Taşeron Şirket İşçilerinin Sendikal Mücadele Açısından Konumları Nedir?
Ülkemizde kamuda olsun özelde olsun her çalışma alanına taşeron şirketlerin işçileriyle hizmet verilmektedir. Taşeron şirketlerin kimisinde çalışan personeller korunup kollanırken kimisinde ise çalışanların anasından emdiği süt burnundan getiriliyor. Bunu özellikle de kamuda çalışan taşeron şirket personelleri yaşamakta. Taşeron şirket personelleri itilip kakılmakla kalmıyorlar iş emeklerinin karşılığını almaya geldiğinde ise, kah maaşlarını zamanında alıyorlar, kah alamıyorlar ama genellikle emeklerinin karşılıklarını zamanında hiç dönemde alamıyorlar. Hepsinden önemlisi de sendikal güvenceleri ve İŞ GÜVENCELERİ yok. Örgütlü olmaya kalktıklarında saniye geçirmeden ya işlerinden oluyorlar ya da alacakları maaşlarından kesinti yaşıyorlar. Bütün bu sıkıntıların yaşanmaması için taşeron şirket işçilerinin örgütlenme çalışmaları her şeyden önce hükümet tarafından engellenmekte. Konumu daha da derin siz okurlarıma aktarmak için bir araştırma yaptım. Bu araştırmamı lütfen özellikle de taşeron şirket işçilerinin dikkate almalarını istiyorum. Çünkü anlatımlar bilinçli ve bilimsel bir ağızdan. Hatırlarsanız sevgili okurlarım özellikle Taşeron Firmalarda çalışan personel arkadaşlarım çok değil bir iki ay öncesi Samsun Tabipler Odası tarafından Samsun'a davet edilen DİSK Devrimci Sağlık İşçileri Sendikası Genel Başkanı Dr. Arzu Çerkezoğlu bir panel vermek için gelmişti. Bu paneli ne kadar çok işçi arkaaşımız izledi bilemiyorum ama ben bu işçi arkadaşlarım için Dr. Arzu Çerkezoğlu'nun, çalışmasını sizler için temin ettim. Gerçektende çok güzel konulara temas eden Dr. Çerkezoğlu'nun bu anlatımlarına yanlızca SAğlık alanında çalışan değil diğer tüm taşeron firmalarda çalışan personel arkadaşlarımızında haklarını savunan bir yazıyı sizlere aktarıyorum. Ancak sevgili emekçi arkadaşlarım bu yazı size yön vermeli güç vermeli ki bundan böyle sıkıştığınız da işverenin her kızdığında elinin tersiyle seni işinden gücünden edemesin haklarını zamanında ve yerinde alabilesin. şimdi sevgili emekçi dostlar saygı değer Dr. Arzu Çerkezoğlu'nun, dün olduğu gibi bugünde çalışma yaşamımıza ışık tutan yazısını aktarıyorum sizlere.
Kamu hastaneleri döner sermaye gelirlerini artırmak için sağlık hizmetlerini paralı hale getiriyor. Bu uygulamayla birlikte Hastane yöneticileri kendilerini, varlığını sağlık hizmeti satarak sürdüren bir işletmenin yöneticisi veya patronu olarak görmeye başlıyor ve gerekli personelin sağlanması sorunu işçilik maliyeti görünümünü kazanıyor. Kamusal sağlık hizmetlerinden sağlanacak gelirlerin sınırlılığı nedeniyle, döner sermayeden işçiliğe ayrılacak pay da fazla olmuyor. Sonuç olarak Kamu hastaneleri ihtiyaç duydukları personeli taşeronlaştırma yoluyla sağlama yoluna gidiyorlar. Hastanelerin temizlik, yemekhane, bakım onarım vb. alt hizmetleri ihaleye çıkarılıyor. İhale, alınacak hizmet için saptanan tahmini bedel üzerinden ve teklif usulüyle gerçekleştiriliyor. Hastane yönetimlerinin belirledikleri tahmini bedelde, işçilerin ücretleri asgari ücret üzerinden hesaplanıyor (tıbbi personel talebi halinde bu ücretlere cüz'i bir fazla ekleniyor) ; ihale bir yıl süreyle yapıldığı için herhangi bir kıdem tazminatı ve kıdeme bağlı diğer haklar için herhangi bir bedel öngörülmüyor; fazla mesai, bayram izni, ikramiye vb. hiçbir sosyal hak da bu hesaplamaya dahil edilmiyor. İhaleyi üstlenen taşeron şirketler, hemen hiçbir sermaye yatırımı yapmıyorlar. Kağıt üzerinde bu şirketlerin elemanı olarak görünen işçiler, hastane yönetiminin yaptığı görevlendirmelere ve iş programına göre çalıştırılıyorlar. Taşeron şirketlerin yaptıkları tek şey, hastanenin gereksinim duyduğu personeli, hastane yönetiminin öngördüğü maliyetle sağlamasına aracı olmaktan ibaret oluyor. Yazımız devam edecek saygılarımla.