Merhabalar Samsunsporumuz'un büyük taraftarları. Öncelikle hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyor, yeni yılınızı kutluyor, hayırlara vesile olsun diyerek sözlerime başlamak istiyorum.
2. devrenin ilk maçı olan Gençlerbirliği ile deplasmanda karşılaşan takımımız her zamanki gibi maça kontrollü başlamış, ilerleyen dakikalarda kaptanımız Murat Yıldırım'ın muhteşem golü ile 1-0 öne geçmişti. Bu gol ile bir anda ümitlenen taraftarlarımız malesef Fink'in kendi kalemize attığı gol ile kahrolmuşlardı. Karşılıklı attığımız goller ile ilk yarı da 1-1 berabere tamamlanmıştı. 2. yarıya daha istekli başlamayı düşünürken, 'nedenini hala anlamış değilim' 65. dakikadan itibaren takımımızdaki büyük düşüş kendini göstermeye başlamıştı.
Şimdi gelin maç ile bazı futbolcularımıza biraz daha farklı yönden bakalım. Sevgili Samsunsporlular haftalardır "Neden bir arada oynatılmıyorlar?" diye isyan ettiğimiz, Zenke ile Ekigho'ya bir bakar mısınız? Zenke ilk yarı rakip oyuncularla uğraşıp topunu oynayacağına başındaki bandajla kavga etti durdu. Bu maçı anlatan spikerin bile dikkatini çekmişti. Ayağına gelen her topu ezdi. Çapraz koşu yok, yerini bilmek yok. O zaman kusura bakmayacaksın Zenke. Seni sen yapan taraftarına ve takımına katkın"0"! Artık ben de senin Süper Lig'de 30 dakikalık futbolcu olduğunu düşünüyorum.
Peki oynamıyorum diye adeta isyan eden Ekigho'ya ne demeli? Hızlı bir futbolcu olmasına rağmen topu dikine süreceğine nedense her topu alışında kendi kendine oynuyor, Zenke'ye ve takım arkadaşlarına katkıda bulunmuyorsun. Arkadaş, sen de ya adam gibi oyna ya da gitmek istiyorsan git artık!
Gelelim Güngörenspor'dan gelen genç Hakan Arslan'a. Hakan Efendi, senin geldiğin takımı da, ilçesini de, stadını da, taraftarını da gördük! Nereden nereye geldiğini asla ama asla unutma! İlk devre oynadığın zamanlarda sahada soyadın gibi savaşıyordun. Peki ya şimdi ne oldu da sahada kuzu gibi oynuyorsun? Bir derdin varsa anlat biz de bilelim! Oynadığın takım Samsunspor! Bunun farkına hala varamadıysan sana bir kez daha hatırlatmak istiyorum: "Renkleri Kırmızı-Beyaz-Siyah olan giydiğin bu forma senin geldiğin takımın herşeyine bedeldir." Bu dediklerim umarım sana çok şeyi anlatıyordur.
Sırada maçın kahramanı Fink Efendi var! Sözde Alman ekolünden, disiplinli bir futbol ülkesinde yetişmişsin. Güldürme beni! Geldiğin günden beri bir hayrını, katkını göremedik. Ruhun gitmiş, ruhsuz bir şekilde sadece 5 numaralı forman ile sahada yalancı koşularla televizyonda gözüküyorsun. Top saklama yok! Adam eksiltme yok! Gol pasları yok! Pres yok! Yok oğlu yok! Ne güzel ya bunların hiçbirini sende görmedik. Ama kendi kalene pozisyon hatası yaptığından, yerini bilemeyip de doğru bir şekilde kademeye giremediğinden süper bir kafa golü ile bizi 2 puandan ettin. Tebrikler Fink Efendi, daha sana ne diyeyim!
Evet bunlar maçta kötü oynayıp göze batan futbolculardan bazıları. Bunlara uyanlar da vardı, uymayanlar da vardı tabiki. Gelelim bir de uymayıp da aslanlar gibi oynayan futbolcularımıza. Başta atom karınca, cesur yürek, golümüz ile aldığımız 1 puanın sahibi, küçük dev adam kaptanımız Murat Yıldırım başta olmak üzere 90 dakika sahada takımı, taraftarı ve forması için oynayan Adem'e, Kemal'e, Akakhi'ye ve Ertuğrul'a teşekkür ediyor, onları bu mükemmel futbollarından dolayı ayakta alkışlıyorum. Diğer arkadaşlara da bu arkadaşlarını örnek almalarını öneriyorum.
Teknik Direktörümüz Vladimir Petkoviç'e de bir hatırlatma yapmak istiyorum: "Hocam, sen bu futbolculara tatilde çalışmaları için program vermedin mi? Ne bu takımın hali? İleri gideceğine tam tersine geri gelmiş. 3-5 kişi hariç kimse sahada yok. Yoksa program verdin de kimse bu programa uymadı mı? Bundan sonra sana bir teklifim var Sn. Petkoviç: "İstersen bir maçlığına takımın başında sahaya çıkma, gel beraber televizyondan izleyelim." Belki kulübeden okuyamadığın oyunu buradan okursun."
Yazıma son vermeden önce takıma katılacak yeni futbolcuların da artık bir an önce aramızda olmalarını diliyor, haftaya Galatasaray maçında buluşmak dileğiyle herkesi Allah'a emanet ediyorum. Kalın sağlıcakla.