Tansiyonun kontrol altına alınmasında ilaçlardan çok yaşam tarzı değişikliklerinin etkisi var. Tuz tüketimini azaltmak, spor yapmak, alkol ve sigarayı bırakmak olumlu sonuçlara yol açıyor. Peki ya fazla kilolar? Uzmanlar, Verilen her 5 kilo tansiyonu 10 birim düşürüyor diyor.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) limitlerine göre büyük 135 mmHg, küçük 85 mmHg üzeri değerler, 'hipertansiyon' olarak adlandırılıyor. Ancak bunların ortalama veriler olduğunun unutulmaması gerekiyor. Medical Park Göztepe Hastane Kompleksi Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Bahadır Dağdeviren, Bir kişiye yüksek tansiyon teşhisi konulması için tansiyonunun düzenli olarak takip edilmesi ve ev, ofis, trafik, ayak, yatak gibi her ortamda tansiyonunun ölçülmesi gerekir diyor. Bu ölçümlerin kan basıncı monitörizasyon sistemleriyle yapılabildiğini söyleyen Dağdeviren, kararı, çıkan sonuca göre verdiklerini belirtiyor. Bu veriler hastanın tansiyonunu normal seviyede gösterse de; kalbe, göze, böbreklere ve beyne de bakılması gerekiyor. Bu organlar daha sar olması bu kişinin yüksek tansiyon hastası olduğu anlamına geliyor ve ilaç tedavisine başlanması öneriliyor.
ÖNCE HAYAT TARZINDA DEĞİŞİKLİK GEREKİYOR
Hedef organlarda bir hasar söz konusu olmamasına karşın kişi yüksek tansiyon hastasıysa Dünya Sağlık Örgütü (WHO) bu kişilere ilk 6 ay ilaç verilmesi yerine; düzenli egzersiz, tuz tüketimini azaltma ve tansiyonu yükselten bir takım uyarıcılardan (alkol, sigara) uzak durma olarak adlandırılan hayat tarzı değişiklikleri öneriyor. Ancak en olumlu sonucun kilo verilmesiyle alındığı belirtiliyor. Verilen her 5 kilo ilaçtan bağımsız olarak büyük tansiyonu 10 mmHg, kü çük tan si yo nu ise 5 mmHg aşa ğı ya çe ki yor.
KRONİK BİR SÜREÇ
20'li yaşlarda yüksek tansiyon hastalığına yakalanan bir kişinin ortalama ömrü 70 yıl olarak alındığında, yaklaşık 50 yıl ilaç kullanması zor görülüyor. Prof. Dr. Dağdeviren, yüksek tansiyonun; nezle ve gripte olduğu gibi ilaç alınarak iyileşecek bir hastalık olmadığını, bu nedenle bir kişiye 3 ay süresince tansiyon ilacı verip sonra kesmenin (ilaç kullanımı bittikten sonra tansiyon problemi çözülmemişse) bir faydası bulunmadığını söylüyor. Hiper tansiyon kronik bir süreçtir diyen Dağdeviren, bu sürecin 3 ayağı olduğuna dikkat çekerek, İlki yaşam tarzı değişikliği (spor, beslenme, tuz tüketimi, vb.) ikincisi hastanın eğitimi (hastalığı hakkında tüm bilgilerin hastaya verilmesi) üçüncüsüyse ilaçlardır. İlaç kullanımı tedavinin yüzde 30'unu oluşturur. Yeme-içme alışkanlıklarının ve yaşam tarzının tedaviye olan etkisiyse yüzde 70'tir diye konuşuyor.
SODA TANSİYONUNUN GİZLİ DÜŞMANI MI?
Farkında olunmayan veya bilinmeyen şeylerde tansiyon üzerinde olumsuz etkiler de bulunabiliyor. Örneğin, 3-4 tane tansiyon ilacı kullanan bir hastanın tansiyonunda bir normalleşme olmuyor. Biraz araştırıldığında hastanın kilo vermek için soda içtiği ortaya çıkıyor. Prof. Dr. Dağdeviren, Sodadaki tuz miktarının ne kadar yoğun olduğu bilinmeyince, istemeden gerçekleşen tuz tüketimi tansiyonun normal düzeye inmesini engelliyor diyor. Bu nedenle hastanın her kontrolde detaylı olarak bilgilendirilmesi büyük önem taşıyor.
SİNİRLER ISITILARAK TANSİYON DÜŞÜRÜLÜYOR
Son zamanlarda tansiyonun tedavisinde böbrek ile beyin arasındaki sinirsel bağlantıyı kesen cerrahi bir tedavi yöntemi uygulanıyor. Günde 3-4 tane tansiyon ilacı kullandığı halde hipertansiyonu kontrol altına alınamayan hastalar için 'RF Ablasyon' yöntemi adı verilen bu yeni tedaviyle hem hastaların aldığı ilaç sayısı düşürülüyor hem de tansiyonlarının dengelenmesiyle yaşam kaliteleri artırılıyor. "Bu uygulamaya 'böbrek atardamarı sinirsizleştirmesi' adını veriyoruz" diyen Prof. Dr. Bahadır Dağdeviren, bu sinirleri dondurarak ya da sıtıp yakarak sinir iletisini engellediklerini, hastaya en az ağrı veren yönteminse bu engelleme işlemini ısıtıp yakmak olduğunu söylüyor. Mikrodalganın ısıtma prensibine uygun olarak, 'RF Ablasyon' yönteminde ısıyla sinirler tahrip ediliyor ve beyinle böbrek arasındaki sinir iletisi kesilerek tansiyon düşürülüyor.
HAYATINIZA TUZ EKMEYİN
Türkiye'nin günlük tuz tüketimi oranının 18, ideal oranınsa 5 gram olduğunu söyleyen Prof. Dr. Dağdeviren, bir ekmekte 9 gram tuz bulunduğuna ve Sağlık Bakanlığı'nın bu oranı düşürmeye çalıştığına dikkat çekiyor. 3 dilim ekmek yemek, 3 zeytin tüketmek veya 1 şişe maden suyu içmek bile kişinin günlük tuz ihtiyacını karşılamaya yetiyor. yemeklere katılan sofra tuzuyla bu oran 18 gramın da üstüne çıkıyor. Bu durum 18-20 yaşladında sorun teşkil etmese de ileri yaşlarda ciddi sağlık problemlerine sebep oluyor. Hipertansiyon hastası olmak istemeyenlere tuzdan uzak durmaları öneriliyor.