ÜÇ ŞEYİ ÇÖZEMEDİM

Adnan Bahadır

Hayat felsefemde olayların arka planını öğrenmeden iyice araştırıp neyin neden olduğunu bilmeden seslendirmek yoktur. Bu nedenle bir olayı duyduğumda olayın neden meydana geldiğini, olayın faillerinin neden böyle bir şeye gerek duyduklarını, arka planda dönen dolapların ne olduğunu bilmeden konuşmak istemem. Dikkat ederseniz Suriye, PKK ve Cemaat-Hükümet ilişkilerinin arka planı ile ilgili köşe yazısı yazmamaya gayret ediyorum. Bunu yapma nedenim yazan arkadaşlar kadar bilgi sahibi olmamam değil, tam aksine onların bildiklerinden biraz daha fazlasını bildiğimi düşünüyorum ancak bu konuda yazmam için yeterli olmadığım kanaatinde olduğumdan yazmak istemiyorum.

Cemaat hükümet ilişkilerinin bittiği nokta Hakan Fidan olayı olduğu söylense de benim kanaatim farklı. Başbakan bu konuda tavrını koydu, gereğini de yaptı, özel kanun çıkardı ancak bu işin arka planında daha farklı olaylar olduğunu düşünüyorum. Örneğin Bülent Arınç'ın geçtiğimiz yıl okyanus ötesine giderek Hoca Efendiye Askerlerle ilgili artık frene basılması gerektiğini, zira askerin siyasi otoriteye tabi olma noktasına geldiğini, bundan da fazlasının Askeriyeyi yıpratacağını, o nedenle Başbakan'ın da bu konuda muzdarip olduğunu söylemiş. Hoca Efendi'den kendisine yakın olan Savcıların ve Hakimlerin bu konuda Hükümete yardımcı olmalarını istemiş ama Hoca Efendi kabul etmemiş. Şayet bu doğru ise ondan sonraki süreçte Hükümetin HSYK ve Hakim ve Savcıların Yaz Kararnamesinde Cemaate yakın isimlerle ilgili tavrı bu nedenle olabilir.

Hükümet Cemaatle ipleri o kadar kesin bir biçimde koparmış ki anlatamam. Aldığım bilgilere göre Milli Eğitim Bakanlığındaki 600'e yakın üst düzey yöneticisini Cemaate yakın oldukları gerekçesi ile Bankamatik memuru yapmış. İstanbul emniyetinde 700 civarında polisin Cemaate olan yakınlıklarından dolayı yeri değiştirilmiş. Samsun emniyetinde şu anda çok ciddi bir iç çekişme olduğu söyleniyor, diğer kamu kurumlarında da durum aynı. Hatta Cemaate yakın okullara özel müfettişlerin gittiği söyleniyor. Dershanelerin kapatılma nedeninin Cemaatin en yüklü finans kaynağı olduğu iddia edilmekte. Sizin anlayacağınız Cemaat- Hükümet ilişkilerinde 'Dönülmez Akşamın Ufkuna' gelindi.

Suriye konusunda Başbakan'ın tavrını doğru buluyorum ancak buradaki ciddi sorun Esed Ortadoğu'da İsrail'in sigortası, ABD Esed'in gitmesinden yana görünse de İsrail'in menfaatlerine ters düşecek bir şeye asla razı olmaz. O zaman bu işin arka planı nasıl işleyecek çok merak ediyorum. Olayın başında yanımızda olan ülkelerden şimdi birçoğu kabuğuna çekilmiş, bana değmeyen yılan bin yaşasın diyor. Suriye'de yaşananlar bizi hem siyasal açıdan, hem ekonomik açıdan ciddi anlamda zorluyor. Ülkemizde yaşayan yüz binin üzerindeki Suriyeli sığınmacıların ekonomimize verdiği yük son zamlarla kapatılmaya çalışılmakta. Olayın ekonomik yönü bir yana siyasi boyutu çok daha sıkıntılı. Suriye'ye destek veren İran, Rusya ve Çin otomatik olarak karşımıza geçmiş durumdalar hal böyle olunca gerek İran, gerekse Suriye PKK'ya destek verip bize zarar vermek için ellerinden geleni yaptıkları ortada.

Bu kadar çıkmazdan sonra Hükümet Güneydoğu'da PKK'nın silahı bırakması için yeni stratejiler belirlemek zorunda kaldı. BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş dün akşam şimdiye kadar seslendirmediği bir şeyi söyledi Güneydoğudaki kanın durmasının tek çaresinin APO'nun gönlünü almak olduğunu söyledi. Hükümet de ağır ağır İmralı ile görüşmelere başlama yönünde beyanatlar vermeye başladı. Hatta dün TRT 1'de Mustafa Karaali'nin yönettiği bir oturumda bu konu gündeme getirildi. Bunun nedeni Kamuoyunu ağır ağır ikna etmek olduğu kanaatindeyim. Belki de bu haklı bir çıkış yoludur. Bu noktada kesin bir şey söylemek istemiyorum ancak bu iş çok zor bir iş. Bir yanda otuz yıldır verilen şehitler var, diğer yandan bundan sonra olası verilecek şehitlerin önünü kesmek var. Bu çok zor bir karar bu konuda net bir şey söylemekte mümkün değil.

Yukarıda arz ettiğim üç konuda net bir düşüncem olmadığı gibi, olayların perde arkasını çok iyi bilmediğimden karar vermekte zorlanıyorum. İlke olarak özellikle Başbakan'ın inancına, imanına, dürüstlüğüne son derece güveniyor ve destekliyorum ancak bu konularda belirlediği veya belirleyeceği politikalarda kendisine bilgi verenlerin yanlış bilgi vermesinden endişe duyuyorum. Ancak Başbakan'ın inancının sağlamlığı nedeniyle Allah yardım etsin diye dua etmekten başka çarem olmadığını da burada belirterek sözlerime son vermek istiyorum. Kalın sağlıcakla

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.