Kanatlı sektörü, yumurta ve et ürünlerine artan talep nedeniyle dünya çapında hızla büyüyen sektörler arasında yer alıyor. Dünya genelinde kanatlı üretimi sonrasında ortaya çıkan yaklaşık 457 milyon ton tavuk gübresinin bertaraf edilme zorluğu ise kanatlı endüstrisinin problemlerinden biri olarak biliniyor. Bu nedenle tavuk gübresini katma değerli bir ürüne dönüştüren araştırma ve çalışmalar, hem çevre hem de insan sağlığının korunması açısından önem taşıyor. Herhangi bir işlemden geçirilmeden kullanılma potansiyeli bulunmayan tavuk gübresi için kompostlaştırma biyoteknolojisinin uygun bir alternatif olabileceğini belirten Kayıkçıoğlu, çalışmalarının, geleneksel kompostlamanın dezavantajları olan uzun kompostlaştırma sürelerine, bitki besin elementi kayıplarına, sera gazı salımlarına ve geniş kompostlaştırma alanı sorunlarına çözüm getireceğini öngördüklerini, ticari tipte pilot ölçekli biyoreaktör kullanılarak kompost elde etmelerinin de yürüttükleri bu projenin özgünlüğüne katkıda bulunduğunu ifade etti. Araştırmanın Türkiye'de bir ilk niteliğinde olduğunun altını çizen Kayıkçıoğlu, "Proje kapsamında biz öncelikle atıkları değerlendirmeyi, çevre sağlığını bozmadan katma değerli bir ürüne dönüştürmeyi amaçladık ve bunu yaparken de tavuk gübresi ve zeytin budama atığından yararlandık. Bu kapsamda projenin bilimsel yönü de oldukça ağır çünkü biz ilk defa bu kompostlaştırma sürecinde azot döngüsünde görevli biyoişaretçi genleri bulmaya çalıştık. Bunu takip ettik. Bu biyoişaretçi genler bize hangi reçetede ya da toprakta, kısıtlı sulama koşullarında nasıl değişimler olduğunu gösterdi." dedi.
"Sera gazı salımına en az sebebiyet veren reçete oldu"
Farklı karbon ve azot oranlarındaki 18 farklı reçeteden kompost hazırladıklarını bildiren Kayıkçıoğlu, tavuk gübresi ve zeytin budama atığını 20'ye 1 oranında karıştırıp içerisine yüzde 10 oranında biyokömür ilavesi ederek elde ettikleri kompostun, sera gazı salımına en az sebebiyet veren reçete olduğunu vurguladı. Kayıkçıoğlu, "Geliştirdiğimiz kompostun kısıtlı sulama koşullarında mısır verimine etkisini baktık. Zeytin budama atığı ve tavuk gübresi karışımına zeolit ilavesiyle elde ettiğimiz kompost ürünümüz, kısıtlı sulama koşullarında verimi yüzde 15 oranında artırdı. Bu ciddi bir rakam çünkü bu yüzde 15 rakamı aynı zamanda üreticilerin kullandığı kimyasal gübre girdisinin kullanılmamasıyla da birlikte değerlendirilmeli. Kompost uygulamasıyla özellikle kısıtlı sulama koşullarında hem kimyasal gübre kullanmıyorum, hem de verimi yüzde 15 artırabiliyorum." diye konuştu.
Zeytin ağacı budama atıklarının yakılmaması sera gazı salımını azaltıyor
Türkiye'nin zeytinyağı endüstrisi açısından dünyada ilk 5'te yer aldığını ve Türkiye'de en fazla ağaca sahip ürün grubunun zeytin olduğu bilgisini paylaşan Kayıkçıoğlu, verimin daha fazla olabilmesi ve daha kaliteli bir ürün elde edilmesi için zeytin ağaçlarının budandığını, budama atıklarının çevreye zarar vermeden bertaraf edilmesinin ise hacimlerinin büyüklüğü nedeniyle kolay olmadığına değindi. Kayıkçıoğlu, şöyle devam etti: "En kolay bertaraf yöntemi maalesef yakılması. Peki yakılınca ne oluyor? İki yönden bakalım buna. Bir tanesi yakılınca dışarı çıkan karbondioksit gazı, atmosferde küresel iklim değişikliğini artırıcı etki yapıyor çünkü bu bir sera gazı. İkincisi, bu bir bitkisel doku ve organik materyaldir. Buna uygun değişim, dönüşüm yöntemlerini bilmiyorsam üstesinden gelemediğim için bir problem olarak karşıma çıkıyor. Aslında bu, toprağın organik madde kaynağıdır. Biz buradan yola çıkarak, zeytin budama atıklarını yakmayalım dedik çünkü ülkemizde de yoğun olarak atık çıkıyor. Tavuk gübresiyle birleştirerek bunları kompostlaştıralım, bu kompostlaştırmayı yaparken de yenileşimci bir metodoloji izleyelim dedik. Bu alanda biz acaba nasıl bir bilimsel veri üretebiliriz, nasıl bir proje yürütebiliriz, diye düşündük. Bu kapsamda yine yoğun miktarda çevre sağlığı problemi oluşturan tavuk gübresini kullanmak istedik çünkü baktığımızda Türkiye bu konuda dünyada söz sahibi olabilecek ülkeler arasında. Türkiye'de yılda 5,5 milyon ton tavuk dışkısı ortaya çıkıyor." Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli'nin (IPCC) 6. Sentez Raporu'nda küresel iklim değişikliğinden en çok etkilenecek ve kuraklık yaşanabilecek bölgeler arasında ilk sırada Akdeniz iklimi etkisi altındaki yerlerin bulunduğundan bahseden Kayıkçıoğlu, projenin kuraklık tehdidi açısından da önemine dikkati çekti. Ürettikleri kompostta ve bunu uyguladıkları topraklarda moleküler çeşitliliği takip ederek kısıtlı sulama koşullarında toprakların biyoçeşitliliğini sürdürülebilir kılacak organizma gruplarını ön plana çıkarmayı hedeflediklerini dile getiren Kayıkçıoğlu, proje kapsamında üretilen kompostların su kıtlığı etkisinin hafifletilmesine katkıda bulunabileceğini kaydetti.