"Diyanet, her türlü siyasi görüş dışında çalışması gereken bir kurumdur. Aksi takdirde toplumdaki bölünmeyi, kutuplaşmayı hızlandıran bir katkı yapmış olur." dedi.
Eski Adalet Bakanı ve Anayasa Profesörü Hikmet Sami Türk, ablası Fatma Türk'ün rahatsızlığı ve tedavisi için baba ocağı Samsun'un Bafra ilçesine geldi. Türk, babası merhum Süleyman Türk'ün büro olarak kullandığı odada, Cihan Haber Ajansı'nın (Cihan) fişleme, Diyanet İşleri ve IŞİD konusundaki sorularını cevapladı.
Fişlemenin özel hayatın gizliliği ilkesine aykırı bir uygulama olduğunu dile getiren Türk, "Fişleme, memur ve kamu görevlilerinin sicillerinden ayrı olarak haklarında bilgi toplanması ve bunun kayıtlara geçirilmesidir. Bu bilgiler memur ve kamu görevlilerinin memuriyet dışındaki eylemleri ya da davranışları ile ilgili olabilmektedir. Aslında bu özel hayatın gizliliği ilkesine aykırıdır. Dolayısı ile Anayasa'ya aykırı bir uygulamadır. Ama maalesef bazı kurumlarda bu yapılmaktadır. Doğru değildir. Bundan vazgeçilmesi gerekir." şeklinde konuştu.
Türk, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Atatürk zamanında kurulduğunu hatırlatarak, "Diyanet İşleri Başkanlığı'nın görevi Anayasa'da tanımlanmıştır. Bu çerçeve içerisinde hareket etmesi gerekir. Bakınız Anayasa'nın 136. maddesinde Diyanet İşleri Başkanlığı'nda şu hüküm yer alıyor: 'Genel idare içinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı, laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasî görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışmayı ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanununda gösterilen görevleri yerine getirir.' Dolayısıyla Diyanet İşleri'nin, Diyanet İşleri Başkanı'nın siyasi tutum ve davranış içerisinde olması doğrudan doğruya Anayasa'da verilen Diyanet İşleri tanımına aykırıdır. Anayasa'ya aykırı bir durumdur. Bu kurum her türlü siyasi görüş dışında çalışması gereken bir kurumdur. Aksi takdirde toplumdaki bölünmeyi, kutuplaşmayı hızlandıran bir katkı yapmış olur. Bu doğru değildir. Ayrıca Diyanet İşleri Başkanlığı kendisine duyulan güvenin sarsılmasına yol açar. Ve görevini yapamaz hale gelir. Etkisini kaybeder. Diyanet İşleri din konularında Anayasa'da verilen tanım çerçevesinde çalışmak durumundadır. Türkiye'de bir papalık yok, bir patriklik yok. Ortodoks kilisesi patriği bir yana bırakılacak olursa. Ama Diyanet İşleri Başkanlığı bir cumhuriyet kurumudur. Ve cumhuriyet ilkelerine bağlı olarak özellikle laiklik ilkesine bağlı olarak çalışmak zorundadır. Laiklik, devlet işlerinin din kurallarına tabi olmaması demektir. Bu çerçeve içerisinde kendisi halkın dini hizmetlerini yerine getirmek durumundadır. O konuda rehber olmak durumundadır. Siyasi tutum ve davranış içerisine girdiği zaman bu hem dine aykırı bir davranış olur hem de vatandaşların arasında bölünmeye ve kutuplaşmaya yol açar." uyarılarında bulundu.
IŞİD konusunda da çarpıcı açıklamalarda bulunan Hikmet Sami Türk, şunları ifade etti: "Bu IŞİD, açık haliyle Irak Şam İslam Devleti ya da son zamanlarda sadece İslam devleti adını alan bir kuruluştur. Aslında Irak'ın işgalinden sonra ortaya çıkan gelişimlerin bir ürünüdür. Aynı durumda Suriye'de Esed rejimine karşı bir ayaklanma ve Türkiye'nin de Esed rejimine muhalif olanları bir anlamda destekleyen bir tutum içinde olması, onlara çeşitli bir biçimde yardımlar sağlamasıyla gelişen olaylardır. Bundan birkaç gün önce ABD eski Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone'nin Washington'daki bir düşünce kuruluşunda yaptığı açıklamalar çok ilginçtir. Burada başlangıçta Türkiye ile birlikte hareket etmelerine rağmen bazı örgütlerin desteklenmesinde Türkiye'nin kendilerinden daha ileri bir tutum aldığı ve Türkiye'nin bu hareketlerinin tarafından önlenemediği ve sonunda anlaşamama konusunda anlaştıkları yani herkesin kendi anlayışına göre hareket etmesi konusunda bir mutabakata vardıkları anlatılıyordu. Bu, yetkili bir ağızdan Türkiye'nin bu işlere karıştığının açıklanmasıdır. Aslında bu biliniyordu. Ve maalesef Milli İstihbarat Teşkilatı da (MİT) bu amaçla kullanılmıştır. Bilindiği gibi Güney Doğu Anadolu'da zaman zaman bazı TIR'lar aranmak istenmiştir. Cumhuriyet savcıları ihbar üzerine harekete geçmişlerdir. Bunların komşu ülkelerdeki Suriye'deki isyan hareketine destek vermek üzere silah taşıdıkları iddiaları üzerine Cumhuriyet savcıları hareket etmiştir. Ama AKP hükümeti tarafından yapılan açıklamalarda gıda maddeleri götürdükleri ifade edilmiştir. Ama ondan sonra yapılan düzenlenmelerle bunların aranması engellenmiştir. Türkiye Cumhuriyet döneminde, 'Yurtta Barış Dünyada Barış' politikasını dış politikanın temel ilkesi olarak benimsemiştir. Bu, Anayasa'da da yer alan bir ilkedir. Buna aykırı olarak Türkiye komşu ülkelerdeki, Suriye'deki rejimi devirmeyi amaçlayan hareketlere destek olmuştur. Bu çok yanlıştır. Üstelik zamanın Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın bir ara nerdeyse Suriye'yi fethedip Şam'da namaz kılacağını ifade eden sözler söylediği hatırlanacak olursa Cumhuriyet döneminde izlenen dış politika çizgisinin dışında bir tutum olduğu anlaşılır. Şimdi Başbakan olan zamanın Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da bu politikanın belirlenmesinde baş aktörlerden biri olmuştur. Bunlar son derece yanlıştır. Üstelik Esed görevinin başındadır. Ve orada da tamamen yanlış yapmışlardır. Devirecekleri Esed 3 yıldır görevinin başındadır. Ve orada çeşitli gruplar var. Esed'e karşı olan gruplar arasında aşırı Sünni bir takım gruplar El Nusra gibi gruplar var. ABD eski Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone ise açıkça bunu söylüyor. Ve Türkiye El Kaide ile bağlantılı gruplarla işbirliği yapmıştır. Bu ağır bir suçlamadır. Halen daha da Türkiye tarafından bu konuda açıklama yapılmamıştır. Bu açıklamalarda ortaya çıkan durum Türkiye'nin sonunda başına bela olabilecek hareketlere destek verdiği, bu arada IŞİD denilen hareketi de desteklediği anlaşılmaktadır." CİHAN