Osmanlı imparatorluğunun çöküş döneminde yaşanılan bir olay ile 1876 yılından itibaren gündeme gelen planın ,80 li yıllarda bir parçasının devreye konulmasının ,günümüzde yaşanılan başka bir olayla bağlantısını iki yazı ile kurmaya çalıştım.
Sultan Abdülmecit zamanında dünyada iki büyük İslam devleti vardı. Biri Osmanlı devleti diğeri de Hindistan'daki Gürganiye hükümdarlığı. Her iki devletin sultanları İslamiyetin bekçisi idi. İslam düşmanı olan İngilizler bu devletleri parçalamak için planlarını hazırladı ve önce Gürganiye devletini parçalamaya karar verdiler. Böylece Asya'daki Müslümanları başsız bırakıp Hindistan'ın hazinelerine ve ticaretine hakim olacaktılar.1857 de Delhi' de büyük bir ihtilal çıkartarak Gürganiye devletini yıktılar.
Osmanlı için ise iç ve dış olayları körüklemekte idiler, Paris ve Londra'da elçilik yapan Mustafa Reşit Paşa Mason localarının etkisi altına girmiş ve o locaların bir üyesi İngiliz hükümeti tarafından İstanbul'a elçi olarak gönderilmiştir.
Bu elçi Mustafa Reşit Paşanın sadrazam olması durumunda İngiliz imparatorluğu ve Osmanlı imparatorluğu arasında tüm sorunların çözüleceği yönünde padişaha baskı yapmaya başlamış ve bu isteğinde başarılı olmuştur. 1846 yılında sadrazam olan paşa İngiliz elçisiyle el ele vererek büyük vilayetlerde mason locaları açılarak gençliğe el atıldı. Bu localarda yetişen gençler devletin üst makamlarına getirildi.
İngilizlerin maşası olan Reşit Paşa bir dahi olarak ülkeye tanıtıldı, planları dahilinde Rusya ile ülkenin savaşa girmesi sağlanarak imparatorluğun çöküşü hızlandırıldı. 1876 yılında ki ana plan vaad edilmiş toprakların ideoloji olarak benimsenmesiydi. Osmanlı toprakları içerisinde bir İsrail devletinin kuruluşu başarılmıştı.
Yahudi Devletinin uzun vadeli stratejik planı.
Henüz İsrail'in ilk yıllarında Başbakan Ben Gurion tarafından çizilen bu stratejiye göre, İsrail'in uzun vadedeki hedefi, kendisini çevreleyen Müslüman denizini mümkün olduğunca zayıflatmaktı. Zayıflatma ise, savaş sanatının en eski yöntemi olan "bölme ve parçalama" ile gerçekleşecekti.
Yahudi Devletinin stratejistleri, bu planı Ortadoğu'nun sosyolojik yapısına dayandırmışlardı. Ortadoğu'daki devletlerin hemen hepsi, sömürgeciler tarafından kurulmuş yapay devletlerdi ve etnik bir homojenliğe hatta coğrafi bir bütünlüğe sahip değildiler.
"1980'lerde İsrail İçin Strateji" başlıklı rapor, Yahudi Devleti'nin bu zoraki mozayiği nasıl parçalamayı düşündüğünü gösteren iyi bir örnektir. İsrail'in uzun vadeli planının, içlerindeki dini ve etnik azınlıklara siyasi ve askeri destek vererek bu devletleri bölme olduğunu anlatmaktadır.
Irak bir yandan petrol bakımından zengin, öte yandan da içte bölük pörçük bir ülke olarak, İsrail İçin sağlam bir hedef olmaya adaydır. Irak'ın bölünmesi bizim için Suriye'nin bölünmesinden çok daha önemlidir... Irak, çoğunluğun Şii, yönetici azınlığın ise Sünni olmasına karşın özde komşularından farklı olmayan bir ülkedir. Nüfusun % 65'nin iktidara hiçbir siyasi katılımı yoktur. İktidar, % 20'lik bir seçkin tabakanın elindedir. Ayrıca, kuzeyde büyük bir Kürt azınlık vardır. İktidardaki rejimin elinden, ordu ve petrol gelirleri alındığında Irak'ın gelecekteki durumu, Lübnan'ın geçmişteki durumundan farklı olmayacaktır...
"Irak etnik ve mezhebi temeller üzerine bölünecektir; kuzeyde bir Kürt Devleti; ortada bir Sünni ve güneyde Şii Devleti."3 Benzer kehanetler Suriye için de yapılır; Esad'ın devleti beş ayrı parçaya bölünecektir.