Osmanlı deyince, sevenlerinin aklına muhteşem zaferler ve 622 yıl süren Dünya Devleti gelir.
Başarılar Osmanlının, hezimetler hainlerindir kılıf böyledir bizde!
Ya sevmeyenlerin?
Ecdadını tanımak istemeyenlerin hatta ona düşman yetiştirilen neslin aklına ne gelir?
1923’de kurulan Cumhuriyet ve kurucuları ile 93 yıldır bitmeyen tartışma…
Osmanlı haindi, kahramandı diye ikiye bölünen cehalet timsalleri…
Ya da Atatürk den evveli karanlıktır, o olmasaydı olmazdık diyerek kendilerine ve Milletimize kısır tarih oluşturmaya çalışan şabloncular…
Şablon kafalarla, cehalet timsalleri daima kendilerine dayanacak payanda arar ve bulurlar.
Bu payanda ya bir siyasi güç, ya bir siyasi akım ya da bir inanç grubudur.
Payanda arayanların asla acabası olmaz!
Dayandıkları güç tek doğru ve tek haklı diğerleri kesin yanlış ve batıldır ya da haindir…
İşte beğenmediğiniz, karanlık dediğiniz Osmanlı’nın yetiştirdiği subaylara bir bakın!
Hayatlarını, ideallerini, o günkü ortamları da dikkate alarak okuyun göreceksiniz ki; hain bildikleriniz dahi hepimizden daha vatansever ve ömürlerini cephelerde düşman devletlerle, dağlarda eşkıya kovalamakla geçirmiş; ev, ocak, aile nedir unutmuş kahramanlar olarak karşımıza çıkacaklardır.
“Kimilerini tek kahraman, kimilerini tek hain yapan idealleri ve fikirleri değil, kazanan veya kaybeden tarafta olmalarıdır”. Bir nev’i ŞANS sanki!
Merhum Halil Hut, Enver, Talat, Cemal paşalar gerçekten hain miydiler? Asla…
Resneli Niyazi, Maliye Bakanı Cavit Bey, Kara Kemal, Hasan Tahsin ( Osman Nevres), Boğazlıyan Kaymakamı, Kuşcubaşı Eşref Bey, Yakup Cemil, Çerkes Hasan, Çerkes Ethem hain miydiler?
Eğer bunlar hain idiyseler; Aynı ekolden, fikirlerden yetişmiş, siperlerde gece gündüz beraber ömür geçirmiş ama daha sonra Devlet kurmak kendilerine nasip olan; Merhum Mustafa Kemal, İsmet İnönü, Fevzi Çakmak, Kâzım Karabekir, Celal Bayar, Adnan Menderes’lere kahraman, mağdur, mazlum v.b. nasıl diyeceksiniz!
Herbirinin hayatında ne acılar, destanlar, başarılar, başarısızlıklar vardır keşke bilebilseniz…
Tek taraflı bakmadan “Hakkaniyetli” bir bakışla, aynı olayı veya şahsı değişik kaynaklardan okuyup yorumlasanız eminim bakış tarzınız ve düşünceleriniz çok değişecek…Rahatsız olacaksınız!
Ama rahatımız bozulmasın, sloganla işi götürmek daha iyi diyen şabloncular için yapılacak bir şey yok!
Denecek tek şey: Allah size de doğruyu öğrenmek nasip etsin ya da girdiğiniz girdaptan kurtulmayı!
Osmanlı öyle bir medeniyetti ki, yıkılırken bile yetiştirdiği kahramanlar, evlatlar, subaylar yepyeni bir devlet kurdular…
Osmanlı’nın son yüzyılında olanları anlayabilmek, kahramanlarını tanıyabilmek için, 1916’da Enver Paşa ve hükümetine darbe düşünmekten yargılanıp, idam edilen İttihat ve Terakkinin Silahşörü “ Binbaşı Yakup Cemil”in hayatını bilmek bile kısmen yeterli olur!
İki samimi arkadaş…
Biri idam ettiren Enver Paşa diğeri idam edilen Yakup Cemil…
Bir tarafta Devlet kuran Mustafa Kemal Paşa diğer diğer tarafta 1926’da İstiklal Mahkemelerinde idam ettirdiği; eski arkadaşları Lozan Murahhaslarından Cavit Bey, Milli mücadeleye silah taşımak için Karakol teşkilatını kuran Kara Kemal, doktor Nazım beyler…
Acaba siyaset yol arkadaşlarını yeri geldiğinde yeme sanatı mıdır?
Aranması gereken bir cevap da bu olsa gerek!