Pazar sohbetlerimizin hikaye kahramanları hayli ilgi çekmiş olmalı ki, üzerinden bir hafta geçmiş olasına rağmen, kimileri sohbet meclislerinden, kimileri çilingir sofralarından, kimileri ise toplantılardan arayıp, şu kimdi, bu kimdi gibi sorular soruyorlar. Hatta geçenlerde bir otelin halkla ilişkiler müdiresi arayıp, yazıda bahse konu olan otelin kendi otelleri olduğunu söyleyerek, benimle görüşmek istemiş. Biz tarihi Amisos kentinde yaşanan entrikalardan, iktidar mücadelelerinden, belden aşağı işlerden dem vurup, bu dönemde yaşamış olan insanların hayat hikayelerini kaleme alıyoruz, ama birileri çıkıp, bu anlatılan bana uyuyor diyorsa yapacak bir şey yok. Zira Yüce Yaratan insanları yaratırken farklı karakterler vermiş olsa da, bu karakterlerin toplamının çeşidi elli ise mutlaka toplumdan birileri bu karakterlere uyabilmektedir. Burada önemli olan kıssadan hisse alabilmektir, aksi halde bu anlatılanların ne kıymeti kalır. Bugünkü hikaye kahramanımız Amisos kentinde yaşamış olan katibi adil Terminatör lakaplı zatı muhterem olacaktı, ancak gelen yoğun talep üzerine bu yazıyı bir hafta erteleyip, yine Amisos kentinde yöneticilik yapmış olan ve Yunan mitolojisinde büyük baba anlamına gelen Tranociris adlı yöneticinin hayat hikayesinden kesitler sunmaya karar verdik. Tranociris fakir bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldiğinden gençlik yıllarında bir yandan okuyup, bir yandan manifaturacının yanında tezgahtar olarak çalışmak zorunda kalmış. Babasının en önemli işi, düğünlerde kaşık çalarak oyun oynamak olduğundan bir lakabı da Kaşıkçı Memo imiş. Beraber gezdiği arkadaşları da bölgenin en kalitesiz, en kişiliksiz şahısları imiş. Tranociris Rüştiye Mektebi olarak da adlandırılan mektepte hendese ilimlerini tahsil etmekte iken, babası Kaşıkçı Memo Efendi amansız bir hastalığa yakalanıp, ebedi aleme göç eder. Tranociris hayli üzgün bir vaziyette hayatına devam etmek zorunda kalır. Rüştiye Mektebini bitirip, Hendesei Aleti Edavatiyye uzmanı olarak hayata atılır. Kendisine sahip çıkan tanıdık, eş, dost ve akrabalar onu devlet idaresinde memur olarak işe koyarlar. Düz memur olarak çalışmakta iken, yakınları onu bir nevi iç güveysi gibi bölgenin ağasının kızı ile evlendirirler. Tranociris"in ev eşyalarından, giyimine varıncaya kadar kız tarafı yapar. Tranociris evliliğinin ilk yılında bir arkadaşını doktora götürdüğünde, kendisini de kontrol ettirir, bu kontrol esnasında çocuğunun olamayacağını öğrenir. Bu durum ailenin tüm dünyasını alt üst eder, asil bir aileden evlenmenin tüm avantajlarını kullanmasını beceren Tranociris çocuk konusunda da eşinin ona olan sadakatini suiistimal edip, ötede, beride yalanmaya başlar.
Bu yaptıklarının çok yanlış olduğunu arkadaşlarına, nasıl olsa benim çocuğum olmuyor, benim başka kadınlarla birlikte olmam da zina sayılmaz, zira zinanın yasaklanmasının hikmeti neslin muhafazasıdır, benim nesil üretme şansım olmadığına göre zina yapma şansım da yok deyip, işi geçiştiriyormuş. Tranociris nihayet bulunduğu dairenin amirlik makamına oturmayı becerince, bu kez kendisine bağlı bulunan memurelerden, güzel olanları ile düşüp, kalkmaya başlamış, hatta bu konuda bayan bir hendese uzmanı eşinden ayrılmak zorunda kalmış. Bizim Tranociris bakmış ki zina siyasette yükselme sebebi, siyasete atılmaya karar vermiş ve emeline nail olmuş. Yeni seçildiği görevde daha fazla seyahat etme fırsatı bulduğundan, belden aşağı işleri ilk önce şehirlerarası yapmaya başlamış.
Ancak çok önemli bir olayla karşılaşınca bu işi yurt dışında yapmaya karar vermiş. Çalıştığı kurumun işlerini görmek üzere şehir dışına çıktığını söyleyerek şehri terk eden Tranociris İmparatorluğa bağlı kahramanlıkları ve geçilmez olan boğazı ile meşhur başka bir vilayette güzel bir dilberle gününü gün ettikten sonra, duşunu alıp, balkona çıktığında bir de ne görsün yöneticilik yaptığı şehirden bir arkadaşı tam karşısında parkta oturup, onu seyrediyor.
Tranociris adeta beyninden vurulmuşa dönüp, apar topar oteli terk ediyor. Bu olaydan sonra bu tür bel altı faaliyetlerini ülke dışında yapmaya karar veriyor. Ancak yurt dışı faaliyetlerinden önce kendisine bağlı kurumda hayli vukuatları olmuş, bugünkü adıyla pizzacı, börekçi, o günkü adıyla Hamurcubaşları ile olan vukuatlarını da daha sonraki hikâyemizde anlatacağımdan bugün o konuya girmek istemiyorum. Bizim Tranociris gerek eşinin yanındaki itibarı, gerekse yakın arkadaşları arasındaki itibarının sarsıldığını görünce soluğu Mescidi Aksa"da alıp, orada bulunan ağlama duvarında bolca ağlayıp, günah çıkartıyor. Bu yaptıklarını da tüm Amisos halkına duyuruyor, böylece artık ıslahı nefis yapıp, yüce Tanrı katında makbul adamlar zümresine ulaştığını topluma deklere ediyor.
Peki bu bizim Tranociris lakaplının diğer vukuatları nelerdir derseniz, izin verin de onları daha sonraki yazılarımızda anlatalım. Bu Tranociris öyle bir adammış ki, yaptıkları değil iki bin yıl beş bin yıl anlatmakla bitmez. Hele ki ben bu zatı muhteremin hikayelerini okumayı çok seviyorum, sizlere bol, bol yazmak dileğiyle, mutlu Pazar"lar diliyorum .