25 Şubat 2010 sabahı çok üzücü bir haber aldık. Bu habere göre, bugünkü Hacettepe Tıp Fakültesini, Bilkent Üniversitesini ve üniversite sistemini kuran, ülkemiz genelinde üniversitelerin yaygınlaşmasının temellerini atan sayın Prof. Dr. İhsan Doğramacı hakkın rahmetine kavuşmuştu. Başta Irak Türkleri olmak üzere Türk aleminin tamamının üzüldüğünü tahmin ediyorum. Bugün 30"lu yaşlarda olanlar, İhsan Doğramacı"yı ve 1970"li yılların üniversite krallıklarını anlayamazlar. 1970"li yıllarda üniversite ve yüksek okullarda okuyanlar okullarına kelle koltukta gitmekteydiler. Hele bu öğrencilerden türk-islam ahlak ve fazileti ile yoğrulmuş olanları evlerinden ya da kaldıkları yurtlarından okullarına gitmek için ayrılmadan önce mutlaka birbiriyle helalaştıklarını ve bildikleri bütün duaları okurlarını söylüyorlardı. O yıllarda üniversite sayısı az olduğundan, üniversitede okuma şansını elde eden öğrenciler, çok okuyan, zeki, çalışkan, araştıran, sorgulayan gençler olmalarına rağmen, üniversite yönetimlerini ellerine geçiren Marksist, Leninist kadroların desteklemiş oldukları gruplar sayesinde okullar okunmaz hale gelmişti. Türkiye"nin ve Ortadoğu"nun teknoloji ve mühendislik üniversitesi olan ODTÜ bile Marksist ve Leninistlerin barındıkları, oradan Ankara ve diğer ilerdeki öğrenci olaylarının idare edildiği yer haline gelmişti. Bazı üniversitelerde, zor şartlara rağmen dereceye girebilmiş öğrenciler bile asistan olarak kabul edilmiyordu. Öğretim elemanları üç büyük ilde toplanmışlardı, bu illerin dışındaki üniversitelerde eleman sıkıntısı vardı. Trabzon, Adana ve Erzurum"daki fakültelerde bazı derslere bile Ankara ve İstanbul"dan birkaç günlüğüne öğretim elemanı gidiyordu. Ülkemizde demokrasiyi kesintiye uğratan 12 Eylül 1980 ihtilalinin vermiş olduğu bir çok zarar vardır. Bu zararlarından dolayı ihtilali yapanları tasvip etmesek bile, Türk üniversitesine getirmiş oldukları açılım iyiliğini kabul etmek zorundayız. ( Bugünkü saçılım niteliğindeki açılım gibi değil) En büyük hizmetleri ; Prof. Dr. İhsan Doğramacı gibi vatanperver, çalışkan ve üretici bir bilim adamını üniversite sistemini kurmakla görevlendirmiş olmalarıdır.Sayın Prof. Dr. İ. Doğramacı"yı yeni üniversite sisteminin başına getirirlerken, kendi zihniyetlerini yerleştirebileceklerini düşünmüş olabilirler. Hatta, mevcut ve açılacak üniversitelere alınacak öğretim elemanları ile araştırma görevlilerini diledikleri gibi yönlendirebileceklerini hesap etmiş olabilirler. Ancak, Sn. Doğramacı sistemi kurarken, yeni üniversitelerin yöneticilerini, vatan, millet, bayrak ve cumhuriyetten yana olanlardan seçmiştir. Kısa sürede Anadolu"daki üniversitelerin başarılı eğitim yuvaları haline gelmiş olmalarına 12 Eylül"ü yapanlar bile şaşırmışlardır.Vatan, millet, bayrak ve cumhuriyet sevdalılarının yetiştirmiş olduğu öğrencilerle araştırma görevlileri aşırı derecede çalışarak, kısa sürede akademik kariyer sahibi oldular ve günümüzün gerçek üniversitelerinin hocaları haline geldiler. Doğramacı döneminde Eğitim Fakültelerinin öğretim üyesi kadrolarının büyük bölümü 1978 öncesinin Yüksek Öğretmen Okulu mezunlarından oluşmuştu. Bu insanlar öğretmenliği uygulayarak ve zihnen de yaşayarak, hizmetleriyle kaliteli öğretmenler yetiştirmişlerdir. Bu durumdan rahatsız olan ABD güdümlü zihniyetler 12 Eylül 1980 öncesi Marksist ve Leninist kadrolarla fikir birliği ederek, öğretmen yetiştirme sistemini alt üst etmişlerdir. Doğramacı döneminde bu mümkün olamazdı. Sn. Doğramacı"nın YÖK Başkanlığı döneminde başörtüsü problemi yoktu. Sn. Doğramacı"dan sonra siyasilerin de dengesiz beyanları bahane edilerek üniversitelerde ve kamu hizmetlerinde başörtüsü problem haline getirilmiştir. Günümüzde dini siyasete alet edenlerle, dinimize mesafeli olanlar başörtüsünden nemalanmaya gayret etmekteler.Sn. Doğramacı yeni üniversiteleri ihtiyaç duyulan şehirlere açmayı bir plan dahilinde gerçekleştirmiş ve belli sayıda öğretim üyesinin olmadığı yerlere üniversite açmamıştır. Fakültelerin öğretim elemanları ihtiyaçlarını rotasyonla tamamlamıştır. Bu günkü gibi iki yüksek okul, bir fakültenin olduğu illere, bir rektör, iki rektör yardımcısı atayıp, girişine de bir levha asarak her ile bir üniversite aymazlığında bulunmamıştır. Doğramacı eğitimin kalitesine önem verdiği için, bu günkü gibi adeta yüksek liseler değil, yüksek okul ve fakülteler açtırıyordu. Ayrıca, Sn. Doğramacı Mehmet Haberal gibi yüzlerce bilim insanının önünü açarak, ülkemizin milyar dolarlarının ve çalışkan bilim insanlarımızın başka ülkelere gitmesinin önüne geçmiştir. Vakıf Üniversiteleri ile daha fazla Türk gencinin yurdumuzda okumasının önderliğini yapmıştır. Doğramacı"nın yerleştirdiği Türk Yüksek Öğretim Sisteminin tabii ki noksanları vardır. Hatalı uygulamalar da devam etmektedir. Ancak, Sayın Doğramacı"dan sonra YÖK Başkanlığını yürütenler ve siyasi iktidar sahipleri noksanları ve yanlışları gidermiş olsalardı, bugünkü problemleri yaşamazdık. Yüce Allah (CC) ülkemize yeni Doğramacı"lar ihsan eylesin. Allah kendisinden razı olsun ve mekanı cennet olsun.