Ahmet Hakan 23.02.2013 tarihli Hürriyet Gazetesinde yayınlanan yazısında Türk Sorunu'nu anlamadığından bahsetmiş. Ben de anladığım kadarı ile anlatayım dedim: Türk Sorunu dedikleri;
Yıllardır süren sinsi savaşın tüm suçunun, tüm günahlarının, tüm kirli ve insanlık dışı eylemlerinin hepsinin 'Türk Milleti'nin' omuzlarına yüklenmesidir.
Yıllardır, Kürt olduğu için bir kere bile yan gözle bakmadığın öteki komşularından ayırmadığın komşuna karşı barışın önüne engelmiş gibi lanse edilmektir.
Yıllardır, vatan için memleket için yavrularını gözlerini kırpmadan cepheye gönderen ve onları beyaz kefenlerle geri alan binlerce ananın babanın kalbini bile bile acıtmak ve kanatmaktır.
Yıllardır, söylediğin, söylerken bile tüylerin diken diken olan 'Ne mutlu Türküm diyene' sözünden utanılması gerektiğinin dikta edilmesidir.
Yıllardır kötü bellediğin, katil bellediğin, mahşerde yakasına yapışacağını düşündüğün adamların birden bire barış elçisi olarak dayatılması dahası onlara el vermeyince de kınanmaktır.
Barış olacaksa ne güzel! ama bu barış meydan muharebesinde kazananı masa başında kaybetmiş gibi gösteren barış olmasın benim de hassasiyetim var diyene 'Hass ' cevabını vermektir.
Kürtlerin sadece kültürel hakla yetinmeyeceklerini bilmek, görmek ama bunu başka kimseye anlatamamaktır. Silahla, terörle istediğini almayı başaran bir örgütün silahını teslim edip baltalarını gömeceğine inanmamaktır.
Dağdaki eşkıyayı indirmek, Kürtlerin gönlünü hoş etmek için söylenen her sözün Türklerin gönlünü kırmasıdır.
Yapılan anketlerde aslında BDP ve APO nun kimse tarafından istenmediğinin ortaya çıkmasını gizleyip yeni bir anket yaptırıp, sanki binlerce yıldır ayrı yaşıyormuşuz gibi Türklerin % 95 Kürtlerle birlikte yaşayacağına inanıyor demektir.
'Bu konularda hassasız, gazimiz var, şehidimiz var, barış elbette olsun ama kaş yapayım derken göz çıkarmayın, bizim de gururumuz ve kalbimiz var inciniyoruz, kanlı katilleri barış güvercini olarak sunmayın bize' dediğimizde 'Niye söylenip duruyorsunuz, yok yere sanal bir Türk sorunu yaratıyorsunuz, ben anlayamıyorum sizi' deyip hislerimizin ve bizzat bizim görmezden gelinmesi, yok sayılmasıdır.
İstediklerini almak için dağa çıkıp silahlananı, haklarını almak için savaşanları (ki PKK nın dağa çıkış amacı haklarını almak değil Marsist Leninist bir Kürt yönetimi kurmaktı!) ve bunların uyguladığı her türlü katliamı (Yeniçağ Gazetesi Selcan Taşçı 22.02.2013 tarihli yazısı) ve bu şiddeti mübah görenleri (bakınız Mutlu Tönbekici, Vatan Gazetesi 22.02.2013 tarihli yazısı) okuduğunda itiraz edenlere 'sus bakayım itiraz etme hakkın yok' denilmesidir.
Bu ülkede sadece Kürtler hapishanelerde işkencelerden geçmedi. Bu ülkeden sürülen, vatana hasret yaşayan sadece Kürtler de olmadı. Ben hangi şartlarda ve hangi haklarla yaşıyorsam onlar da aynı haklarla bu vatanda yaşadı.(Kürtçe'nin özgür kullanımı ile laf etmeyin lütfen Doğu Anadolu'da iki buçuk sene doktorluk yaptım tercüman kullanmadan hasta bakamıyorudum!) Onlar da eğitim aldı, onlar da okullar okudu onlar da bu memlekette milletvekili, başbakan, hakim, savcı ve asker ve gazeteci ve sanatçı vs oldu. İstedikleri şehirde istedikleri işleri yaparak yaşadılar, ev aldılar, arazi aldılar. Bu ülkede yaşayan başka etnik gruptan hiç kimse elinde silah dağa çıkıp askere mermi sıkmadı. Eğer sorun yaşadılarsa bu nedenlerle yaşadılar. Kan döktüler, can aldılar, sivillere saldırdılar, acı verdiler, zulüm yaptılar. Ve bunları kültürel haklar için yapmadılar. Sadece onlarda milliyetçilik duyguları uyandığı için yaptılar. Vaktiyle nasıl Bulgarlarda, Yunanlılarda, Sırplarda, Ermenilerde ve Türklerde milliyetçilik uyandıysa şimdi de Kürtlerdeki milliyetçilik duygusu uyandı. İşte 'Türk Sorunu' Ermeni Milliyetçiliği süper, Kürt Milliyetçiliği bravo ama Türk Milliyetçiliği tu kaka diyenlere karşı duranlara takılan isimdir. Bilmem anlatabildim mi?