Yine benzer görevlerde isim yapmış bilim insanlarını taşıyan uçağın, Isparta’da düşmesi… Aynı vasıfta kişilerin açıklanamayan intihar ve kaza vakaları… S. Serra Erdoğan, ilk romanı Telegram Cinayetleri’nde bu olayların üzerine gidiyor. Bir dönemde Türkiye gündemine giren, mecliste araştırma konusu olan, ama hiçbir elle tutulur sonuç çıkmayan “telegram – zihin kontrolü ve işkencesi” bağlamında, bu vakaları ele alıyor ve inceliyor.
Telegram Cinayetleri, genç bir elektronik mühendisi olan Yusuf'un İstanbul'da intiharıyla başlıyor. Bütün bir gün boyunca meyhanede alkol alan Yusuf, meyhaneden çıkıyor ve kendisini hızla gelen bir halk otobüsünün önüne atıyor. Savcılık bütün görgü şahitlerini dinliyor ve olayın bir "intihar" olduğunu tespit ederek dosyayı kapatıyor.
Ancak Yusuf'un okul arkadaşı gazeteci Murat, hukukun kanaatine katılmıyor. Çünkü onun tanıdığı ve bildiği Yusuf, namazında ve niyazında, dindar bir genç. Meyhaneye gidip kafa çekecek, sonra da intihar edecek biri değil. Bu düşünceyle Murat, Ankara'dan İstanbul'a gelerek olayı araştırmaya başlıyor. Bu sırada genç ve güzel avukat İnci ile tanışıyor.
Murat ve İnci, birbirlerine aşık oluyorlarsa da, olayların gelişimi, onların aşklarını yaşamasına izin vermiyor. Bu sırada peşpeşe genç mühendis intiharlarının haberleri basında yer almaya başlıyor. Murat Ankara'ya dönerek ipuçlarını araştırmaya başlıyor. Derken, "telegram – zihin kontrolü" ekibinden birisine ulaşıyorsa da, başına gelen esrarengiz olaylar dolayısiyle, bu konuda mesafe alamıyor.
Bu sırada, telegram'ın ne olduğu, hangi tekniklerle yapıldığı, insan üzerinde ne tür etkilere yol açtığı, ayrıntılarıyla ortaya dökülüyor. Gazeteci Murat, bizzat olayın içine girerek, telegram mağdurlarından biri haline geliyor. İnci ona yardım etmek için yanına koşuyorsa da, kaderin bu iki genç aşık hakkındaki hükmü, maceraya damgasını vuruyor.
Telegram Cinayetleri, usta işi bir kurgu bilim eseri. Romantizm ve realizmin birbirine geçtiği, aşkın, sırrın, akılüstü'nün, mantığın, ıztırabın ve vurdumduymazlığın hikâyesi. Bu başarılı roman dokusu yanında da bir "bilim araştırma" kitabı, bir "hukuk edebiyatı" niteliği taşıyor. Türk edebiyatına yeni bir soluk getiriyor.