Türkiye nereye gidiyor?

İhsan İde

 

Ülke yönetiminde söz sahibi olanların, İktidar ve muhalefet partilerinin de paylaştığı ve zaman, zaman aynı tespitleri yaptığı, ülke nüfusumuzun yüzde 99"unun Müslüman vurgulamasına rağmen;
Ülkemizde yaşanan insanlık ve ahlâk dışı olaylarla yaşanan cinayetlerin, insanların birbirlerine karşı hazımsızlık ve saygısızlığın her geçen gün katlanarak çoğalması, sorumluların ve toplumun bu gelişmelere yetersiz ve kayıtsız kalması, nereye kadar sürecek?
Televizyon dizi ve filmlerinde konu yapılan Gay ve Lezbiyen Filmleriyle, batının kendi kültür ve ahlâk sınırlarını dahi aşarak sürdürdüğü yozlaşmaya, mankenlerin podyumlarda mahrem yerlerini teşhir ederek açması, kültür ahlak ve maneviyatımıza etkili bir darbe vurmakta.
Eğlence ve sanat adına yapılan birçok televizyon yarışmaları ve programlarıyla, kimin eli kimin cebinde olduğuna bakılmaksızın sergilenen ahlak dışı davranışların, Türk İslam kültürüne aykırılığına rağmen,
Sosyete sanat ve iş dünyasında yaşanan ve 24 saati geçmeyen evliliklerin yaşanması, geleceğimizi ve gençlerimizi nasıl bir tehlikenin eşiğine getirdiği apaçık ortada iken, toplum adına hareket edenlerin ve toplum kuruluşlarının yetersizliği, onca yaşanılan acı olaylara rağmen, batı kültür emperyalizmin kucağına itilmesi,
Siyaset ve eğitimin sorgulanmasına, tepkisiz ve sahipsiz bırakanların sorumluluğunda,
”Türkiye nereye gidiyor”? Sorusunu akla getirmektedir.
Türk toplumunun kendi kültür kaynaklarından beslenemediğini vurgulayan Sosyolog Prof. Dr. Sami Şener,”Her toplumun bir kimliği var. Bu kimlik belli değer ve bilgiler üzerinde ayakta durmaktadır.
Türkiye"de toplum kimliği, kendi kaynaklarından beslenemedi. Toplum günübirlik yaşatılmaktadır. İnsanımız tüketim çılgınlığına sevk edildi.
Toplum kendi haline terk edilerek uyuşturuldu. Aydın ve münevver insanlara gereken önem verilmiyor” diyen Şener,
“İnsanlarımızın bu hale gelmesinde resmi karar mercilerinin rolü olduğu gibi basın kuruluşlarının da olumsuz etkisinin olduğunu, AB"ye girerken bile neleri değiştireceğimiz, hangi değerleri Avrupa"dan alacağımız, hangi değerleri muhafaza edeceğimiz konusunda bilimsel ve sosyolojik bir araştırma yapılmadığından yakınmaktadır.
Topluma yön verecek insanların; Bilim adamları ve Ahlâkçılar olduğunu, bunların yazılı ve görsel basında ciddi bir yer almadığından söz eden Şener;
Türkiye"de bir toplum planlaması yok. Toplumun geleceğini planlamaya yönelik ciddi bir araştırma yapılmadı. Durum böyle olunca bırakın tercih yapmayı tepkisini dahi ortaya koyamıyor. Burada eğitimcilerin ve medyaya yön verenlerin büyük bir sorumsuzluğu var. Toplumun yol göstericilere ihtiyacı var. Değerlerin yeniden anlatılması ve sunulması gerekir. Bilinçlendirme çalışmalarının yapılması lazım. Bu noktada sivil toplum örgütlerine de büyük görevler düşüyor. Siyasetçiler ve yöneticilerin bu çalışmalara destek olması gerektiğine işaret etmektedir”.

Psikolog Jülide Sevim; ise “Toplumda değerler sisteminde bir çözülmenin yaşandığına dikkat çekerek, insanların üretmekten daha çok tüketmeye teşvik edilmesi ve paranın az olmasına karşı, satın alınacak şeylerin çok olması, insanları kolay yoldan para kazanmaya itiyor.
“Her insan fark edilmek ve önemsenmek ister.
Ama gelişmemiş toplumlardaki gelişmemiş bireyler, fark edileyim de ne olursa olsun düşüncesiyle hareket ediyor” tespitinde bulunuyorlar.
Bizde günümüz siyasetçilerinin ve ülke yöneticilerinin bu kötü gidişata dur demelerini bekliyor, insana yakışır güzelliklerin yaşanmasında, hakkın hukukun hoşgörünün sevgi ve saygının yeniden hayatımızda yer almasını diliyoruz.

i.ide@dengegazetesi.com.tr

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.