Tarım sektörü insanların en temel ihtiyacı olan gıda ürünlerini üreten bir sektör olması nedeniyle stratejik bir öneme sahiptir.
Bu itibarla gıda güvencesinin düzenli ve istikrarlı olarak sağlanmasında, yürütülen ve izlenen tarım politikalarının önemi büyüktür.
Bugün, tarımsal gıda üretim ve güvencesini sağlamış ülkelerin çoğu, tarihsel süreçte tarım sektörünü önemsemişler, desteklemişler ve büyük ölçüde serbestleşme sürecinden uzak tutmuşlardır.
Bununla beraber günümüzde tarım ve gıda güvencesi sorunu yaşayan ülkelerin pek çoğunda, tarım politikaları oluşturulurken ülke önceliklerinden çok küresel gelişmeler ve uluslararası kuruluşların yapısal uyum programları etkili olmaktadır. Bu programların, tarım sektörüne yansımaları ise daha çok bu ülkelerin koruma ve destekleme sistemlerinin zayıflatılması şeklinde gelişmiştir.
Koronavirüs (Covid-19) neredeyse bütün dünyayı esir etmişken, her ülkede bir yandan virüse ve ölümlere bi çare aranırken, bir yandan da insanların günlük yaşamını sürdürebilmesi için gerekli gıda ürünlerinin temin edilmesi için çeşitli çalışmalar yapılıyor. Her devlet “tarım ve gıda” üretimini devam ettirebilmek için kısa ve uzun vade de çeşitli tedbirler alıyorlar.
Tabi gıda konusunun bu salgın döneminde iki önemli boyutu var. Birincisi, koronavirüs’ün tarım ve gıda ürünleri ile insana bulaşıp bulaşmadığı, ikinci boyutu ise her devletin aldıkları tedbirler nedeniyle ülke sınırlarının dış dünyaya kapatılması, bir çok ulaşımın engellenmesi, bir çok ülkelerde sokağa çıkma kısıtlaması yapılmasına kadar varan bir çok tedbirlerin “tarım ve gıda” üretimini, temini ve tüketimini nasıl etkileyeceğidir.
Salgının en etkili olduğu Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Avrupa Birliği ve Çin başta olmak üzere, her ülkede Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) kaynaklarının hepsinde, tarım ve gıda tüketimi ile koronavirüsün bulaştığına dair henüz bir bulgu olmadığı konusunda fikirbirliği içindeler.
Yine bu çevrelerde Tarımsal üretim ve gıda güvenliği konularında ise farklı görüş ve fikirler hakim. Buna rağmen bir gerçek varki, bu salgın insanlığa ve ülke yöneticilerine bir kez daha tarım ve gıda üretiminin ehemmiyetini gösterdi. Özellikle büyüklerimizin eskiden çok kullandığı kendi kendimize yeterizin önemini bu kez de bize hatırlatmış olduğudur.
Bu ve benzeri salgınlar, doğal afetlerle mücadele etmek ve onlardan kurtulmak için ihtiyacımız olan veya kullanmakta olduğumuz birçok şeyden vazgeçebiliriz, ama vücudun ihtiyacı olan su ve gıdadan vazgeçemeyiz. Bu duyarlılıkla tarım ve gıdanın insan hayatı için değerini çok daha iyi anlamalı, anlatmalı ve bu ihtiyacı karşılayacak yeterli tarımsal gıda üretim ve tüketimini yönetmemiz gerektiği açıktır.
İnsanlığın ihtiyacı olan sürdürülebilir tarım, yani gıda güvencesini temin ederek, bitkisel ve hayvansal ürünlerin, çevreyi, halk sağlığını, toplumları ve hayvan refahını koruyan tekniklerle üretilmesi demektir.
Diğer bir ifadeyle sürdürülebilir tarım; sağlıklı ürünlerin arzına, toprak verimliliğini sürekli kılacak zirai ilaç ve gübre kullanımlarına, biyoçeşitliliği ve su tasarrufunu güçlendirecek uygulamalardan atık yönetimine değin, uzanan faaliyetlerin bütününü kapsar.
Dileğimiz tüm dünyanın en kısa sürede sağlıklı günlere ulaşması.