Ordunun üç kuvvete ayrılarak, ortadaki kısmın saldırıya geçmesiyle başlar. Ardından bu kuvvetler yenilmiş gibi aniden geri çekilir , ortadaki kuvvetin arkasına düşen düşmanı sağ ve sol kuvvet arkadan sararak çember içine alır ve tarihe altın harflerle yazılan zaferlere bir yenisi eklenir.
Orta Asya’da başlamıştı zaferler, Anadolu kapısına dayanıldığında ,Osmanlı zamanında ne zaferlerimiz vardı, büyüdük, büyüdük, sonra toprak kayıpları başladı, yenildiğimiz savaşlar değilde antlaşmalar ön plandaydı, ama yeniliyorduk, ki sanırım bizim taktiği onlar öğrendi, biz artık küçülmeye başladık
Çanakkale'de zaferler kazandık, zafer ile kahramanlık destanlarımız vardı,Filistin, Kanal cephelerinde yenildik ama çok duymadık olayın aslını, Sarıkamış'ta savaşmadan askerlerimiz şehit olmuştu, anılarını yaşattık nedenleri üzerinde durmadık. Kurtuluş savaşıydı, yokluk içinde onca düşmana karşı verdiğimiz ölüm kalım savaşı, zaferdi, dirilişti, yeniden küllerinden doğmuştu ülke .
Kore’de Kıbrıs’ta destanlar yazdık, dünyanın sayılı ordularından birisiydik. Terör belası ile yıllarca mücadele ediyorduk, havanda su dövmekten ileriye gidemiyorduk.
Bir silkiniş ile uyandık, baktık elimizde ki silah terörle mücadelede yetersiz, büyük ordu bağımlı, başkasının demode silahları ile ayakta , buna rağmen o ordu en iyisini yapmanın peşinde ve ülkesini korumak için varı ile yoğu ile mücadele ediyor. Silahlar yapılmaya başlandı, artık bizde varız dendi dünyaya.
Sonra göz bebeğimiz ordumuzun içinden ihanete uğradık, tekrar yapılanmaya girdik, terörü bekleme evresinden bulunduğu yerde imha etme evresine geçtik. Artık biz terör yuvalarıyla mücadeleye , teröristi kovalamaya başladık.
Suriye'nin içlerine doğru hareket etmeye başladık, hedefe ulaşmadan çevresini sarıyor sonra hedef imha ediliyordu, düşman üzerimize gelmiyor artık biz gidiyorduk, yapı olarak Turan taktiğine dönmüştük. Başarıda bu noktada gelmeye başladı. Siyasi boyutuna hiç girmiyoruz olayların.
Turan taktiği bizim son vuruşu yaptığımız taktikti, herkes bundan esinleniyor zaferler kazanıyordu.
Millet meclisi,
Bir grup meclis kürsüsünü korumak üzeri önünde barikat kuruyor. Diğer grup o meclis kürsüsünü kurtarmanın telaşında. İki grupta Türk olunca sorun yaşanmaya başlıyor. Turan kimin taktiği ? Koruyanlardan kurtarmaya çalışanlar taktik dinlemiyor, onlar bodoslama olaya giriyor.
İtişme kalkışmanın ardında bireysel hareketler göze çarpıyor ekranlarda, bir çiçek saksısı havada uçarak kalabalıkta bir kafaya denk geliyor, hemen yakınında ki kişi o saksıyı yere düşürmeden karşı tarafa iade ediyor.
Kargaşanın saflaştığı alanın arkasından bir cengaverin hızla yaptığı bireysel hücumunu görüyoruz, Allah ne verdiyse vuruyor yumruğu hasmın suratına ve geldiği istikamete kaçmaya başlıyor. Kaçan kovalanıyor o esnada yakalayan ona vuruyor, bir feryat yükseliyor kalabalığın ortasından sonra bir vekil sekerek yürüyor, onuda kürsü koruyanlardan biri ısırmıştı. İtişme kalkışma ve sonunda beyanatlar. Hiç kimse aslında kavga etmemiş. Sadece hafifçe itmiş ve ayırmıştılar.
İki olay var, bacağın ısırılması ve burnun kırılması, burnu kıran olayı sondan öne doğru anlatıyor, arkamdan gelip beni yere düşürdüler can havliyle vurdum diyor. Görüntüde onu gösteriyor, kovalıyorlar yakalayınca vuruyorlar, küçük aksaklık kovalanmadan önce hasma aşk edilen yumruk.
Tarihten ders alınmamıştı demek ki, fakat kürsüyü koruyan da, kurtarmaya çalışanda Türk, koruyan sağa sola kanatları koysa düşmanı merkeze çekse, kurtarmaya çalışan ortadan bir güçle darbe vurmaya kalkıp geri kaçsa, koruyucular öne çıktığında kanatlar kapansa.
İnsan düşünüyor, sanırım bu hikayelerle büyümedi bu insanlar, öyle ya okumuş insanlar, hikayeler bizlere mahsus.
TURAN TAKTİĞİ
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.