Türkiye cumhurbaşkanı, Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve hükumetinin başıdır. Bu vasıfla Türkiye Cumhuriyetinin ve vatandaşlarının birliğini temsil eder.
TBMM, Türk Milletinin oluşturduğu irade ile kurulan, ve yine bu iradenin sahibi olan, Türk Milletinin anayasa ile verdiği yetki ile yasama görevi yapan, Türkiye Cumhuriyeti anayasal devlet organıdır.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışı yapılıyor, meclis başkanının konuşmasından sonra , Cumhurbaşkanı salona giriyor, bizim örf ve adetlerimiz de bir misafir veya büyüğümüz oturduğumuz yere geldiğinde ayağa kalkılır. Cumhurbaşkanı salona girdiğinde 3 parti mensubu bu geleneğe uyup ayağa kalkarken, iki parti mensupları oturdukları yerden kalkmıyor.
Görüntü de ittifak anlayışı devam etmekte, fakat başka bir olay daha gelişiyor, İstiklal marşı okunurken, ittifak içinde olan partilerin bir tanesi İstiklal Marşını okumuyor. Okunan marş ,ülkemizin milli marşı iken TBMM çatısı altında ki bir parti mensupları, o devlettin vatandaşlarınca oraya gönderilmişken, ülkenin milli marşına karşı saygısızlık yapmaktadırlar.
İstiklal Marşı okunurken özellikle bir parti mensuplarının marşı okumamaları , olayın faillerinin aczi yetini göstermektedir. O aczi yet için de eziklik, ruhsuzluk ile başka bir elin kontrolünde olmanın vermiş olduğu belirsizlik saklıdır.
Cumhurbaşkanına karşı alınan tavır, devlet ciddiyetinden uzak, birleştirici özelliği hiçe sayan, gelecek için olumsuzluğun adımları olarak beliren, olumsuz ve meclis içine yakışmayan bir tavırdır.
Unutulmamalıdır ki yarın bu saygısızlığı yapanlar iktidar olacak, Cumhurbaşkanı olacak, onlar Cumhurbaşkanı olduğun da aynı makama gelip aynı konumda o meclise girdiklerinde birileri onları alkışlayacak veya birileri ayağa kalkmayacak.
Peki halk neyi görecek, balığın baştan koktuğunu. Yukarı da meclis çatısı altında olmayan birliğin, halk içerisinde uçurumlara neden olacağını, göremeyecek kişilerin, ülke yönetimine talip olması sorgulanması gereken bir tavırdır. Bu devlet bilinci ile bilinçlenmemiş olmanın göstergesidir.
Aslın da olayın gittiği yer çok nettir. Bunu göremeyecek insanların basiretleri kapanmış kelimesi ile geçiştirilmesi ülkeye yapılacak en büyük ihanettir. Gelecekte ülkenin savrulacağı olumsuzluklar için oluşturulmaya çalışılan bir tuzağın içine koşar adım gidilmektedir.
Neden mi?
Siz Atatürk'ün kurduğu bir partisiniz , bunun üzerine siyaset yapıyorsunuz. Siz bunun üzerinden siyaset yaparken, ittifak içinde olduğunuz siyasi partinin İstiklal Marşını okumaması konusun da tek kelime söyleyemiyorsanız, her zaman sorgulanırsınız.
İttifak yaptığınız parti mensubu belediye başkanları görevden alındığında göstermiş olduğunuz desteğin, yüzde birini, İstiklal Marşını okunmamasına tepki olarak göstermeniz gerekirdi. Bunu göstermezseniz, yapılan olumsuz tavır sahne önün de basit bir olay görüntüsü verse de, perde arkasında yapılan hazırlığa çanak tutmaktadır.
Sizin yapmış olduğunuz, alternatif Suriye görüşmeleri, alternatif IMF görüşmeleri, alternatif kutlamalar, yurt dışın da kendi ülkesini şikayet etme, o perde arkasında ülke için olumsuzlukların oluşmasını isteyenlerin ekmeğine yağ sürmektedir.
İttifak yaptığınız partiye ne yapıyorsunuz nereye koşuyorsunuz diye soramaz ve her olumsuzluğun da onu desteklerseniz, yarın iktidar olduğunuz da, daha fazla ödün vermeye başlarsınız.
Bir parti, meclis binasında Cumhurun başında ki insana karşı saygısız davranıyorsa, o ülkenin Milli Marşını okumuyorsa, siyasi fikirlerinde bir ayrılık görüntüsü var ise, onun amacı ayrılık için tavır göstermektir.
Cumhurbaşkanı benim ,Cumhurbaşkanım değil, Milli Marş benim marşım değil görüntüsünün halka yansımasını, bu yansımaya rağmen siyasi olarak destek verilmesine karşın, söz ile ‘’Bunu yapamazsınız’’ tepkisi gösterilmezse , gelecek adına birleştirici hiçbir şeyimiz kalmayacaktır.
Çünkü öyle duruma getirildik ki, atalarımıza, tarihimize küfredecek kadar yozlaştırıldık, dine,inançlara saldıracak kadar gözümüz karardı. Hiçbir ortak noktası kalmayan halkın bölünmesi çok daha kolay olacaktır, buna destek olmayın, Suriye, Irak, Libya örnektir sizlere.