1. Dünya Savaşından sonra, devamında ise Yalta Konferansından beri süre gelen bölgeyi yeniden şekillendirme hayali ile çalışmalarını hızla sürdürmekte, yıllar önce çizmiş olduğu haritayı yürürlüğe sokmaya çalışmaktadır.
Dönemin başbakanının eş başkanlığını yaptığı bu proje gereği güney sınırımızın önce Irak kısmı dizayn edilerek oradaki etkinliğimiz azaltılmış, tarihte Türkmen illeri olarak anılan Musul, Kerkük ve Süleymaniye işgal edilerek soydaşlarımızla bağlantımız kesilmiştir. Aynı senaryo Suriye için de devreye sokulmuş ve yine projenin baş aktörlüğü küresel güçlere, taşeronluk görevi ise AKP hükümetlerine verilmiş, Suriye sınırımız bize kapatılarak oradaki soydaşlarımızla bağlarımız koparılmıştır.
Uzak değil neredeyse yanı başımızda, Yayladağı’nın tam karşısında bizim için Erciyes’ten, Toroslardan farkı olmayan Türkmen Dağı var. Yaklaşık 10 gündür karadan ve havadan bombalanmak suretiyle 65’e yakın şehit ve 200’den fazla yaralı ile, Türkmenler adeta soykırıma tabi tutulmaktadır. O Türkmen eli ki “Biz namaza durduğumuzda yüzümüzü kıbleye, sırtımızı Türkiye’ye döneriz” diyenlerin yurdudur. Irak ve Suriye'de Kürt-Arap bölgeleri BOP gereği yönetimlerinden koparılırken, acı ama gerçek, küresel güçlerin müttefiki, AKP hükümetinin işbaşında olduğu Türkiye’dir. Ne kadar enteresan ki Kobani için AKP hükümeti her türlü yardım ve desteği sağlarken Bayır-Bucak için kılını kıpırdatmıyor. Ülkemizin güney sınırında Suriye’nin kuzeyinde bir Kürt koridoru oluşturularak, tıpkı Kuzey Irak’ta ki gibi bir Kürdistan özerk yönetimi kuruluyor, Türkiye’de buna maalesef çanak tutuyor.
Üç gün içinde Şam’da Cuma namazı kılacağız hayali kuran AKP nerededir? Kobani, Mursi ve Rabia için dünyayı ayağa kaldıranlar neden suskunluklarını bozmuyorlar? Türklükten başka her şeye sahip çıkan Sayın Cumhurbaşkanı neden susuyor? Tuzhurmatu’ya sustunuz, Kırım’a sustunuz, Urumçi’ye sustunuz, Tebriz’e sustunuz, daha ne kadar susacaksınız?