TÜRK MİLLETİ ÖZÜNE DÖNMELİDİR

M.Halistin Kukul

     TÜRK MİLLETİ ÖZÜNE DÖNMELİDİR

        M. HÂLİSTİN KUKUL

     Hamâset yapmıyorum: Sâdece, Türk Milleti özüne dönmelidir, diyorum. Târihin ve sosyolojinin şâhitliğinde söylüyorum bunu!..

     Türk; aslına / özüne dönmelidir. Târihten gelen mecbûriyetlerini, vecîbelerini, vazîfelerini...nasıl yerine getireceğinin şuûrunda ve idrâkinde olmalıdır.

    Bu iş böyle olmuyor!..

    Birileri çıkıp da, ona hücûma / saldırıya / taarruza  geçmeden, hangi zamanın ihtiyaçlarına sâhip olması gerekiyorsa, onun îcaplarına mâlik olmak için varını yoğunu ortaya koyarak çalışmalıdır. Hiçbir şeyde, kimseye muhtaç olmayacak bir seviyede bulunmalıdır.

     Bir ân olsun, Türk Dünyâsı'yla irtibat aksaklığı yaşamamalıdır.

     Bugüne kadar bunların hangisi yapıldı...Yol, köprü, baraj, mesken...yapıldı!..Yeterli mi? Hayır!..Gemi yapıldı, uçak alındı - yapıldı!...Yeterli mi? Hayır!..

     Bunlara rağmen, Devlet'in sınırları kevgire dönmüş, haberin (var da)  yok!..Girip çıkan belli değil!..

     Türkiye coğrafyasının bir bölümünde sokaklar eşilmiş, caddelerine mayınlar döşenmiş, her çeşit silâhlı kişiler yol kesip haraç alıyorlar, vatandaş korku ve endîşe içinde, haberin (var da ) yok!..

      Türk Dünyâsı'nın Batı yakası da, Doğu yakası da, Güney yakası da, Kuzey yakası da kan ağlıyor, haberin (var da) yok!..

      Gazze! Diye bağırıldı; Kerkük denilince ağızları bıçak açmadı. Karabağ'da susuldu, Ege Adaları'nda susuldu, Musul'da susuldu...

       Rus, bildiğimiz Rus'tur. Türk idârecilerin, bunu, ezberlemeleri lâzımdı(r). Bu Rus, Karabağ'da, Kırım'da, Ahıska'da...yaptığını yapmak istemektedir.

       Amerikan destekli sürülerin, Kerkük'teki ve Musul'da, tapu dâirelerindeki talanından beri ne yapıldı? Şimdi de Rus destekli sürüler, aynı işi Bayır Bucak'ta yapıyorlar!..

      11 Aralık 2012 târihinde Ondokuz Mayıs Üniversitesi tarafından yapılan "Kerkük Gecesi"nde, Kerküklü İhsan Ekber'in söyledikleri hâlâ kulaklarımdadır:

      "Geçenlerde Kerkük'teydim. Petrolün alabildiğine bol olduğu , doğup büyüdüğüm bu diyârda, benim seksen beş yaşındaki babam, maalesef ısınacak bir şey bulamıyor."

       Doğu Türkistan'dan haberin yok!..Çinlilerin, Müslüman Türklere yaptıkları işkenceler, insanlık târihinin en iğrenç hâlleri!..Ne zaman kendimizle barışık olacağız, söyler misiniz? 

      Şimdilerde de Putin - Esad  kaatilleri, Bayır - Bucak Türkmenleri'ni yok etme gayretindedirler. Bugüne kadar, Türk Dünyâsı için hangi müspet adım attık da, Bayır- Bucak Türkmenleri bu hâle düşürüldü? Demek ki, atmadık / atamadık!..   

       Bu Suriye denilen diyâr, Selçuklu'dan beri bizimdi. Rus, Amerikan, İngiliz, F(ı)ransız...gelip oralarda uçak uçurup söz sahibi oldu da, biz niçin koynumuzdakini düşman yaptık?

      Bütün bu olup bitenlerden haberimiz var idiyse, niçin 'ince siyâset'le durumu çöz(e)medik?

     Şâyet haberimiz var idiyse, bugün, siyâsetin bizi getirdiği silâhlı çatışmayla niçin yüz yüzeyiz?  

     Yüzde yüz haklı olduğumuz bir dâvada, elbette ki, Türk Devleti - Türk Hükûmeti gerekeni yapacaktır / yapmalıdır. Çünkü; haklıyı ve Hakk'ı müdafaa etmektedir.

     Fakat!...Fakat niçin; kendimizi, NATO'nun veya bir başka teşkilât  veya devletin inisiyatifine sokabilecek davranışlara müsaade edebilecek hâlleri önceden sezemiyor, keşfedemiyor ve tedbirini tesadüflere bırakıyoruz?

      Suriye'yle hiçbir sınırı olmayanların cirit attığı mekânlarda, bizim 'soydaşlarımız" ve "dindaşlarımız" bulunduğu hâlde, niçin onlarla uyuşup, birlik olup, âhenk içinde değiliz de, onlarla hep düşmanız? 

     Niçin, Türk Cumhuriyeti topraklarının bir bölgesinde, hâlâ en donanımlı silâhları elinde bulunduran terör örgütüyle çatışma hâlindeyiz. Bu silâhların yığınak hâline getirilmesine, bugüne kadar  hangi 'gaflet uykusu' müsaade etti de, devleti yıkmaya cür'et edenlerin yanında bunca mâsûm kanının da dökülmesine sebebiyet verildi.

      Cizre'de, Silvan'da, Nusaybin'de, Siverek'te, Diyarbakır / Sur'da... sokaklar eşilir, mayınlar döşenir ve silâh yığınağı yapılırken, emniyet müdürleri, istihbarat teşkilâtı elemanları ve valiler neredeydiler? Emniyet Genel Müdürü, İçişleri Bakanı...neredeydi?

      Hiçbir salâhiyetli ve mes'ulün, bize dönüp de, birilerini şikâyet etmeye hakkı yoktur. Terör varsa, terörü bitirecek olan sensin!..Terörist varsa, teröristi vazgeçirecek, saf dışı bırakacak / bıraktıracak da yine sensin!..Anayasa ve kanunlar bunu emrediyor...Hiçbir zâtın, bana, onları şikâyet etmesini değil!..

     05 Kasım 2015 târihli gazete haberlerinde, Diyânet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'in şu beyanatı ne kadar hüzün vericidir. Görmez diyor ki: " Cizre'de, Sur'da ve Nusaybin'de yaklaşık 1,5 ay bazı camilerimiz sabah namazında açılamadı, ezanlar okunamadı..." Niçin?  

    Bakınız, bundan sekiz asır önce, şanlı ecdâdımız, Orhun Kitâbeleri'nde, bize, hangi ibretli nasihati veriliyor: "Beyleri, milleti âhenksiz olduğu için, Çin milleti hilekâr ve sahtekâr olduğu için, aldatıcı olduğu için, küçük kardeş ve büyük kardeşi birbirine düşürdüğü için, bey ve milleti karşılıklı çekiştirttiği için, Türk milleti il yaptığı ilini elden çıkarmış, kağan yaptığı kağanını kaybedi vermiş. Çin milletine beylik erkek evlâdı kul oldu, hanımlık kız evlâdı cariye oldu. Türk beyler Türk  adını bıraktı. Çinli beyler Çin adını tutup , Çin kağanına itaat etmiş. Elli yıl işi gücü vermiş. Doğuda gün doğusunda Bökli kağana kadar ordu sevk edi vermiş. Batıda Demir Kapıya kadar ordu sevk edi vermiş. Çin kağanına ilini, töresini alı vermiş.

      Türk halkı kitlesi şöyle demiş: İlli millet idim, ilim şimdi hani, kime ili kazanıyorum der imiş. Kağanlı millet idim, kağanım hani, ne kağana işi gücü veriyorum der imiş. Öyle diyip Çin kağanına düşman olmuş. Düşman olup, kendisini tanzim ve tertip edemediğinden yine teslim olmuş.

       Bunca işi gücü verdiğini düşünmeden, Türk milletini öldüreyim, kökünü kurutayım der imiş. Yok olmaya gidiyormuş" (Orhun Âbideleri, Haz: Prof. Dr. Muharrem Ergin, Boğaziçi Yayınları, İstanbul 1980, Sf. 21)

   Demek ki; "Beyler - millet âhenkli olacak"; "kardeşler birbirlerine düşmeyecek", "düşmanın sözüne kanmayacak", "erkek evlâdına da kız evlâdına da sâhip çıkacak", "Türk adını bırakmayacak", "durup dururken kimseye düşman olmayacak / kimseyi düşman ilân etmeyecek", hele de "Düşman olup, kendisini tanzim ve tertip edememe"miş ise, çok sıkıntılara girecek, "teslim" olacak!..

       Târihî hâdiseler göstermiştir ki; düşman, her zaman, Türk adını silmeyi ve Türk'ün kökünü kurutmayı hedef bilmiştir.

     "Milletim" demekle, asla millet târifi yapılmaz. Bu milletin bir adı vardır, o da Türk Milleti'dir. Bu isimden başlayarak, şanlı mâzîmizden ibretler alarak, îmânlı kalblerle, kimseyi aşağılayıp hor görmeden, yalansız - riyâsız, kayırmasız, küçümsemesiz, adâleti esas alarak, adâletin kuvvetlide değil haklıda olduğunun şuûrunda olarak, hakîkî mânâda 'sosyal dayanışmayı' sağlayarak, ilmî faaliyetlerle büyük hedeflere yürümek zamanındayız.

     27 Kasım 2015'te, Cumhurbaşkanı, Bayburt'ta konuştu. Orada, bir pankart dikkatimi çekti. Pankartta şöyle diyordu: "O Rus, Kopu da bilir Bayburt'u da!.. Doğru!..

    Peki, "TÜRK" nerede? Rus'un karşısındaki, Rus'un muhâtabı Kop mu, Bayburt mudur, yoksa Türk mü? "Rus" diyorsun da 'Türk' niye demiyorsun, cânım kardeşim?..

     Bayır - Bucak Türkmen Dağı Kültür Eğitim ve Yardımlaşma Derneği Başkanı Mehmet Ali Öztürk, yapılan mücâdelenin ehemmiyetini şu cümlelerde ifade ediyor: "Burası ikinci Çanakkale'dir. Kanımızın son damlasına kadar da olsa Türkmen Dağı'nı terketmeyeceğiz."

    Ahh biz!..Hep Çanakkale'ler yaşamak için mi doğduk? Niçin, mes'eleleri 'Çanakkale' durumuna getirene kadar bekliyoruz?..

    Yoksa, bizi, ne Putin'in saçma sapan çılgın sözleri, ne Lavrov'un tehditleri, ne de  Jirinovski'nin kıt zekâsı  durdurabilir!..

    Türk, Türklüğünü göstermek için asla geri adım atmaz, geri durmaz...Biline!..

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.