerçekten Orduyu, militarizmi geriletmek ve demokratik ilişkilerin egemen olmasını sağlamak değil, şimdiye kadar ve zaman zaman darbeler aracılığıyla devlete ve siyasete egemen olan Ordunun, artık devletin ve siyasetin denetimi altına girmesi ve onun amaçlarına hizmet eder hale getirilmesidir. ABD ve AKP tarafından arzulanan şey, sözde demokrasiyi kesintiye uğratan ordunun bir daha asla darbe yapmaması değildir. Tam aksine onların istedikleri şey, gelişen toplumsal olaylar, işçi sınıfı ve ezilenlerin özgürlük ve demokrasi taleplerinin artık bastırılamadığı, mevcut yasaların ve polisiye tebdirlerin yetersiz kaldığı zamanlarda işçileri ve ezilenleri her zaman bastıracak olan ve kendileri gerekli gördüklerinde ise her zaman darbe yapabilecek bir ordudur.
AKP açısından ise zaman zaman kendisine de müdahale eden bir Ordu yerine kendileriyle uyumlu geçinen ve artık kendilerine müdahale etmeyen bir ordunun yaratılması sevdasından başka bir şey yoktur ortada.
Görünen odur ki; AB, ABD emperyalizmi ve Türkiye burjuva sınıfının ortak çıkarları için artık ordunun devletinden, devletin ordusuna doğru hızla yol alınmaktadır.
Egemenler arasındaki derin çatışmalardan demokrasi beklemek yerine işçi sınıfı için, emekçiler ve ezilenler için demokrasi mücadelesini sonuna kadar yükseltmek, bu karanlık ve kirli sistemin mağdurları olarak hepimizin görevi olmalıdır.