TÜRK STANDARTLARINDA TEZGAH BÖYLE İŞLİYOR
- Bölüm)
DEVLET ELİ İLE KATLİAMA NASIL DAVETİYE ÇIKARILDIĞINI 3. BÖLÜMLÜK BİR ARAŞTIRMA İLE OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE SUNUYORUZ
Bilindiği üzere, ülkemizde tüketicilerin haklarını korumaya yönelik devletin resmi kurumlarınca standartlar oluşturulmakta ve kaliteli ürünlerin piyasalarda yer almasına zemin hazırlanmaktadır.
Bu çerçevede her ürün gurubunda olduğu gibi 30’un üzerinde sektörü de peşinden sürükleyen inşaat sektöründe kullanılacak olan malzeme standartlarında belirli kriterler ile, tüketicilerin daha kaliteli malzeme kullanmaları sağlanır.
Eğer söz konusu standartlara uyulmaz ise, malzemeler nitelikli ve sağlıklı bir yapıda olmayacağı içi, insan hayatına mal olabilecek sonuçlar ortaya çıkar ve mal kayıpları yaşanır. Bu nedenle malum Standartlardaki kriterler elastiki bir yapıda olmamalı ve kesin çizgiler ile sağa sola çekilebilecek veya yorumlar yapılabilecek tarzda olmamalıdırlar.
Ancak, Türkiye’de oluşturulan malzeme standartlarının çerçeveleri ne yazık ki, uluslar arası kartellerin talepleri doğrultusunda şekillendirilir. Standartların başında yer alan (T) yani (Türk) kelimesi sadece şekilden ibarettir. Çünkü malzeme standartları da tıpkı Medeni Kanunumuzda olduğu gibi dış ülkelerin Standartlarından kopyalanmıştır.
TSE standartlarının oluşmasında elbette yabancı ülkelerin standartlarından istifade edilebilir. Bunda hiçbir sakınca yoktur. Ancak yabancı ürünlerin serbestçe piyasalarda satışını hızlandıran standartlar, aynı şekilde Türk üreticilerinin ürettikleri ürünlerini de pazarda yer almalarını sağlayabilecek nitelikte olmalıdır.
Ülkemizde ithalata dayalı ürünler için, kapılar ardına kadar açılır. Ancak ürününe TSE belgesi almak isteyen Türk yatırımcılar kuruma müracaat ettiğinde ise , Türkiye’de bir üretici olmak veya yaptığı yatırımların heba olması bir yana, bu ülkede yaşadığına dahi isyan eder.
Bugünden itibaren, bizzat yaşadığımız ve tespit ettiğimiz olaylar köşemizde okuyucularımız ile paylaşılacak, ve okuduğunuzda da “bu kadarı da olmaz” düşüncelerinin zihinlerde yer alması önlenemeyecektir. Kamu kurumlarında bire bir yaşadığımız olaylar hakkında, başta Cumhurbaşkanımıza ve Başbakanımıza ve tüm bakanlara iletilmiş, ve bazı mesafeler kat edilmiş ancak yine de arzu edilen hedeflere ulaşılamamıştır.
Yaşananlar Türk üreticilerinin önünü açmak bir yana, bence tüm değerlere ne şekilde ihanet edildiğinin bir belgesidir. Tıpkı doğalgaz gibi ithalata dayalı bir sistem muadili olarak Türk üreticilerinin ürünlerini pazara sokmamak adına sahneye konan oyunun açığa çıkarılmasıdır.
Anlatacaklarımız bir hikaye modunda olacak ve Türkiye’de ne kadar dışa bağımlı bir politika izlendiği ve rant adına ne tür atraksiyonlar yapıldığını ortaya koyacaktır. Elimizden geldiğinde okuyucularımızı sıkmamak adına yaşadıklarımızı anlatırken kısa tutmaya gayret edeceğiz, ancak ayrıntılar önemli olduğu için, detayları atlamamaya gayret edeceğiz.
Binaların yalıtımlarında petrol türevi ürünler ile üretilen ve MANTOLAMA olarak tabir edilen ürünlere muadil olarak ülkemiz kaynaklarından istifade edilerek, tamamen doğal, yanmayan, binalarda % 40-45 enerji tasarrufu sağlayan, nem ve küf oluşturmayan yalıtım malzemeleri üretimi gerçekleştirilir.
Söz konusu malzeme üreterek TSE belgesi almaya kazanan 3 firma ürünlerinin, Binalarda Isı Yönetmeliği çerçevesinde oluştulan TSE 825 Standartlarında tanımlanması ve piyasada kullanılabilmesi için ilgili kuruluşa yazılı olarak başvuruda bulunurlar.
İlgili kurumdan firmaların müracaatlarına bir türlü cevap verilmez. Firmalar kurumdan ürünlerini tanıtabilmek için randevu talep ederler. Ankara’da tüm ilgili birimlerin iştiraki ile geniş katılımlı bir toplantı organize edilir. Firmalar ürünlerini bu toplantıda tanıtarak, ilgili standarda dahil edilmesini talep ederler.
Bu arada firmanın biri, mevcut iki ürünün dışında bir ürün geliştirmiştir. Söz konusu ürün atık camların tekrar geri dönüşümünden elde edilen, ve binaların ömrü süresince kullanılabilen ve yalıtım sektöründe devrim yaratacak bir niteliğe sahiptir. Ancak ürünün konsepti Isı Yalıtımlı Sıvalar kategorisinde olduğundan diğer iki firma ile birlikte hareket etmektedir.
Yaklaşık 10 kez yapılan bu toplantılardan hiçbir sonuç alınamaz. Ayrıca atık camlar kullanarak ısı yalıtımlı sıva üreten firma, sürekli telefon veya mailler ile tehdit edilir. Katılımcı olarak iştirak ettiği fuar standartları taciz edilir. Danışmanlığını yapan akademisyen devlet kurumlarında fiziki saldırıya uğrar. Yani kartel her tür silahını kullanmaya karar vermiş ve bu tür ürünler piyasalarda yer bulduğunda yarattıkları sahte dünyanın çökmesini önleme gayreti içine girmişlerdir.
Diğer yandan firmalardan biri (A firması diyelim) yurt dışına çıkmaya karar verir. İlk etapta Almanya pazarına girer. Bu ülkede gerekli Standart belgelerine sahip olur. Bu çalışmalara arasında ilginç bir yapı tespit etmiştir. Yalıtım ürünleri için oluşturulan Türk Standartları, Alman DIN normlarının noktası parantezine varana kadar kopyasıdır. Yani firma kopyasının uygulamaya konduğu ülkede mal satamaz iken, aslının uygulandığı ülkede mal satabilmektedir.
Türk Yalıtım Ürünlerinin ilgili standartlara yer alabilmesine ilişkin verilen mücadele 2006 yılından 2008 yılı mayıs ayına kadar sürer. A firması ise, Almanya’dan başladığı ihracat hamlesini her geçen gün geliştirmekte ve AB ülkelerinin tamamına ürünlerini satma başarısını göstermiştir.
Ancak kendi ülkesinde ürünlerini satabilmek için mevzuat hazretlerini bir türlü aşamamaktadır. TSE’de yapılan toplantılarda bu tür ürünlerin piyasada serbestçe satılabilmesi için, bir STÖ’nün onayının alınması zorunluluğu getirilmiştir. Malum STÖ ise, yabancı kartellerin desteklemekte ve yerli işbirlikçiler ile pazarda hakimiyetlerini sürdürmektedirler.
DEVAM EDECEK