Türkiye'de bir milat: 28 Şubat

Salih Parlak

Dünya dakika dakika değişiyor;
“İki günü eşit olan zarardadır”
Buyurdu, Sevgili Peygamberimiz sav.
Din, durağan mıdır?
Hep muhafazakar mı olacağız?
Yoksa din hareketli midir?
Daha doğrusu çocuğumuz;
Bizim gibi mi olsun?
Oynamasın… zıplamasın…
Öteyi beriyi kurcalamasın;
Biz ne dersek onu mu yapsın?
Yoksa çocuğumuzun eline;
yeni bir şeyler verelim;
oynasın… kurcalasın…
bizim anladığımızdan da farklı;
kendi beynine göre;
yeni bir şeyler mi üretsin;
gerekirse kırsın… döksün…
bize biraz da zarar etsin;
ama yeni bir şeyler öğrensin;
kendi kimliğini de ortaya koysun mu?
Çocuğumuzu uzaktan izleyelim;
Biz emekli olduğumuzda;
Veya iş yapamaz duruma geldiğimizde;
Geleceğe emanet bırakacağımız;
Maddi… manevi varlığımız ne olacak?
Bu nedenle ilerici olmamız;
İlerilere doğru sıcak bakmamız;
Hareketli bir dünya istememiz şart!
Din akademisyeni…
Din uleması olarak nasıl olmalıyız?
Her şeyi Kur'andan almalıyız;
Bizden öncekiler Kur'anı nasıl anlamışlarsa;
Hz Peygamberimiz nasıl anlamışsa;
Onun sahabesi nasıl anlamışsa;
Biz de Kur'anı öyle anlamalıyız.
Dersen; durağanlığı dayatmışsın derler.
Ben olmazsam her şey tufan!
Benim yaptığıma el süremezsin;
Düzeltmeye kalkışamazsın;
Dersen Medine hurmalıkları kurur.
Devlet çalışamaz ve yıkım başlar.
Musa b. Talha babasından rivayet ediyor:
"Allah Resulü'yle birlikte
hurma ağaç dallarıyla uğraşan bir topluluğa uğradık.
Resulüllah sav:
'Bunlar ne yapıyor?' diye sordu.
Dedim ki: 'Onu aşılıyorlar”
Resul-i Ekrem:
Bunun pek fayda getireceğini zannetmiyorum' dedi.
O insanlara bu haber verilince
aşılamayı bıraktılar;
hurma ağaçları o yıl ürün vermez oldu.
Resulullah bunu duyunca şöyle buyurdu:
'Eğer bu onlara yarar sağlıyorsa yapsınlar.
Ben sadece bir zanda bulundum.
Ama size Allah'tan bir şey haber verdiğimde
onu muhakkak alın.
Zira ben Allah'a karşı asla yalan söylemem.'
"Ben ancak bir insanım;
size dininizle ilgili bir şeyi emrettiğimde onu alın.
Kendi görüşümden bir şeyi emrettiğimde
ben ancak bir insanım."
"...Siz dünyaya ait işlerinizi daha iyi bilirsiniz" buyurdu.
Şimdi 23 Şubat!
Çok şeyler olmuş;
Yakın tarihte Metin Yüksel şehit edilmiş;
Erbakan Hocamız hakka yürümüş.
Erbakan Hocamız bir parti başkanı idi.
Rahmet-i Rahman'a kavuştu.
Kendisi gibi olmayanlara partiyi emanet edemedi.
“ben olmazsam her şey yıkılır” dedi.
Tayyip Erdoğan partiden kovuldu.
Numan Kurtulmuş da kovuldu.
Neden?
Üstadlarının dediğine karşı çıktılar da…
Büyük insanlar evladına güvenir.
Şimdi vefatının sene-i devriyyesini yaşıyoruz.
965”lerde çok büyük iyilikler yaptı.
Birçok tabuları yıkacağının sinyallerini verdi.
Ama yıkamadı.
Tayyip Erdoğan hocasını dinlemedi.
Oğuzhan'ı dinlemedi.
Şimdi her şey dünkünden daha güzel!
Şu anda 28 Şubat yargılanıyor.
Demokrasiye balans ayarı yapanlar sallanıyor.
Hükümet Başkanı Ecevit'e evinde hesap soran;
Kılınç Paşa;
Gazeteci Balbay'a devletin en gizli belgelerini sızdırmış.
Paşaydı; güçlüydü; ama şimdi
Terörist suçlamasıyla tutuklu!
Çevik Bir Paşa da artık gün sayıyor.
Rahmetli Erbakan Hoca bunu yapabilir miydi?
Ama yetiştirdiği evlatları;
Devleti ve askeri olması gereken yere getirdi.
Koltuğunun altında yetiştirdiklerine güvenseydi.
Partisinin başına geçmekle;
Ahir ömründe her şey berbat olmamış olsaydı.
Cennet mekanında daha güzel uyurdu.
Rabbim; inşallah başbakanımıza sağlık nasip eyler;
Metin Yükselleri şehit edenlerin de hesabını sorar.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.