TEKEL"de kazanmak için sermayenin ve uşaklarının oyununu bozalım!Genel Grev-Genel Direniş için 4 Şubat"ta emekçiler alanlara çıktılar! TEKEL işçileri, hakları ve gelecekleri için Ankara yoluna koyulduklarında Başbakan Erdoğan, onlara üst perdeden sesleniyor, direnişlerini karalıyor, hakaret ediyordu. TEKEL işçileri önce bu yalan ve hakaret engelini aştılar; hakları ve gelecekleriyle oynayanların kapısına dayandılar. TEKEL işçilerini kapılarına dayanmış olarak görenler çareyi polis copu, biber gazı ve gaz bombalarında gördüler. Acımasızca TEKEL işçilerine saldırdılar. Fakat bu saldırı amacına ulaşamadığı gibi ters tepti. TEKEL işçilerinin haklı ve onurlu mücadelesi, tüm işçilerin ve emekçilerin zihnine ve kalbine taşındı. Direniş daha da büyüdü. Emeğin direnişi haline geldi. Bu ise asalak sermayeyi ve onun hizmetindeki AKP"nin korkusunu iyice büyüttü. Çünkü bu kez asalak takım için mesele TEKEL işçilerinin özlük haklarını olmaktan çıkarak işçi sınıfı ve emekçileri açlığa, sömürüye ve her türden baskıya karşı hareketsiz bırakan prangaların kırılması meselesine dönmüştür. Çünkü, on yıllardır yalan ve dolanla, yetmediğinde polis copu, biber gazı ve gaz bombasıyla, gerektiği her durumda ise sendika ağalarının işbirliğiyle takatsiz bırakılan işçi ve emekçiler için TEKEL bir umut olmuştur. İşçiler ve emekçiler bu nedenle direnişe sahip çıktılar. 17 Ocak Ankara mitinginde bunu gösterdiler. Ama burada da durmadılar. Asalakları yere sermenin Genel Grev-Genel Direnişten geçtiği bilinciyle eylemden kaçan işbirlikçi sendika ağalarının yakasına yapıştılar. Onlara 4 Şubat"ta yapılan (Dün Yapılan) eylem kararını aldırttılar. Sermaye ve işbirlikçilerinin korkusu böylelikle daha da büyüdü. Ama onlarda oyun çok. Genel Grev-Genel Direniş yolunda ilerleyen işçi ve emekçilere yeni tuzaklar kurdular. Arkasında daha ileri eylemlerin geleceği belli olan 4 Şubat eyleminin içini boşaltma ve küçük kırıntılar karşılığında direnişi bitirme planını yürürlüğe soktular. İşte birkaç gündür devam eden Hükümet-Türk-İş pazarlığı bu planın parçasıdır. İşte bu pazarlıktan da çıka çıka 4-C"nin yeniden ısıtılıp TEKEL işçilerinin önüne konulması oldu. Böylelikle dikkatleri, direniş yerine bu pazarlıklara çekmeyi hedefliyorlar. Böylelikle yılgınlığı ve hükümetten dilenme düşüncesini olgunlaştırmaya çalışıyorlar. Polis copu ve bombasıyla başaramadıklarını böyle başarmayı umuyorlar. Bunun sonu, ihanet ve satıştır. Bunun sonu işçi ve emekçilerin gevşeyen prangalarının sıkılmasıdır. Hükümet ve sendikal korucuların işbirliğiyle sergilenen bu oyunu bozmalıyız. Bunun için bu oyuna itibar etmemeli, oyunun parçası olanlara karşı öfkemizi gösterdik. Meşru haklarımız ve taleplerimiz üzerine yapılacak bir pazarlığı reddettik. Gözümüzü ve gözlerimizi sokağa ve direnişe diktik. Direnişi büyütmek için yapmamız gereken neyse onu yaptık. Bugüne kadar TEKEL işçileri, direnişle kazandılar, bugünden sonra da ancak direnişle kazanacaklar. İşte bu nedenle hükümetin ve sendika ağalarının pazarlık oyununa itibar etmeyelim, 4 Şubat eylemimiz bunun en büyük göstergesidir. Her işçi, her emekçi, her işçi, her öğrenci bu eylemi güçlendirmeye omuz verdiler. Arkadaşını, kardeşini, yakınını eyleme katmak için Samsun Cumhuriyet meydanında ve tüm ülkede çaba gösterdiler. Bu amaçla oluşturulmuş komite ve platformlarda 4 Şubat Genel Grev-Genel Direnişte yerlerini aldılar. 4 Şubat"ta iş bırakarak fabrikalardan, mahallelerden alanlara çıkıldı, TEKEL direnişinin emeğin direnişi olduğunu gösterildi. Genel Grev-Genel Direnişin nasıl yapıldığı satır satır anlatıldı iktidara. Birliğimizi ve eylem gücümüzü 4 Şubat"la birlikte daha da arttırdık. Gün haklarımız ve geleceğimiz için Genel Grev - Genel direniş zamanıdır. Gün Genel Grev-Genel Direniş için genel seferberlik zamanıdır. Bu mücadelenin sonunda kazanan sadece TEKEL işçileri değil, hepimiz, tüm işçiler ve emekçiler olduk. Çünkü böylelikle asalakların yıllarca polis copuyla, yalan ve dolanla, sendika ağası ve siyaset simsarlarıyla koyulaştırdıkları kölelik düzeninin zincirlerini kırmış olduk. Böylelikle artık sermaye ve uşakların değil, işçiler, emekçiler ve tüm ezilenlerin yüzü gülecek. Cumhuriyet Meydanında eline mikrofonu alan bir TEKEL işçisinin eşinin feryatlarını duymaya kalmamalı. Kadın kürsüye çıktığında oğlu annesine sarılarak anne ağlama bak ağlamadan konuş ağlarsan bende ağlarım diyerek feryat ediyordu. İnanın bana sevgili okurlarım taş olsa çat diye çatlar ortalık yerinden ama AKP hükümetinde tık yok. Yok Genel Grev-Genel Direnişe katılanlar birer birer tespit edilip iş akitlerine son verilecek yok elinden işleri alınacak gibi göz dağlarıyla kamu işçilerinin gözleri korkutuldu. ve bu korkula iş yerlerinden ayrılamayan çok kamu personeli oldu. biz zaten işimizi zor bulduk işimizden de olmak istemiyoruz diyerek iş yerlerinde kaldılar. işlerini kaybetme korkusu olan aslında zadece iş yerlerinde kalanlar değiller. İşlerini kaybetme korkusuyla yatıp kalkan çok insanımız gencimiz var. Çünkü hiç birsinin iş güvencesi yok. Samsun'dan da Ankara'ya gidip açlık Grevinde olan arkadaşlarımız var TEKEL işçilerinden onların ne şartlarda yaşadıklarını gören var görmeyenler var. Ben çıplak gözle çok kez gördüm. Ben Ankara'dan döndükten sonra hava şartları daha da ağırlaştı ve oradaki insanlar kara kışın tam ortasında kaldılar. Yazık değil mi bu insanlarımıza? Yazık değil mi bu emekçi dostlarımıza? AKP hükümeti bu insanlara özlük haklarını vermek için daha ne bekliyor? Özlük haklarını vermemekte neden bu kadar ısrarcı? Yoksa bu insanlar Türk oldukları için mi özlük haklarını vermemek için direniyorlar! Aklıma daha başka alternatifler gelmiyor. Acaba AKP iktidarının milletvekilleri o çadırlarda kaç gün dayanabilirlerdi? Kaç gün açlık ve sefalet içinde direnebilirlerdi? Onlar ancak TBMM'de yumruk yumruğa kavga ederek TEKEL işçilerinin ekmek sahibi olmasını engellerler. Çözüm üretmeye gelince de biz onlara verebileceğimiz en iyi statüyü verdik öpsünler başlarının üzerine koysunlar deyip bütün kapıları işçilerin suratlarına kapatırlar. Bırakın artık mecliste kavga etmeyi. Mecliste başka suni gündemler yaratarak TEKEL işçilerinin direnişlerini ikinci plana atmaya boşuna kalkışmayın bizim gündemimizde her zaman iş ekmek ve özgürlük var. Siz yine kavganızı edin bir birinize yumruk mu atarsınız taş mı atarsınız gül mü atarsınız ne yaparsanız yapın ama işçinin emekçinin ekmeğini işini elinden almayın yoksa bunun hesabını sizde ödeyemezsiniz yedi ceddinizde ödeyemezsiniz!. Saygılarımla...