YÖK Yürütme Kurulu Üyesi Prof. Dr. Durmuş Günay, ''Türkiye Yükseköğretim Kurulu'na (TYK) Meclis, Üniversite Konseyi'ne de Bakanlar Kurulu tarafından üye seçilmesinin, üniversiteleri siyasallaştıracağı eleştirilerinin bizatihi kendisi siyasidir'' dedi.
YÖK SÜREKLİ ELEŞTİRİLDİ
Taslak okunup anlaşılmadan, bilgi eksikliğiyle eleştiri yapıldığı ifade eden Günay, kurulduğu günden bugüne YÖK'ün sürekli eleştirildiğini, şimdi de taslağın mahiyetine iyice bakılmadan eleştirilerin yapıldığını söyledi.
Günay, ''YÖK ne yaparsa, mutlaka bir olumsuzluk vardır önyargısıyla eleştiriler yapılıyor. Bu negatif bakış, kurulduğu günden beri eleştirilen YÖK hakkında oluşan peşin hükümlerin ve önyargıların sonucu. Taslak, ne yazık ki rasyonel, objektif ve tutarlı bir eleştiriye, değerlendirmeye tabi tutulmuyor'' dedi.Taslak üzerine internetten veya toplantılarda yapılan eleştiri ve önerilerin, YÖK'te bir ekip tarafından tek tek değerlendirileceğini vurgulayan Günay, şöyle konuştu:''İlk defa Türkiye üniversiteleri sivil demokratik bir süreç yürüterek, yükseköğretim mensupları kendilerine ait bir yasa önerisi hazırlıyor. 1933'den bugüne yükseköğretim alanında yapılan düzenlemeler, 1933 ve 1946 tek parti döneminde; 1960 (27 Mayıs sonrası), 1973 (12 Mart sonrası) ve 1981 (12 Eylül sonrası), askeri darbe sonucunda yapıldı. İlk defa böyle bir imkan doğdu. Burada geniş bir mutabakat olsun istiyoruz.''
VERGİ MÜKELLEFLERİ İÇİN KRİTERLER OLACAK
Üniversite konseylerinde en çok vergi ödeyen mükellefin veya bağış yapanların yer almasına dair maddenin eleştirildiğini hatırlatan Günay, düzenlemenin yükseköğretimde verimliği ve kaynakları artırmayı amaçladığını, bu kişilerin yükseköğretim kurumlarına ekonomik destek verebileceğini veya mali konularda danışmanlık yapabileceğini anlattı.Günay, şunları söyledi:''Taslakta, 'üniversitenin bulunduğu ildeki son 3 yılda en çok vergi verenler veya üniversiteye en çok bağışta bulunanalar arasından üniversite konseyine üye seçilecektir' şeklinde hüküm yer almaktadır. Bu hüküm, en çok vergi verenin etik sorunları olabileceği ve üniversitenin ticarileşeceği ileri sürülerek eleştiriliyor. Burada en çok vergi veren kişi değil, kişiler veya bağışta bulunanlar arasından konseye üye seçilecek. Kişilerle ilgili bazı etik sorunlar olabilir ancak buna karşın etik ilkeler ve kriterler bulunabilir.''Günay, etik bir problemi olan kişilerin kurullara veya idari mercilere getirilemeyeceğini, bunların genel bir teamül olduğunu ve bazı kuralların yönetmeliklerle düzenleneceğini kaydetti.Üniversitelerde rekabet artırılmalı. Günay, üniversitelerin şirketleşmesi ya da ticarileşmesi gibi bir durumun da söz konusu olmayacağını belirterek, üniversitelerde rekabetin artırılmasının önemli olduğunu, nitelikli öğretim elemanı ve öğrenci için cazibe merkezi olmada, kaynak bulmada, araştırma yapmada rekabetin gerektiğini ancak bunun etik çerçevelerde yapılmasının önemli olduğunu ifade etti.Ticarileşme söylemlerinin, argümanlarının arka planında, ''ticarileşmeyi, ticaretle uğraşmayı, zengin olmayı suç ve hata'' gibi gören bir şuur altının ve ideolojik tutumların olabileceğini ifade eden Günay, meşru yollardan, etik ilkeler çerçevesinde maddi veya manevi bir değer üretilmesinin sorun yaratmaması gerektiğini söyledi.Günay, ''Eğer ticarileşmeden maksat, ticari kaygıların hakikatin önüne geçeceği, onu önceleyeceği şeklinde bir riskten söz ediliyorsa bu endişelere katılırım. Çünkü üniversite öncelikle hakikatin peşinde olacaktır. Burada sınırları etik ilkeler belirleyecektir. Ticarileşme riski var diye üniversitenin ekonomiye, topluma katkı yapmasından vazgeçmemeliyiz'' diye konuştu.
Akademik özgürlük ve üniversite özerkliğinin, üniversite hayatı ve sorunların çözümü için ''olmazsa olmaz'' olduğunu belirten Günay, şunları kaydetti:''Kaynakların verimli kullanılabilmesi için, üniversite özerkliği, akademik özgürlük ve hesap verilebilirlik birlikte var olmalıdır. Hesap verilebilirliğin olmadığı yerde özerklik totaliter bir yönetim biçimine yol açabilir. Bizde özerklik daha çok rektör seçimi ve dekan seçimi ile ilişkilendirilir. 2003'de yayımlanan OECD'nin 8 özerklik parametresi arasında rektörün ve dekanın kim tarafında seçildiği bulunmuyor. Kimin kim tarafından seçildiğinden daha çok irade özgürlüğü ve ifade özgürlüğünün yaşatılması, bunun içinde yetki ve sorumluluk dengesi önemlidir.