UÇURUMDAN ÖNCE SON VİRAJ ...

Adnan Bahadır

 

UÇURUMDAN ÖNCE SON VİRAJ ...

Her kelimenin bir lügat bir de ıstılah anlamı vardır. Lügat anlamı direk ifade ediliş biçiminden anlaşılandır, ıstılah anlamı ise kullanılış biçiminden ziyade toplum arasında anlaşılma veya kabul görme biçimidir. Örneğin kafir kelimesinin lügat anlamı, örten, bir şeyi üstünü kapatan, reddeden manasına gelmesine, rağmen halk arasında kullanılan anlamı ise Allah'a şirk koşandır.

Nesebi gayri sahih kelimesinin lügat anlamı, nesebi belli olmayan yani babası belli olmayan anlamına gelir ancak bir insanın nesebi gayri sahih olması sadece babasının belli olmaması anlamına gelmez. Allah Resülü'nün bulunduğu bir mecliste, bir çocuk adabı muaşeret dışında bir harekette bulunur. Resulullah çocuğun anne babasını sorar. Sahabe-i Kiram filancanın oğlu deyince, Resulullah “Babasını tanırım haram yemez, annesine sorun bu çocuğa hamile iken haram yedi mi buyurur. Bunun üzerine sahabeden bir kaç kişi olayı araştırırlar ve annenin çocuğa hamile iken komşusunun bahçesinden izin almaksızın meyve yediğini öğrenirler. Resulullah bunun üzerine kadından komşusundan helallik almasını ister, kadında helallik alır ve olay kapanır.

Bir insanın nesebi gayri sahih olması için babasının belli olmamasının yeterli olmadığı bu örnekten rahatlıkla anlaşılmaktadır. Son günlerde yaşanan olayların kahramanlarını düşündüğümüzde aklımıza bu olay geliyor. Kendini dünyanın tek akıllı insanı zanneden bazıları, yirmi otuz yıllık arkadaşlarını bir kalemde silip atıyorlar. Olay sadece bununla da sınırlı kalmıyor. Bu insanların kırk yıllık birikimlerini, kariyerlerini, ekonomik durumlarını , sosyal ilişkilerini bitiriyorlar ve ardından da hiç bir şey olmamış gibi işi pişkinliğe vuruyorlar. Kendileri insan satarken, sattıkları insanların kendilerine kul köle olmaya devam etmesini istiyorlar. Biz seni satsak da sen bizi satma demeye getiriyorlar. Yüzüstü bıraktıkları insanı, hem öldürüyorlar, hem de tabutuna çivi çakıyorlar, sonra da biz ne yaparsak yapalım sen görmezden gel diyorlar. Be adamlar, bu adamı bunca yıl tanıyamadınız mı? Bu adamın adam satmayacağını anlayamadınız mı? Ama siz bir çırpıda silip atabiliyorsunuz, siz yapınca sorun yok değil mi? Bu sefer papuç pahalı haberiniz olsun. Ya üzerine düşeni yaparsınız yada bedelini ödersiniz bilesiniz.

Gerek İslam hukukunda, gerekse beşeri münasebetlerde her şeyin karşılığı ayni ile vakidir. Yani düşmanınız size silahla saldırıyor ise siz de silahla saldırırsınız. Tüfek icat oldu mertlik bozuldu ama ben mertlikten vazgeçmeyeceğim, o yüzden tüfek kullanmayıp,hançer kullanacağım diyemezsiniz. Şayet derseniz, yenilgiyi peşinen kabul etmiş sayılırsınız. Bu yüzden düşmana onun silahı ile mukabele etmek zorundasınız. Allah Resülü “Düşmanlarınızın silahları ile silahlanınız” buyurarak bize yöntemi göstermiştir. Muhatabımız, kendisine misliyle karşılık vereceğimizi, aynı silahı kullanmaktan hiç çekinmeyeceğimizi bilsin.

Bazı insanlar kalleşçe, namertçe, ellerindeki tüm imkanları kullanarak siyasi rakiplerini yok etmek için her yolu deniyorlar. Hatta bazen o kadar ileriye gidiyorlar ki muhataplarının telefonlarını dinletmekten, fiziki takibe varıncaya kadar her türlü yasal olmayan yolları kullanıyorlar. Sonra o telefon görüşmelerinin içerisinden bir bölümünü kesip, çok farklı anlamlar çıkacak şekilde montaj yapıyorlar. Sonra bu çarpıtılmış ifadeleri gerçekmiş gibi bazı makamlara sunuyorlar. İnsanların hayatını karartacak kadar gözleri dönmüş durumda olan bu insanların unuttukları bir şey var. Bulundukları makam ve mevkilere gelirken arkalarında duran insanları anında satanlar, yeni yol arkadaşları bulmaya çalışanlar, bunun hiç bir işe yaramayacağını ve sadece bitişlerini hızlandıracaklarını bilsinler.

Bu tür insanlar o kadar zavallı, o kadar aciz insanlardır ki düne kadar beraber oldukları insanları bitirdiklerini zannediyorlar. Bitirdiklerini zannettikleri insanların da onlara gidip yardım talep edeceklerini ve aman dileyeceklerini düşünüyorlar. Fakat bilmiyorlar ki o insanlar yardımı ancak ve ancak Allah'tan talep edip, sadece ve sadece ona ibadet ediyorlar. Hatta bizim dostluk yaptığımızı bile anlayamayacak kadar içleri kötü olduğundan, bizimle olmanın kullanılmak olduğunu zannediyorlar. Satarken hiç düşünmedikleri yol arkadaşlarına, delikanlılık, adamlık dersi vermeleri yok mu insanın bu duruma bir yerleri ile gülesi geliyor. Kimsenin kimseyi kullandığı yok ama siz dostluktan anlamazsınız ki! Bir kere de siz delikanlı olmayı deneseniz, bir kere de siz mert olsanız da biz de delikanlılık nasıl oluyormuş görsek ve öğrensek ne dersiniz? Siz elinizden gelen herşeyi yapacaksınız, insanları bitirebilmek için elinizdeki tüm gücünüzü kullanacaksınız. Sonra da muhataplarınız delikanlılıktan taviz vermeyip sizin ipliğinizi pazara çıkarmayacak öyle mi? Sevsinler sizin politikalarınızı. Bu politikalara ne denir bilir misiniz? Nesebi gayri sahihlerin politikaları denir. Nesebi gayri sahihler muhataplarına hangi silahı kullanır iseler onların da aynı silahı kullanacaklarından şüpheleri olmasın. Ama yok adam gibi yaptıklarından vaz geçip özür dileyip pişman olur iseler Allah Resülü Hazreti Hamza'nın ciğerlerini yiyen Vahşi'yi affetmiş ise bizim de kendilerini affedebileceğimizi unutmasınlar. Bir daha ve son defa söylüyorum. Önce sen yapman gerekeni yap, yapmazsan sonunu baştan kabul etmişsin demektir. Bu yanlış yoldan dönmeniz için bu son viraj. Bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son veriyorum Allah'a emanet olunuz.


Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (11)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.