Türk'ün İçinden

Halk arasındaki konuşmalarda çok geçer; 'biz adam olmayız' der bazısı... Bence bu kısmen yanlıştır, çünkü harekete geçmediğin için adam olamıyorsundur, harekete geçenlere yardımcı olmadığın ya da onların hedeflerini baltaladığın için yerinde sayıyorsundur. Ama biryandan da sadece oturduğun yerden böyle konuşmayı adamlık sayıyorsan zaten acınacak bir durumdasın.
Bu yazıda bahsetmek istediğim nokta buradan başlıyor. Yani, adam olamayacağını düşünenlere yardımcı olmaya çalışan aydınlarımıza söz vermekle başlıyor. Kısa bir paragrafta net bir şekilde Attila İlhan bakın ne güzel, dosdoğru açıklamış:
'' Türk köylüsünü adam gibi yaşatmanın yolu, ona jandarma zoruyla okuma yazma öğretmeye kalkışmak değil, onu adam gibi yaşatacak endüstri koşulları yaratmaktır. Okuma yazma zaten ardından gelir. Montaj bile olsa, üç tekerlekli motorsikletlerin taşımacılıkta kullanılmaya başlanması, at arabacılığını nasıl ortadan kaldırıyor izlemediniz mi?''
Attila İlhan'ın bu yoğun içerikli sözlerine ben devam edeyim. İnsanın eli ekmek tutunca yürüyüşü bile değişir, emeğinin değerinin farkına varır, kendinde yeni şeyler yapma arzusu doğar. Ülkemiz toprağında çoğunluk kitleye iş sağlamanın en sağlam yolu endüstrileşmektir. Çünkü Sanayi Devrimi'ni gerçekleştirmiş İngiltere'den, şuan dünya ticaretinin merkezi Amerika'dan yüzlerce yıl geride kalmamızın en büyük sebebi budur. Aslında temel sebep budur! Ama işleyen, ülkemize stratejik fayda sağlayan ve Cumhuriyetimizin kazanımı olan fabrikalarımızı haraç mezat satarak yerlerine de göstermelik olarak bir iki atölye açmak, zaten bu köşede anlattığım şeylerle uyuşmaz... Sözü yine Attila İlhan'a bırakalım:
'' Toplumcu ve ilericilerin 'batılı' mantığı ve bilgisiyle yaptıkları bütün hesaplar adamakıllı fos çıkmıştır.Halk, batılı anlamda kendisine uzatılan bütün olanakları elinin tersiyle itivermiştir. Bana sorarsanız asıl ve en önemli neden, hesapların asla Türk gerçeğine göre yapılmamış olması. Yöntem batılı da olsa, Türk verilerinden batılı olduğu kadar Türk bir bileşim çıkarmak zorundayız.''
Aslında Attila İlhan, Cumhuriyet kuşağının ülkemize kazandırdıklarının devamlılığını ve giderek çağdaş mantıkla yoğrulmasını savunmuyor mu? Bu okuduklarımız bize yabancı gelmemeli, çünkü daha önce yapıldı ve karşı mihraklarca yıpratılıp yıkılmaya çalışılmadı mı? Mustafa Kemal de demiyor muydu 'Türk harsı' ile başarılacak, 'Türk insanının içinden çıkacak, ona uygun olacak' diye... Halk kendine yabancı bulduğunu zaten iltihaplı bir yarayla kendi çemberinin dşına atacaktır. Bu, batının kültürel özelliği de olsa öyle, araplaştırma sürecinin getirisi de olsa öyle; çünkü bizim değil, bizden değil!
Sözü birkez daha Attila İlhan'a bırakarak toparlamak isterim:
'' Yoksa Allah'ın günü dinlediği müziğe söv, ezberinde çağdan çağa taşıdığı ozanları karala, eğlencesini kına, töresini aşağıla, kısacası kişiliğini yok say, sonra da seni soyuyorlar, kurtarsam kurtarsam ben kurtarırım diye bangır bangır bağır, sesin kof kof dağlardan döner, görüp göreceğin rahmet budur.''


Not: Bir gün gecikmeyle de olsa yazımızı size ulaştırdık, biz yine normal günümüz olan Çarşamba günlerinde burada olacağız. İyi haftalar...

Kaynak:Attila İlhan, Hangi Batı?, Türkiye İş Bankası Yayınları