Dünya zor günlerden geçiyor. En güçlü ekonomisi olan ABD’sinden en kalabalık nüfusa sahip Çin’e, Avrupa’nın en güçlü ülkelerinden Asya’nın en gariban ülkelerine dek tüm dünya küçücük bir virüse yenik düştü. Hani o güç gösterisi yapan liderler? Hani o dünyayı ben idare ediyorum havasındaki liderler? Tamamı yelkenleri suya indirmiş, ağlamaktan başka çareleri yok. Üzerinde güneş batmadı denilen İngiltere’nin başbakanından kraliyet ailesine kadar pek çok insanına virüs bulaşmış, evlerinden dahi çıkamıyorlar. Onca gariban insana zulmetmiş, köle olarak sömürmüş, hayatlarını sivrisineğin hayatı kadar önemsemeyen bu insanlar şimdi sıra kendilerine gelince feryat figan ediyorlar. Geçmişte de bu tür nice olaylar yaşandı, Kuran-ı Kerim pek çoğunu haber vermekte. Hazreti İbrahim’i ateşe atan Nemrut bir sivrisineğin kafasına girmesiyle helak oldu. Hazreti Musa’yı Mısır’dan kovan Firavun denizde boğuldu. Hazreti Nuh’a isyan eden kavmi helak oldu. Lut Aleyhisselama isyan edip kötü işlerle meşgul olan kavmi aynı şekilde helak oldu. Kuran-ı Kerim'e bunlar hikaye olsun diye anlatılmadı herhalde, örnek alıp Rabbimizin rızasına uygun ameller yapalım diye bizlere anlatmakta.
Diyeceksiniz ki bu musibet bu yüzden mi geldi? Onu biz bilemeyiz, Allah bilir ancak dünyanın gittiği yöne bakarsak sanırım olayları daha rahat analiz ederiz. Evladın ana babasına asi olduğu, kardeşin kardeşi öldürdüğü, değil namahremin namahremle düşüp kalktığı, mahremin mahremle düşüp kalktığı ve bu yüzden binlerce sakat çocuğun dünyaya geldiği, ellerine pankart alarak “sevişiriz de cenabet de gezeriz size ne“ diyenlerle dolu olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Allah’ın haram kıldığı bu işleri yapan insanlarla beraber yaşadığımız bir ülkede gelecek olan belanın hususi olarak sadece onlara değil hepimize geleceğini unutmayalım. Erkekle erkeğin evlendiği, Allah’ın birliğine, peygamberine iman edilmeyen, fuhuşun, haramın zirvesinin yaşandığı bir dünyada sekiz milyar nüfusun sadece iki milyara yakınının müslüman olduğu, kalanının Allah’a, peygamberlere ve ahiret gününe iman etmeyen hatta ve hatta bir milyon nüfusa sahip Hindistan’ın yüzde doksanının bırakın Allah’a iman etmeyi ateşe, ineklere tapan budistlerden oluştuğu ortada iken üzerimize bir musibet gelmeyecek de ne gelecekti?
Allah’ın insanı yaratmasının tek amacı olan ve yüce kitabımızda “Vema halaktül cinne vel inse illa liyağbudün” yani 'İnsanları ve cinleri sadece bana ibadet etsinler diye yarattım' buyruğu ile tanıtan yüce Rabbimizin bu buyruğunu tanımayan, ona isyan eden milyarlarca insanın varlığından ne beklensin de ölümünden ne beklenecek. 'Müslüman olmayan ülkelerin durumu bu da müslüman olanlarınki çok mu iyi?' derseniz elbette değil. Kardeşin kardeş kanını akıttığı, alevilik sünnilik kavgalarından tutun da efendimizin dünyaya geldiği ülkede İngilizlerin banisi olduğu vahhabilik mezheplerine varıncaya dek pek çok yanlışın yapıldığı hepimizin malumu. Arap ülkelerinin kardeşleri olan ve onlara hizmetkârlık yapmış olan Osmanlı’nın torunlarına nasıl baktıkları da ortada iken nasıl birlik ve beraberlik olacak, nasıl kardeşlik olacak siz takdir edin. Kuranı Kerim'de “İnnemel mü’minüne ihvetün” ayeti celilesi gereği müminlerin ancak kardeş olduğu ortada olmasına rağmen bugün bunun ne kadar gerçekleştiği de ortada.
Aile hayatının her gün yok olmaya mahkûm olduğu bir ortamda bu belanın aile bağlarını güçlendireceği gerçeğini de unutmamak lazım. Büyükşehirlerde aile boyu çalışanların evlerinde yemek pişirmediklerini ve yemeği sürekli dışardan yediklerini hepimiz çok iyi biliyoruz. Bu bela sayesinde aile boyu bir arada kalma imkânı bulduğumuz da bir gerçek. Bazen bela olarak sandığımız şeylerde hayra vesile olacak gelişmeler de olabilmekte, imanınızın gereği de bu değil mi? Tüm bu gerçeklere rağmen hala daha olaylara siyasi bakıp yok efendim şu parti yüzünden İslam’a kızdım namaz kılmayacağım, oruç tutmayacağım demenin alemi nedir onu da anlamış değilim. Namaz deyince aklıma geldi, cuma ve vakit namazları tüm ülkemizde camilerde kılınmıyor. Bu doğru bir icraat ancak geçtiğimiz haftalarda Ankara’da kılınan cuma namazının doğru olmadığı kanaatindeyim. Cuma namazı kılınacaksa her yerde aynı tedbir alınıp kılınmalı, kılınmayacaksa da hiçbir yerde kılınmamalı diye düşünmekteyim. Sözlerime son vermeden bir hususa daha değinmek istiyorum; önceki akşam Almanya’dan çok eski bir arkadaşım aradı, orada koronavirüs testi yaptırmak için 2200 avro ödemek gerekiyormuş. Ülkemizde ise her şey bedava, bunu yapanlardan da Allah binlerce kez razı olsun diyerek sözlerime son veriyorum. Kalın sağlıcakla.