TATAR RAMAZANLAR, KARA DAYILAR ŞİMDİ YOK MU?

Adnan Bahadır

AK Parti iktidarının en iyi becerdiği işlerden birisi de toplum mühendisliği yapmaktır. Bunu çeşitli argümanları kullanarak yapan AK Parti bu argümanlara zaman zaman faklı alternatifler seçmek suretiyle gerçekleştirilmektedir. Son günlerde en çok kullanılan argüman iktidara yakın televizyon kanallarında oynatılan yerli dizilerdir. Bu dizilerdeki senaryolar altmışlı, yetmişli, seksenli ve doksanlı yılları ele almak suretiyle o günlerde yaşanan olumsuz olayları eleştirerek toplum yönlendirilmeye çalışılmaktadır.

Oysa ki günümüzde yaşanan olayları biraz olsun irdelediğimizde o günlerden daha kötü manzaraların olduğunu rahatlıkla görebiliriz. Örneğin her Pazartesi günü ATV ekranlarında oynanan Karadayı dizisinde yaşanan olayları biraz irdeleyecek olursanız bizim yaşadığımız olaylarla bire bir örtüştüğünü rahatlıkla söyleyebiliriz. Dizideki siyasetçilerle adliye mensupları ve gazeteciler arasında geçen olaylara bakıldığında benim hayatımda yaşadığım bir çok olayla aynen örtüştüğünü görebilmekteyim.

2007 yılında yaşadığımız meşhur A Takımı davasında basın-yargı- siyasetçi üçgeninin yaptıklarına bakıldığında neyin ne olduğu ortaya çıkacaktır. Kuruluşunda Büyükşehir Belediyesi'nden yüklü miktarda ekonomik destek alan gazetenin patronu önce bizimle birlikte resim çekilmiş ancak daha sonraki haberlerde resim karelerinden çıkması bir yana yanına giden oğluma paramız ile ilan verdirememiştik. Bizimle ilgili olumsuz haberleri yapmaya başlayanlara biz içeriden çıkınca ilgili gazetenin Genel Yayın Yönetmenine neden böyle bir davranış içerisine girdiğini sorduğumda, “Devletin ilgili makamları ve adli merciler öyle istediği için o haberleri yaptık” demişti.

Sorarım size Karadayı dizisindeki gazeteci ile bu tür yayın politikası izleyen gazeteciler arasında ne fark var söyler misiniz? İnsan hangi işi yaparsa yapsın önce kendisine, sonra da yaptığı mesleğe saygı duyarak o mesleğin gereğini icra edecek. Ahmedin, Mehmedin dediğine göre habercilik yapanlar sadece ve sadece kendilerini kandırdıklarını asla unutmasınlar. Onlar kendileri gibi bir kadeh rakıya, bir yemeğe habercilik yapanlarla oturup kalktıklarından bu zihniyetteki insanların söylediklerini toplumun söylemleri zannedecek kadar zavallıdırlar.

Geçenlerde bizim yurttan gazeteye yürüyerek gelirken bir kahvehanenin önünde bir arkadaşın çay içtiğini görünce ona selam verdim. Arkadaşım ısrarla çay içmemi isteyince onu kıramayıp dışarıdaki tabureye oturup çay içip dertleştik. Çaylarımızı yudumlarken içeriye gözüm kayınca birde ne göreyim içeride beyaz gömlekli, kravatlı pos bıyıklı gazetecilerle, şehrin en eski gazetesi olduğunu iddia eden ancak çalıştıkları gazeteden insanlardan para dilendikleri için kovulan gazeteciler birlikte okey oynuyorlardı.

Kendi kendime dedim ki; Şu insanların yazdığı köşe yazılarını, yaptıkları haberleri inanıp okuyan insanlara üzülmek lazım. Zira bu insanlar okey oynamaktan başka bir işe yaramamış olmalarına rağmen kahvehaneye kravat takıp gidecek kadar kültürsüz iseler onları ciddiye alıp okuyanlara gerçektende üzülmek gerekir. Bu tür gazetecilerden biri bir toplantıda bizim arkadaşlara benim tazminatları ödemek için gazeteyi satacağımı söylemiş. Ne garip tesadüftür ki kendi çalıştığı gazete bu sözü söylediğinin ertesi günü satılmış. Biz gazete satma konusunda geçenlerde “birileri gazete kurmaya çalışıyor, gereksiz yere masraf etmesinler. Gelsinler biz gazeteyi onlara verelim” şeklinde bir espri yapmıştık. Belli ki bazıları bunu işlerine göre yorumlamış olacak ki, böyle bir söylemde bulunmuşlar. Allah'a şükürler olsun ki bu şehirde bankalardan tek bir kuruş dahi kredi kullanmaksızın personel maaşını ödeyen, piyasaya borcu olmayan, SSK ve vergi dairelerine borcu olmayan tek gazete DENGE gazetesidir. O arkadaşlar önce kendi kapılarının önündeki çöpleri temizlesinler.

Cuma akşamları yine ATV ekranlarında yayınlanan Tatar Ramazan filmini mutlaka izlemenizi öneriyorum. Orada yaşanan bazı olayların tıpkısının aynısı benim hayatımda aynen yaşandığını tüm samimiyetimle ve kalbimle sizlere söylemek istiyorum. Bize oynanan oyunlar, yapılan tezgahlar Tatar Ramazan'dan daha da ağır olduğunu çok rahat bir biçimde söyleyebilirim. Bu dediklerimin tamamını zamanı geldiğinde belgeleri ile birlikte sizlere sunacağımdan en ufak şüpheniz olmasın. Şu an itibarı ile bunları yazmak istemiyorum. Her şeyin bir zamanı var. Hani derler ya “Zamanı gelmeden öten horozun kafasını keserler”…

Biz bu güne kadar zamanı gelip geçmiş haberleri yazmış olmamıza rağmen kafamızı kesmek isteselerde Yüce Rabbim bunlara izin vermedi. Bugün Tatar Ramazanları, Karadayıları dizi film haline getirenler unutmasınlar ki gün gelecek bugün yaşananları da başkaları dizi yapacaktır. Bugün Karadayı dizisindeki gazetecilere, siyasetçilere, Tatar Ramazan dizisindeki çavuşlara, siyasetçilere lanet okuyanlar, o gün de bugünkü yanlış yapanlara lanet edecektir. Bunun zamanının o kadar da geç olmadığını söyleyerek yazımı noktalıyorum. Kalın sağlıcakla

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.