Taşra Manifestosu

Nerede bu tiyatro oyun yazarları demenin kolay olduğu ve birilerinin bu söylemi dile getirenlerce pışpışlandığı bir döneme emanet bırakılmış durumdaki tiyatronun geleceği, taşrada olunduğundan olsa gerek, Anadolu'daki oyun yazarlarından habersiz; ancak bu

     Barış Toraz'ın Türk tiyatrosunda oyun/yazar sıkıntılı makalesine harfiyen katılıyoruz. Tiyatronun sahiplerinin(!) gazetelerde dergilerde çıkıp 'Ah nerede eski yazarlarımız!' ya da 'Yeni yazar yetişmiyor!' kabilinden feveranları sık sık duyuyor/okuyoruz. Gelgelelim bu körler sağırlar curcunasında birbirlerini pışpışlayan ve de goygoylayan sığ zihniyetin sorunu görmenin çok ötesinde olduklarını da biz taşralı(!) yazarlar(Ya da adayları) aleni bir şekilde anlamakta ve de kusma derecesinde nefretle kınamaktayız. Hiçbir fikriniz veya çözüm öneriniz yoksa hiç olmazsa pırıltılı kokteyllerde cilalı fuayelerde az alkollü kafalarla bu yersiz yorumları yapmayın! Manasızlık denizinde yüzen bu kokteyl sülalesini ciddiye alıp "haber yapan çok bilgiç!! medya" apayrı bir muamma... Bir miktar sağduyulu olanlar da işlerinden kafalarını kaldıramıyor olmalılar ki, bu sorun hakkında hiçbir çalışma yapmıyorlar. Oysa ülkenin birçok yerindeki üniversitelerin bünyesinde tiyatro bölümleri, onların da dahilinde Dramatik Yazarlık sanat dalları mevcut ve buralardan her yıl onlarca arkadaş mezun olmakta. Ben de bunlardan biriyim ve benim gibi, tanıdığım birçok yıkık arkadaş da mevcut.

     "ACİZ YAZAR EDEBİYATI DEĞİL BİZİMKİ"

     Birilerine ulaşmak öylesine zor ve öylesine imkansız ki tarifi daha da imkansız. Mezun olalı beş yıl kadar oluyor ve zar zor bir oyunumu (Kendisini binbir tehlikeye atarak) özel bir tiyatroya geçen yıl -nihayet- oynattırabildim. Benim gibi onlarca yazarın memleketin muhtelif yerlerinde küf tutmakta olduğuna adım gibi eminim. "Aciz yazar edebiyatı" yapmak istemiyorum. Ama bu bir sorunsa -ki bir tiyatro geleceği oluşması adına emsalsiz bir sorun- fikirlerimin bilinmesi de doğal bir istek olarak karşılanabilir sanırım. Çünkü sorunun odağında olan ve zan altındaki bir grubun temsilcisiyim. Şöyle bir şey hayal edin. Gece gündüz bütün imkanlarını kullanarak bir tekst oluşturuyorsun ardından kapı kapı gezip (Kimse o) birilerine yazdığın işi okutmaya çabalıyorsun. 'Ağbi' müsaitse, keyfi yerindeyse, 'Hımm, a, çok hoş, demek oyun yazdın!' vs gibi kadirşinas tavırlarla ya seni sepetliyor ya da okuyacağını söyleyerek sonsuz bir bekleme odasına seni alarak dolaylı olarak sepetlemiş oluyor. Bu 'Ağbiler' tiyatronun madeni olan bir tekste ne tür bir değer verir varın siz hesap edin. Sonra da "Afife Jale"de "Yaşasın Tiyatro !" diye bağırırken görüyorsun aynı 'Ağbi'yi! 

      "TİYATRO KURUMLARI BİRŞEYLER YAPMALI" 

      E bu durumda ne yapılabilir! Öyle ya kapı kapı gezip 'N'olur, oyunumu okuyun!' trajikomik epizodun, bir işe yaramadığına kani olunduğuna göre ne yapmalı! Bir iki iyi niyetli ve numunelik örnek dışında yok denebilecek kadar az olan oyun yazma yarışmaları arttırılabilir örneğin. (Her ne kadar sanatın ölçülebilirliği ve de ödüllendirilebilirliği etik olarak fena yerlere gidiyorsa da; bunun, metin kazanmak ve bir külliyat oluşturmak adına olduğunu düşünürsek durumun namusu bir ölçek temizlenebilir.) Bunun çeşitlendiğini ve gelenekselleştiğini düşünün. Mesela, neden Devlet Tiyatroları her yıl farklı türlere yönelik bir yarışma yapmaz ve neden ödüle layık görülen oyunları sahneleyerek ödüllendireceğini ilan etmez!!! Düşünün işte, en iyi müzikaller, en iyi komediler, en iyi adaptasyonlar, en iyi bağımsız uyarlamalar vs vs... Bu, bizim gibi, oyunlarını "iletememe" sorunu yaşayan "acz (!)" içindeki yazarlara bir nefes olurken, "Türk Tiyatrosunda yazar yetişmiyor!" mavalını okuyanlara (Ucuz bir tabirle -ki o grubun iyi anlayacağı bir tabir-) "kapak" olmaz mı? Ve aslında kazanan Tiyatronun bizatihi kendisi olmaz mı? Devlet Tiyatrosunun memur-i zihniyeti bu konuyu ciddi ciddi düşünmesi gerekir.

      "BAŞKA ÇALIŞMALAR DA YAPILABİLİR"

      Sadece DT değil, örneğin yurdun birçok yerinde olan "Şehir Tiyatroları" neyi, niye beklemekte! Yine sırtında bu anlamda mesuliyet hisseden özel tiyatrolar niçin bu tip çok da zeka gerektirmeyen projeler tasarlamazlar! Topyekün bir "Yeni Tiyatro" doğması için düşünülebilecek şeylerden yalnızca birinden bahsettim. Ama bu aymazlık, eğer devam edecekse Allah aşkına hiç olmazsa, kadeh elde fuaye zıpırları "Yazar yetişmiyor arkadaşlaaaaar!" terbiyesizliğini yapmasınlar. Zira o anda bilsinler ki, biz taşralı yazarlar, olanca taşralılığımızla ağız dolusu yorumlarda bulunuyoruz ama, onlara ancak bir kulak çınlaması şiddetine zarar veriyoruz bunu da çok iyi biliyoruz.           

                                                             KATAVASYA / M.Can Kibiroğlu

KÜLTÜR SANAT Haberleri