Tarihi seyrinde Filistin İsrail Münasebetleri ve Gazze Katliamı
05 Ocak 2009 PazartesiTarihi seyrinde Filistin İsrail münasebetleri ve Gazze katliamıM.Ö.2000 li yıllarda kurulan Filistin bir çok medeniyete beşiklik etmiş, Emevi, Abbasi, Fatımi, Selçuklu hakimiyeti ardından 1516 yılında Osmanlı hakimiyetine girmiştir. H.Z. Musa'dan, H.Z. Muhammede kadar peygamberlerin tamamına yakınının ilgi ve inanç alanına giren bu topraklar birçok savaşa ev sahipliği yapmıştır.Yahudilerin her dönem göz diktiği bu topraklarla ilgili 1901 yılında Theodor Herzl II. Abdülhamit'e gelerek, 1492 yılında İspanya'dan kovulan Yahudilerin bu topraklarda bir devlet kurmasını istemiş, karşılığında ise Osmanlı Devletinin tüm dış borçlarını ödemeyi taahhüt etmiştir. Ancak Merhum II. Abdülhamit şehit kanı ile alınan topraklar para ile satılamaz diyerek teklifi reddetmiştir.Bunun üzerine 1936-39 yılları arasında bir araya gelen arap liderler Yahudilere karşı mücadele edecek yüksek Arap komitesini kurup, genel grev ilan edip, bu grevi ayaklanmaya çevirmişlerdir. Yahudi lobiside bundan aşırı derecede rahatsızlanıp, bir organizasyon yaparak meşhur Peel raporunu ortaya atarlar. Bu rapora göre İsrail ve Filistin arasında federal bölgeden oluşacak bir devlet önerdiler, bu teklif Araplar tarafından kabul görmeyince İngiliz Dışişleri Bakanı Artur Balfour 2 Kasım 1917 de Siyonist lider Lord Rothschild'e İsrail devletinin kurulmasından yana olduğunu belirten mektup göndererek İlk İsrail devletinin destekçisi olduğunu ilan etmiş, ardından 14 Mayıs 1948 de İsrail devleti resmen kurulmuş oldu. İlk tanıyan A.B.D. arkasından da Sovyetler birliği olmuştur.Buraya kadar anlattıklarım Filistin'in kuruluşundan, İsrail'in kuruluşuna kadar olan tarihi süreçtir.Osmanlıdan ayrılma sürecinde İngilizlerle ve Fransızlarla yaptıkları iş birliğini anlatmak istemiyorum, zira bugün onu anlatmanın zamanı değildir ancak unutmamak gereken bir şey var ki müminin dostu mümindir.Gayrimüslimden yardım beklemek veya aman dilemek nafiledir, Osmanlı tebaası iken gördükleri hoşgörü ve kardeşliği şimdi arayanlar çok ararlar ama bulamazlar.Bizim üzerinde durmamız gereken kınama, yürüyüş, bağırma, çağırma değil, icraat olmalıdır. Adamlar yaşlı,genç, kadın, bebek demeden katliam yaparken bizim mitingler düzenleyip kınamamız yetersizdir. Zira avuç içi kadar toprağa sahip olan bu ülke savaş pilotlarını eğitecek hava sahasının yetersizliğinden gelip sizin ülkenizde pilotlarını eğitiyorsa, savaş denizaltılarını sizin denizinizde tatbikat yaptırıp, kaptanlarını eğitiyorsa, sizde kalkıp bu terörist ülke ile ortak düşmanlarınıza karşı işbirliği anlaşması imzalıyorsanız, yapılan soykırım ve katliamı kınamanın ne anlama geldiğini sorarım size! Elbette devletler hukukunun bazı gerekleri vardır ancak bana göre bu gün ülkemizde çocuk, genç, yaşlı demeden katliam yapan PKK ile İsrail arasında fark yoktur. Tek farkı var oda onların devlet kurup, tanınmalarıdır. Bizdekilerde parlamentoya kadar geldiler, ellerinden gelse onu da gerçekleştirecekler! Ne gariptir ki biz ülkemizi yöneten kim olursa olsun itaat ederiz. İster kürt olsun, ister laz, isterse Çerkez ama onlar kendi ırkdaşlarının dışındakiler tarafından yönetilmeyi asla kabul etmezler, ne olurdu zamanında bizimle birlikte hareket etselerdi de bu sıkıntıları çekmeselerdi.Güneydoğuda yaşayan Kürt vatandaşlarımız Filistindeki katliamı çok iyi değerlendirip, ona göre devletine, askerine, kardeşine isyan etme düşüncesinden vazgeçmeli. İsterse geçmesin işte dün onlar gibi kendi içlerinde bölünüp, kargaşa çıkaranların halleri bugün ortada! Filistinli kardeşlerime ise içim yanıyor ama bir yandan da atalarına buğz etmiyorum desem yalan konuşmuş olurum, oda benim karakterimde yok.Bugün Ortadoğuda yaşanan dramın yarın ülkemizde yaşanmaması için aklımızı başımıza alıp, hem kendi muhasebemizi yapalım, hem de Gazzedeki katliam için üzerimize düşen maddi, manevi ve siyasi gereken ne ise yapmamız temennisi ile iyi haftalar.