"Tam Gün" mü? Ulus ötesi işbirliğine ucuz işgücü mü?
Türk Tabipler Birliği Merkez Konsey Başkanı Dr. Eriş Bilaloğlu'nun, gönderdiği açıklamasında Hükümet; Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararlarına rağmen, Tam Gün düzenlemesini, tam da dokuz günlük Bayram tatili öncesinde (zehir etmek istercesine) bu kez Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile getirdi. Ancak
Biz hekimler, Emeğimizin ucuzlatılmasına, Mesleğimizin itibarsızlaştırılmasına, Mesleki değerlerimizin yok edilmesine, Sağlık hizmetlerinin piyasalaştırılmasına, Sağlığın paralı hale getirilmesine, IMF, Dünya Bankası organizesinde uygulanan sağlık politikalarına,Piyasacı sağlık reformuna karşı, Dokuz yıldır sürdürdüğümüz mücadeleyi sesimizi YÜKSELTEREK DEVAM ETTİRECEĞİZ diyor ve açıklamsına şöyle devam ediyor.
"Hatırlanacağı gibi Yasa çıktığından bu yana çok sayıda mahkeme kararına konu oldu ve bakanlıkça yapılan her türlü yamaya rağmen dikiş tutmadı. Son olarak 26 Ağustos 2011 Resmi Gazete'de yayımlanan Adalet Bakanlığı'nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin içine gizlendi.
Soruyoruz:
Adalet Bakanlığı'nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında KHK ile Tam Günün ne ilgisi vardır?
Soruyoruz:
Kamuda çalışan hekimlerle ilgili bir düzenleme nasıl bir aciliyet ve hayatîyet taşıyordu ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılışı bile beklenemedi?
Soruyoruz:
Anayasa Mahkemesi ve Danıştay'ın kararları Hükümet'in çıkardığı bir KHK ile yok sayılacaksa (üstünlerin hukuku hukukun üstünlüğünün üstesinden gelecekse, yani) bu ülkede yargı organları ne işe yarar?
Soruyoruz:
Tam Günle ilgili bir düzenleme bile (yangından mal kaçırır gibi) Hükümet tarafından yayınlanan bir KHK ile getirilecekse eğer, bu ülkede yasama organı ne iş yapar?
Soruyoruz:
Demokrasi var denilen yerde (kimileri üstelik, ilerisine geçtiğimizi anlatıyorlar bize) böyle hukuksuzluk olur mu?
Aslında artık herkes farkında, herkes biliyor. Yapılan düzenlemelerin her ne kadar Sağlık Bakanı (Doktor) Recep Akdağ; Biz, millet muayenehanelere mahkûm olmasın, rahatça hizmet alsın diye bunu yapıyoruz
Ben vatandaş olarak bir de muayenehaneye mi taşınacağım? Ne mecburiyetim var? diyorsa da muayenehane meselesi ile bir ilgisi bulunmuyor.
Soruyoruz:
Üniversitede öğretim üyesiyken tam gün yerine part-time çalışmayı tercih eden (Doktor) Recep Akdağ değil miydi?
Soruyoruz:
(Doktor) Recep Akdağ Erzurum'da hem Atatürk Üniversitesi'nde çalışıp hem de muayenehanecilik yaparken hastaları vatandaş olarak bir de muayenehaneye taşınmak zorunda mı kalıyordu?
Soruyoruz:
Sağlık Bakanı (Doktor) Recep Akdağ'ın (en çok da muayenehanede çalışan meslektaşlarımız olmak üzere) hekimlerle ilgili önyargıları kendi muayenehanecilik deneyiminden mi kaynaklanmaktadır?
Hiç kimse güneşi balçıkla sıvamaya çalışmasın.
AKP Hükümeti'nin Tam Günde ısrarındaki amaç hekimlerin kamu sağlık kurumlarında daha iyi hizmet vermelerini sağlamak değildir. Öyle olsaydı; Türk Tabipleri Birliği'nin hazırlayıp bizzat Sağlık Bakanı'na da sunduğu, hekim ücretlerinde emekliliğe, yansıyacak kalıcı düzenlemeleri içeren Tam Gün Kanun Tasarısı Taslağı'nı TBMM'ye getirirlerdi.
Oysa
Altında Sağlık Bakanı'nın da imzasının bulunduğu 31 Aralık 2008 tarihli Avrupa Birliği Üçüncü Ulusal Programı'nda sağlık sektörünün özelleştirme kapsamına alındığını, Sağlık Bakanlığı'nın sağlık hizmeti sunumundan çekilmeyi planladığını,
Bugünlerde Sağlık Bakanlığı'nın Teşkilat ve Görevlerine İlişkin bir başka KHK'nin (gene gizlice) hazırlandığını,
Önce ayrı bir Kamu Hastaneleri Birliği Kanun Tasarısı olarak sunulan, şimdilerde bu KHK'nin içine yerleştirilen düzenleme ile bütün devlet hastanelerinin kâr-zarar hesabına göre çalışan şirket hastanelerine dönüştürülmeye çalışıldığını,
Kayseri'de, Ankara-Etlik'te Kamu Özel Ortaklığı adı altında başlatılan ihalelerle özel sağlık sermayesine katrilyonlarca liralık rant ve kapitulasyon dağıtılmasının hedeflendiğini, AKP iktidarı döneminde vatandaşların sağlık için ceplerinden yaptıkları harcamaların dört kat arttığını, Özel hastaneye gitmek zorunda kalan hastalardan ilave ücret adı altında alınan paraların sorumlusunun AKP Hükümeti olduğunu, Bugün devlet hastanelerinin birçok hizmetinin taşeronlaştırma yoluyla (hemen hepsi siyasi iktidarın yandaşı olan) özel şirketlere devredildiğini, Bütün kamu kurumları arasında en çok taşeron çalıştıran Sağlık Bakanlığı'nın Taşeron Bakanlığı'na döndüğünü, Özel hastane patronlarının, AKP'nin sağlık politikaları sayesinde altın çağlarını yaşadıklarını, Geçmişte ağırlıklı olarak hekim ortaklı küçük işletmelerden oluşan özel sağlık sektörünün yapısının değiştiğini (şimdilerde yabancı ortaklı zincir hastane tekellerinin oluştuğunu), AKP Hükümeti'nin Tam Gündeki ısrarının bütün amacının, hekimleri özelleştirilmiş bir sağlık sisteminde ucuz işgücü olarak çalıştırmak olduğunu,
Başta Sağlık Bakanı ve Başbakan olmak üzere siyasetçilerin hekimleri ve hekimlik mesleğini halkın gözünden düşürmeye yönelik çabalarının da bu amaçla yapıldığını biliyoruz. Biliyoruz ve karşı çıkıyoruz.
Biliyoruz ve boyun eğmiyoruz.
Gücümüzü; İnsana ve insan sağlığına adanmış mesleğimizden, Binlerce yıldan süzülüp gelen meslek etiğimizden,
Her koşulda en üstte tuttuğumuz meslek onurumuzdan alıyoruz. Uluslararası sermaye örgütlerinden aldıkları bütün desteklere, tek parti iktidarının bütün imkânlarını kullanmalarına rağmen hekimlere boyun eğdiremeyip
Tam Günle ilgili düzenlemeyi Adalet Bakanlığı'yla ilgili KHK'nin içine gizleyerek (belli ki ayıplarını gizlemeye çalışmışlar) çıkaranlar beyhude sevinmesinler." TTB Merkez Konsey Başkanı Dr. Eriş Bilaloğlu'nun, açıklamasında sağlık emekçisi dostlarımızın, daha çok mücadele vererek, AKP hükümetinin Kanun Hükmünde kararnamesinin de üstesinden geleceklerini sanıyorum. Sağlık Emekçilerinin Tam Gün Yasasında verecekleri mücadelelerinde
her zaman yanlarında olmaya hazırım..... Saygılarımla...