Güçlülerin haklı, güçsüzlerin haklı davalarında dahi haksız olmalarına alışıldığı toplumumuzda güçlü zalimlerin yaptıkları zulüm ve haksızlığı yazan veya ortaya çıkaranlara isyan etmeleri çok keyif verici bir durum, çünkü onlar hayatları boyunca haklıları ezerek istediklerini elde etmişler. Zavallı insanları sömürdükleri yetmemiş gibi bir de çok haklı imişler gibi piyasada dolanmaları insanları adeta isyan ettiriyor.
Bugün size bir kaç olaydan bahsetmek istiyorum. Birincisi Kızılay dosyası ile ilgili olup olay çok enteresan bir boyutta olduğu için siz değerli okurlarla öncelikle paylaşmak istedim. Şöyle ki Kızılay dosyasını ilk açtığımızda piyasaya farklı dedikodular yayıp olayı farklı boyuta çekmek isteyenler başarılı olamayınca bu kez çok ama çok enteresan bir senaryoyu piyasaya yaymaya kalktılar, hatta Kızılay Başkanı'nın danışmanlığını yapan Balkan Türkleri federasyonunda görevli olan arkadaşımız her yerde bunu söylediği için bilmeyen insanların kafasını bulandırabileceğini düşündüğümden olayın aslını anlatmakta yarar görüyorum. Bu arkadaşımızın iddiası Kızılay'daki operasyonun arkasında hemşerimiz olan bir iş adamının olduğu, bu iş adamının Kızılay'ın kamp yerini almak istediğini, ancak Kızılay yönetiminin kamp yerine yüksek fiyat verdiği için arsayı alamadığını ve bu nedenle bu operasyonu yaptırdığını her yerde söylüyor. Hayatımda kimsenin sözcülüğünü yapmadığım gibi kimsenin de haksızlığa uğramasına razı gelmediğimden bu olay beni bir hayli rahatsız etti.
Bu iddiaları ortalığa yayan arkadaşımızda azıcık insaf veya vicdan olsaydı biraz utanır, biraz da sıkılır böyle bir yalanı ortaya atmazdı. Nedenine gelince biz Kızılay'la ilgili haberlerin tam hararetli dönemine girdiğimizde bu değerli iş adamımız bizzat beni arayarak bu insanların ailelerinin kendisine gittiğini, onlara acıdığını, mümkünse yayınlarımıza ara vermemiz gerektiğini söyledi. İnsanlar bunca yalanı nereden bulup uydururlar, merak ederim, ayrıca olay tüm detayları ile ortada işte iddianame okuyun kararı sizler verin.
Gelelim ikinci konumuza önceki gün sürmanşetten verdiğimiz Milli Eğitim Müdürlüğü'nde yaşanan sınav skandalı ile ilgili birileri (Kim olduğunu daha sonra yazacağım) Milli Eğitim Müdiresi'nin ağzından bir internet sitesine beyanat vermiş ve sınavların normal olduğunu söylemiş, ne zaman ki Milli Eğitim Müdiresi olayı öğrendi, derhal müdahale edip olayın doğru olduğunu, ilgili müdür yardımcısı hakkında soruşturma başlattığını basına açıkladı ve bu haber ülke genelindeki basında da yayınlanınca Milli Eğitim Bakanlığı olaya derhal müdahale edip, 5 öğrencinin sınavını iptal etti.
Burada enteresan olan iki olay var, birincisi Milli Eğitim'de görev yapan bazı siyasi ayrıcalıklı arkadaşların orayı babasının malı gibi kullandıkları yetmiyormuş gibi, birde kalkıp Milli Eğitim Müdiresi'nin ağzından basına beyan vermeleri çok büyük terbiyesizlik, ancak bu beyanı araştırıp, soruşturmadan, belki de o tezgahın içerisinde olan çiçeği burnudaki haber sitesinin yayınlamış olması bu sitenin habercilikten öteye birilerinin yarı resmi el ahram gazetesi olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Bu arkadaşlar sevdiğim insanlar ancak onlara tavsiyem aslan ile çakalın hikayesini iyi okumalarıdır. Diyeceksiniz ki aslan ile Çakalın hikayesi nedir izin verin de anlatayım.
Ormanların kralı olan aslan bir gün diğer hayvanlarla gezinirken karnı acıkmış, gözüne kestirdiği bir ceylanı avlamayı kafaya koyunca dönmüş yanındaki hayvanlara sormuş: Bakın bakalım tüylerim diken diken oldu mu? Hayvanlardan tilki oldu efendim demiş, peki gözlerim kan çanağına döndü mü demiş, yine tilki döndü efendim demiş, peki demiş aslan kıçım alıp veriyor mu, yine tilki alıp veriyor efendim diyince ceylana saldırıp onu avlamış. Aslanın bu hareketinden çok etkilenen çakal tilki ile beraber yola koyulup, biraz gittikten sonra bir ceylana daha rast gelince tilkiye dönüp tilki kardeş bak bakalım tüylerim diken diken oldu mu demiş, tilki hayır olmadı deyince sen oldu de deyip ona kızmış, bu kez tilki oldu demiş, peki gözlerim kana çanağına döndü mü demiş tilki dönmedi deyince çakal yine kızıp döndü demiş, son olarak peki kıçım alıp veriyor mu deyince tilki hayır alıp vermiyor deyince çakal daha da hiddetli alıp veriyor desene deyince tilki tamam alıp veriyor demiş ve çakal ceylana saldırıvermiş, ancak ceylan boynuzları ve ayakları ile onu fena bir biçimde hırpalayıp perişan edince bu kez tilki çakala demiş ki çakal kardeş işte şimdi tüylerin de diken diken oldu, gözlerin de kan çanağına dönü, kıçın da alıp veriyor.
Umarım bu anlattığım hikayeden alınması gereken dersi bazıları alır da akıllarını başlarına alırlar, yok almazlar ise halep o arada ise arşın burada önümüzdeki günlerde olup bitenleri hep birlikte göreceğiz. Kalın sağlıcakla