Türk milliyetçiliği için ‘bütünün’ varlığı devamlılığı ve saygınlığı son derece önemlidir. Çünkü bireyler hayatını kaybetse de topluluklar yaşamaya devam eder. Tarihte başka kültürün içinde kaybolanların o bütünü kaybettiğinde ya da ayrıldığında örnekler çoktur.
Türk milliyetçileri kendi sistemini bütünü ve kurumlaşabilme sürecini azami ölçüde muhafaza edebilmek zorundadır. Zihinsel düşüncede böyle bir mecburiyet karşısında en dinomik unsur demokrasi.
Hiç şüphesiz demokrasinin en büyük özelliği hürriyet esasına dayanmasıdır. İnsan olarak sahip olduğumuz hakları başkalarının haklarını çiğnememek şartıyla istediğimiz gibi kullanabildiğimiz zaman özgürüz demektir.
Demokrasiyi ayakta tutan, hürriyetlerin çiğnenmesine engel olan sağlam zemin kurulmuş olmasıdır. Türk milliyetçiliği için demokrasi, insan ve onun mutluluğu için bir araçtır. Demokrasi sevgisi, insan sevgisi ile bir arada gitmek zorundadır. İnsanları sevmeyi, onlara saygı duymayı, öğrenenler demokrasiden başka bir yönetim şeklini düşünemezler.
Bu kapsamda Türk milliyetçiliği açısından demokrasi ile iki sevgi boyutu arasında bir ilişki bulunmaktadır. Birisi milletini sevmektir. Bu sevgi milletin değer ve ilkelerine, öz kültürüne karşı saygıyı pekiştirir. Diğeri ise ılımlı bir zeminde vücut bulan insan sevgisidir.
Millet esasına dayanan sistemlerde bir insanın böyle bir sevgi anlayışı ile yoğrulması eğitilmesi ve bahsedilen ilme zemine kavuşturulması gerekir.
Türk milliyetçiliği aynı gemide gitmek isteyen her birey için vazgeçilmez bir bütünün adıdır. Demokrasi ise onun bütünselliğine sahip olarak koruyarak devam ettirilerek yaşamak durumundayız.