Çiçek - Ülke gündemini yorumlayarak sohbetimize başlamak istiyoruz. 17 Aralık ve sonrasında yaşananları Türk Ocakları Samsun Şubesi olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye Cumhuriyeti Devleti Dünya'nın kritik bir coğrafyasında yer aldığı için uzun zamandan beri hareketli günler yaşıyor. Bu durum Kafkasya ve Balkanlar, Karadeniz ve Akdeniz üyesi olan Türkiye'miz adına normal bi durum. Aslında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının bundan kaygılanmaması da gerekiyor. Türkiye sadece coğrafyasıyla değil tarihiyle, insanıyla, kültürel bağlarıyla, ekonomik potansiyeli ile de dünya denklemlerini etkileyebilecek potansiyele de sahip olduğu için sürekli hareketli gelişmeler yaşıyor. Avrupa Ülkelerinin çoğunda örneğin İngiltere ve Fransa da siyasal açıdan hareketlilik bu kadar yoğun değildir. Fakat Ülkemiz de her sabah acaba bugün ne olacak heyecanı ile yaşıyoruz. Türkiye de son zamanlarda bilindiği üzere yoğun bir gündemimiz var. Türk Ocakları olarak biz meseleyi Türk Milleti'nin ve Türk Devleti'nin birlik ve bütünlüğünü koruyacak bir potansiyel çıkmasını istiyor ve arzu ediyoruz. Şuan içinde yaşadığımız durum, Türk Ocakları olarak bizi hakikaten derinden üzmektedir. Bunun nedeni Devleti oluşturan en önemli üç organı arasında özellikle Yürütme ve Yargı arasında kavga var görüntüsü Türkiye'ye zarar vermektedir. Yargı, bir devletin olmazsa olmazı dediğimiz önemli güçlerden birisidir. Eğer Devlet, adalet kavramına sahip değilse yıkılmaya mahkumdur bunu da kimse istemez. Adalet konusunda bütün vatandaşlarımızın gönüllerinin rahat olması gerekir. Türkiye'de son günlerde yaşadığımız Yargı ve Hükümet arasında ki gerginlikten dolayı özellikle devletin üç önemli ayağından Adalet ayağının topallaması yada sakatlanması gibi bir sürecin devletimize zarar vereceğini düşünüyoruz. Ümit ediyoruz ki bu kriz en kısa zamanda sağlıklı bir şekilde atlatılır
Çiçek - Cemaat Hükümet çatışması konusunda düşünceleriniz nelerdir?
Cemaat Hükümet çatışması şeklinde ifade edilmesi de belki doğru değil fakat Türkiye'de malesef bazı gerçekler var ki bu tartışma ile gerçekler de gün yüzüne çıkmış oldu. Cemaat kavramı aslında Türk İslam Tarihin bir gerçeğidir. Cemaat kavramına Osmanlı genelinde bakacak olursak, Osmanlı Devleti klasik dönemde sağlık ve eğitim hizmetlerini, sosyal yardımlaşma işlerini devlet kurumları ile değil, vakıflar ve cemaatler ile yapmıştır. Cumhuriyet döneminde de bu kültür toplumumuz tarafından devam ettirilmiştir. Cemaatler samimi bir hizmet verme noktasında devletin pek çok açığını kapatan bir rol üstlenmiştir. Biz Müslüman bir milletiz, müslümanlığın gerektirdiği inanç kimliğimizin pekişmesine ve sosyal adaletin niteliğinde cemaatin önemli bir yerinin olduğunun farkındayız ve bunu takdirde ediyoruz. Ancak Cemaatler ne zaman ki kimlik ayrışımı noktasında farklı kimliklere yönelince o kimliklerin kadrolarını yetiştirme ve kadrolar üzerinden de devletin içerisinde kendi etkinliklerini arttırmak gibi bir misyona bürünürlerse ozaman bu rahatsızlık verici olur. Son zaman da ortaya çıkan tablo bu durumun ifadesidir. Gördüğümüz kadarıyla Hükümet ile Yargı üzerinden yürütülen tartışma da böyle bir tablonun olduğunu görüyoruz. Bunu da kurumların şeffaflık ve hesap verilebilirlik adına yıpranması olarak da algılamak mümkündür. Hükümetin bu çerçeve de yasal ve hesap verebilir bir kurul olarak devlet içerisinde böyle bir faaliyet varsa bunu tabi ki aydınlığa çıkarması ve gereğini yapması devlet ciddiyeti adına beklenir
Çiçek - HSYK konusunda hükümetin yapmış olduğu ve tartışma yaratan düzenlemeler var.
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun yapısının değiştirilmesine dönük girişim konusunda bizim Türk Ocakları olarak doğrudan söz söyleyebileceğimiz bir alan olmamakla birlikte bizim hassasiyetimiz Yargı hizmeti veren Hakimlerimizin ve Savcılarımızın gerçek anlamda Türk Milleti adına adalet dağıtmalarını sağlayacak bir düzeni, Hakimler ve Savcılar Kurulu'nun çalışma mekanizmasını oluşturmasını beklemekteyiz. Yargı üzerinde Türk Milletinin hükümranlığını sağlayacak bir düzen kurulmalıdır. Eğer yeni düzenleme bu noktada fayda getirecekse bunun doğru olacağını düşünüyoruz. Ancak bununla birlikte henüz üstünden üç yıl geçmiş yeni düzenlemenin yada mevcut düzenlemenin hazırlanırken üç yıl önce bunların düşünülmemiş olması ve Türkiye'nin yeni bir krize girmesine sebebiyet verecek şekilde istismar edilmesinin sorumlularını tespit edip değerlendirme yapması gerekir diye düşünüyorum
Çiçek - Bundan sonra nasıl süreç bekliyor Türkiye'yi?
Türkiye'nin tabi ki biraz başı ağırmaya devam edecek. Bunun Türkiye için çok büyük bir sarsıntı olacağını ben düşünmüyorum. Çünkü ülkemiz daha büyük krizleri ve sorunları atlatmış durumdadır. 12 Eylül öncesi bu tabloyu yaşamış bir ülkeyiz. Bu ülke 28 şubat sonrası gerginleşmeyi yaşamış bir ülkedir. Baktığımzda bunun Türkiye adına atlatılabilecek bir süreç olduğunu düşünüyorum. Son yaşadığımız olayların da bence üç boyutu var bunlar, Başbakanımızın da dikkat çektiği gibi işin bir siyasi mühendislik boyutu var. Türkiye gerçekten önemli projeleri gerçekleştirme sürecine girmiş pozisyonda idi. İstanbul da ki tüp geçit olayı, büyük hava alanı projesi ve diğer projeler Türkiye açısından birilerini rahatsız edecek projelerdi. Ayrıca paralel devlet iddiasını ileri süren grubun dersaneler konusunda ki rahatsızlığını hükümete rövanşı çerçevesinde de değerlendirilebilir. Son olarak yolsuzluk boyutu var. Gelecek için baktığımız da Türk Milletini hem siyasi mühendislik meselesinde ki projeyi yürütenlerin niyetini görmesi adına bunu değerlendireceklerini düşünüyorum ama aynı zamanda bizim için önemli olan devlettir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti kendi iç bünyesine farklı güç merkezlerinin varlığına son vermesi gerektiğini düşünüyorum. Bu çerçeve de Türkiye cumhuriyeti Devleti zannediyorum bu doğrultuda adım atacaktır. Adalet Bakanı'nda ifade ettiği gibi devlete ortak olunmaz ifadesi doğru bir ifadedir. Vatandaş olarak yanlış yapan kişinin hükümet olması ve hesabınında hükümetten sorulması gerektiğini düşünüyorum. Türkiye'yi yöneten kadronun kendi içerisinde ki yolsuzluk ve rüşvete bulaşmış insanı tespit etmesi ve temizlemesine de vesile olacağını düşünüyorum. Bundan sonraki süreçte de daha hassas bir hükümet olacaktır. Muhalafet Partilerinin de bu doğrultuda kendilerini hazırlamak ve Türkiye'nin eğer mevcut iktidar,iktidardan düşerse kadrolarını kendi bünyelerinde hazır olduğunu göstermede bir fırsat olduğunu düşünüyorum. Sonuç olarak Türkiye açısından bir sıkıntı olacaktır ama ülkemiz bunu atlacaktır.
Röportaj: ADEM ÇİÇEK