TÜRKİYE'NİN GENÇLİĞİ

Mehmet Ali Coşkuner

Son yirmi yıl, Türkiye’de gençlik için oldukça değişim dolu bir dönem oldu. Toplumsal dinamikler değişti, teknolojinin hızla gelişmesiyle yeni yaşam tarzları ortaya çıktı ve gençlerin geleceğe bakışı yeniden şekillendi.

Üniversiteye gitme oranları her geçen yıl artsa da, mezun olan gençlerin iş bulma konusundaki sorunları derinleşiyor. Diplomaya sahip olmak, eskisi kadar kolay iş bulmayı garanti etmiyor. Gençlerin büyük bir kısmı ise, geleneksel kariyer yolları yerine yazılım, dijital pazarlama ve girişimcilik gibi yeni nesil meslekleri tercih ediyor. Öte yandan, bu alanlara ilgi artarken, bir gerçek de var ki: Gençler geleceğe dair belirsizlik hissiyle boğuşuyor.

İşsizlik kaygısı bir yana, bir diğer eğilim de yurt dışı fırsatlarına olan ilgi. Artan beyin göçü, gençlerin Türkiye’de gelecek kaygısı yaşadığını ve daha iyi eğitim, iş ve yaşam koşullarını yurt dışında aradığını gösteriyor. Bugün yurt dışı eğitim programlarına ve vize başvurularına olan yoğun talep, bu eğilimi açıkça gözler önüne seriyor.

Sadece eğitim ve kariyer odaklı değil, aynı zamanda sosyal ve politik konularda da duyarlı bir gençlik karşımızda. Özellikle son yıllarda gençler, sosyal medya platformları üzerinden çeşitli toplumsal sorunlara dair görüşlerini ifade etmekten çekinmiyorlar. Toplumsal cinsiyet eşitliği, çevre sorunları, insan hakları gibi konularda gençlerin sesleri daha gür çıkıyor. Ancak bu bilinçlenme, toplumsal düzenle çatışmalara da neden olabiliyor. Bir yandan özgürlük ve adalet talep eden, diğer yandan bu taleplerine karşı dirençle karşılaşan bir gençlik var.

Geleneksel değerlerle modern yaklaşımlar arasında sıkışıp kalan gençler, kendilerine yeni bir kimlik inşa etme arayışında. Ailelerin beklentileri ile kendi özgürlük talepleri arasında bir denge kurmak, bugünün gençlerinin en büyük mücadelelerinden biri. Şehirli gençlerin çoğu, bireysel özgürlüğe ve kendini ifade etmeye daha fazla önem verirken, daha muhafazakâr kesimler geleneksel değerlere sıkı sıkıya sarılıyor. Bu durum, gençler arasında derin bir aidiyet ve kimlik krizine de neden oluyor.

Diğer yandan, gençler arasında girişimcilik rüzgarı da esiyor. Kendi işini kurma, yaratıcı projeler geliştirme ve yenilikçi fikirleri hayata geçirme tutkusu, gençleri yeni alanlara yönlendiriyor. Girişimcilik ekosistemindeki bu yükseliş, devletin ve özel sektörün sunduğu desteklerle de teşvik ediliyor. Ancak bu alanda da her şey göründüğü kadar parlak değil. Sermaye eksikliği, tecrübesizlik ve piyasanın zorlu rekabet koşulları, genç girişimcilerin en çok zorlandığı konuların başında geliyor.

Bugünün gençleri dijital dünyanın içine doğdu. Akıllı telefonlar, sosyal medya ve dijital içerikler, gençlerin hayatının vazgeçilmez bir parçası. Bilgiye erişim ve sosyalleşme açısından sayısız avantaj sunan bu dijitalleşme, aynı zamanda yeni problemleri de beraberinde getiriyor. Dikkat dağınıklığı, teknoloji bağımlılığı ve dijital dünyada kimlik arayışı, bu dönemin gençlerinin karşılaştığı yeni tür sorunlar arasında.

Gençler arasında yaşanan bu dönüşüm, sadece bireysel değil, toplumsal yapının da yeniden şekillendiğini gösteriyor. Eğitim, kariyer, kimlik ve gelecek kaygıları arasında sıkışan bir nesil var. Bu nesil, kendini tanımlarken daha özgürlükçü, daha bilinçli ama aynı zamanda daha huzursuz. Geleceği şekillendirecek olan bu gençlerin nereye yöneleceği ise, yalnızca onların değil, tüm toplumun kaderini belirleyecek.

Evet, Türkiye’nin gençliği bir yol ayrımında: Kendi yolunu çizmeye çalışan, eski ile yeninin çelişkilerini yaşayan bir nesil... Üzerinde durulması ve anlaşılması gereken bir dönüşüm hikayesi bu. Belki de bu dönüşümün ne yöne evrileceğini, toplumsal yapıdaki değişimin hızı ve derinliği belirleyecek.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.