Ters çevirdim fincanı

Neval Sultan

Sanırım bahar gelmiş. Pırıl pırıl bir güneş, hafif bir esinti ve mis gibi pide kokusuna eşlik eden dost yüzlerle gazetemizde yapılan harika bir pazar kahvaltısı... Üzerine içilen bol köpüklü enfes bir Türk kahvesi...

"Ooh!.. Getir Ayfer abla getir de höpürdetelim."

"Lakin bu böyle bomboş olmaz be ablam. Bir güzellik yapsan diyorum şöyle, bir fal baksan hani?.."

Malum kadınız, Türk kahvesi deyince aklımıza belki de ilk olarak gelen şeydir "fal bak(tır)mak."
Ancak Ayfer ablam "Çok günahmış, yeminliyim, bakamam" diyor, üzmeyi istemeyen üzülmüş bir ifadeyle.

"Ama ablacım..." diyorum, sonra susuyorum ve klavyenin başına geçiyorum...

Kur'an-ı Kerim'de bahsedilen "fal okları" bir işin hayırlı mı yoksa hayırsız mı olduğunu öğrenmek için putlara soru sorma yöntemidir. Tavşana çektirilen niyetler gibi, putun önüne gidip "hayırlı-hayırsız" oklarından çekip ona göre eyleme geçmektir.

Geleceği elbette Allah'tan başkası bilemez. Çünkü gelecek biz kullar için henüz yaşanmamıştır. Üç boyutlu varlıkların yaşanmamış olaylar zinciri ise sadece Allah bilgisi dahilindedir.

Bu yüzden, bugün tek ve mutlak olan Allah'a inanan biz müslümanlar, bir işin hayırlı mı yoksa hayırsız mı olduğunu bilemediğimiz durumlarda Yüce Yaradan'ımızdan yardım ister, 'istiare'ye yatarız.

Bugün, kahve falı, su falı, iskambil falı gibi fallar ise sadece, Allah'tan başkasının bilemeyeceğinden emin olduğumuz geleceği, susturulamaz insani bir duyguyla merak edişimizin bir sonucudur.

Ancak, bugün bu merak duygusunu kullanarak, fal bakmayı bir sektör haline dönüştüren insanların (geleceği bilmek yerine) kullandıkları kilit bir becerileri vardır: Beden dilini okumak!..
Sizi bir bakışta sizden iyi okuyan falcılar, umutlarınızı, planlarınızı, yeteneklerinizi tahmin etmekte ve ona göre seçenekli bir hayat yazıp dillendirmekte zorlanmazlar.

Bir fincan kahvenin telvesini okuyan birinden dinlediğiniz şey aslında, Allah'tan başkasının bilemeyeceği o gelecek değildir.

Falcının dudaklarından dinlediğiniz şey, psikolojinizin, karşıdan nasıl göründüğünüzün, umutlarınızı ve planlarınızı yüzünüze ve bedeninize nasıl yansıttığınızın, falcı tanıdık ise, onun sizin hakkında ne düşündüğünün, kalıplaşmış bir dolu fal cümlesi içine gizlenmiş halidir.

Eğer olur da birgün onun geleceğiniz adına söylediği bir kaç şey gerçekleşirse, bu, falcının geleceği bildiğini değil, bir bakışta sizi ne kadar iyi tahlil edebildiğini gösterir.

Çünkü insan, büyük ölçüde, kaderini kendi yazar!..

Üniversite'de bu konudaki tezimi hazırlarken Karanfil sokakta profesyonel bir falcıyı gözlemlemiştim. Tırnaklarında siyah ojeleri, kulağında tuş tüyü küpesi olan, az frapan, çokça kendine güvenli bir eda ile önüne dikildiğimde gelecekte "çok iyi yerlere" geleceğimi söyleyen profesyonel falcımız; tiyatroculuğumu kullanıp, tebdili kıyafet ile on gün sonra karşısına çıktığımda beni tanımamış, muhtemelen üzerimdeki basma entari ve uzun kollu soluk penyeme bakıp bana "köyünde zengin biriyle evleneceksin, üç çocuğun olacak" demişti. Eğer, bu tiplemeler gerçek olsaydı muhtemelen ikisi için de söyledikleri gerçek olurdu!..

Bu konuda daha ayrıntılı bilgi isteyenler için kaynak veriyorum: "Sultan Neval Şimşek, 'Kader İnancı Açısından Fal', Bitirme Tezi, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Kelam Anabilim Dalı, Ankara, 2000."

"Ya, Ayfer Abla!.. Harbiden bakmayacak mısın sen şimdi şu fala?.. Tüh yaa!.. İkna edemedim!.."

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.