ÜLKÜCÜ CAMİADA NELER OLUYOR?
Alparslan Türkeş”in oğlu olmaktan başka ülkücü hareket içiinde hiçbir etkinliği ve liyakatı olmayan Tuğrul Türkeş'in saf değiştirmesi ülkücü harekete bizim gibi yıllarını vermiş kişiler için pek sürpriz olmamıştır. Ülkücülere yafta olarak asılan ÜLKÜCÜ MAFYA” tiplemeleri ile bir grup arkadaşımız ile İstanbul”da birlikte başlattığımız mücadelede gayrimeşru sayılabilecek icraatlerin bazılarında adres Tuğrul Türkeşe çıkmış, Ancak dünya görüşümüzün şekillenmesinde önemli rol oynayan babası merhum Alparslan Türkeş”in hatırı sayılarak kendisi birkaç kez uyarılmış ancak başka bir müdahale yapılmamıştır. MHP camiasında yaşları 60”ı aşan bizim jenerasyonda olan ve halen hayatta olan kişiler kendisini yakinen tanır ve bilir. Geçmiş yıllarda MHP genel başkanlığına soyunduğu Devlet Bahçeli'nin seçildiği 1997 yılındaki Kurultayda soyadına hürmeten Tuğrul Türkeş”in yanında yer alan Azmi Karamahmutoğlu olaylı bir kurultay yaşanmasına neden olmuş Her ne kadar olayları tetikleyen kendilerini davanın bilirkişileri olarak ilan ederek Devlet Bahçeli karşısına aday olarak çıkan ama sonrasında Devlet Bahçeli adına kongreden çekilerek Devlet Bahçeliyi genel başkan olarak ilan eden kişilerin despotizmini kırmak için bir eylem olarak görülsede bu hareketi yapan ülkücü hareket içinde gençlik lideri konumunda olan kişiliği ile ön plana çıkmış ancak ardından Tuğrul Türkeş ile birlikte DYP”den milletvekili adaylığına soyunmuştur. Seçilemeyince tekrar Tugrul Türkeş gibi MHP”ye geri dönmüştür. 1980 yılına kadar hareketin içinde olan ülkücülerin önemli bir bülümü bir küskünler ordusu oluşturmuştur. Bunun en önemli nedeni Devlet Bahçeli”nin teşkilatlara “12 eylülden önce eli silah tutan ve cezaevlerinde yatan kişilerin parti yönetimlerine alınmaması yönünde verdiği talimattır.12 Eylül öncesinde sürekli nefsi müdafaa konumunda olan ülkücü hareket sokaklardaki mücadelelerden ötürü kadrolaşamadan kitleleşememenin sıkıntısını yaşarken 12 Eylül sonrasında ise vatan ve
millet değerlerinin yerini ikbal ve istikbal gibi şahsi menfaatlere terk etmiş dolaysıyla bugün Tugrul Türkeş sendromu yaşanmıştır.
Böylece 12 eylül öncesi MHP veya Ülkü Ocakları ile uzaktan yakından ilgisi olmayan hareketin şuuruna vakıf olmayan kişiler parti yönetimlerinde yer almış hatta milletvekili bakan olarak görev almışlardır. Hareketi canı pahasına ülkenin birlik ve bütünlüğü için savunan canını veren yıllarca işkencelere muhatap kalarak cezaevlerinde yatan kişiler teşkilatlardan uzaklaştırılmıştır. Geride sadece ülkücü adına sığınan kişiliksiz ve ikbal peşinde koşan kişiler ile MHP bugünkü olumsuz tabloya sürüklenmiştir.
Bir doktrin partisi olan MHP” şu anda cadı kazanı gibi kaynamaktadır. Tuğrul Türkeş olayı aysbergin sadece görünen yüzüdür. Parçala böl yut taktiğinin dişlileri 47yıllık bir maziyi yok etmek için çalışmaya başlamıştır.Yeniçeri ve devşirme olmayı içine sindiremeyen sadece akıncı ruhu taşıyan makam ve mevki peşinde koşmayanlar ile 1999 yılında % 17 oy potansiyelinin 220 milletvekilliği ve 4 bakanlık ile hükümette yer alabilecek günleri tekrar yaşamak her ülkücünün ideali ve beklentisidir. Ancak MHP”de artık taşlar yerinden oynamıştır. Birliktelik sağlanamadığı ve küskünlerin tekrar harekete katılamadığı sürece bu beklenti ve idealler ütopya olmaktan öteye geçmeyecektir.