ULUS DEVLET- İSLÂMÎ GELENEK- İSLÂM PEYGAMBERİ
M. Hâlistin Kukul
Zaman zaman, bilerek veya bilmeyerek, bâzı kelimeleri ve tâbirleri yanlış söylediğimiz ve yazdığımız oluyor. Umumiyetle, sözlük kullanma alışkanlığımız olmadığı için, bu hatalar tekrarlanmak suretiyle devam ediyor. Bunların bâzıları üzerinde durmaya çalışacağım:
1. "ULUS DEVLET": "Ulus" kelimesi, Moğolca'dan dilimize geçmiş ve bilhassa son dönemlerde televizyonlar ve okul kitapları vâsıtasıyla "millet" kelimesi yerine kullanılmaya başlanmıştır.
Eski Türkçe'de "uluş", köy, şehir demektir. Ulus ise, Moğolca'dır. Bu kelimenin sonuna, (-çu) takısı getirilerek "milletçi" yerine "ulusçu" ve F(ı)ransızca bir takı olan (-el, -al) getirilerek, "millî" yerine "ulusal" ve "milletçilik / milliyetçilik" yerine de "ulusalcılık" uydurulmuştur.
Bu kelime, hiçbir zaman "millet" değildir ve onun yerini tutamaz. Çünkü; "millet" kelimesi, birçok terkip içersinde; "esnaf milleti, köylü milleti, kadın-erkek milleti" şeklinde kullanıldığı gibi, isim olarak da "Millîlerimizle gurur duyuyoruz" cümlesinde olduğu gibi, isim olarak da kullanılmaktadır.
Bunların yerine: esnaf ulusu, köylü ulusu, kadın-erkek ulusu diyemeyeceğimiz gibi, "Ulusallarımızdan gurur duyuyoruz" gibi bir garip cümleyi de kuramayız.
Peki; "millet"e, "ulus" denilince, "ulus devlet" neyin nesi oluyor?
Yâni: "MİLLET DEVLET (!)", öyle mi? Hayır! Bu, kat'iyyen mümkün değildir!..Peki, ne denmeli?
Doğrusu: MİLLÎ DEVLET olmalıdır.
2. "İSLÂMÎ GELENEK..." : İslâm; İslâmiyet'tir. İslâmî; İslâm'a âit olandır, demektir.
İSLÂMİYET: "Allahü teâlânın Cebrail ismindeki melek vâsıtası ile, sevgili Peygamberi Muhammed aleyhisselâma gönderdiği, insanların dünyâda ve âhiretde râhat ve mes'ûd olmalarını sağlayan usûl ve kaideler, emir ve yasaklar(dır).
Allahü teâlâ âyet-i kerîmede meâlen buyuruyor ki:
"Allahü teâlâ Peygamberini hidâyet ve hak din İslâmiyet ile gönderdi. İslâm dînini diğer dinler üzerine üstün kıldı. (Muhammed aleyhisselâmın hak) peygamber olduğuna şâhid olarak Allah yeter." (Feth sûresi, 28)" (Bknz: Dînî Terimler Sözlüğü, Cild: 1, Türkiye Gazetesi Yayını, İstanbul, Sf. 245)
Peki; bu "dîn" yâni "İslâmiyet", nasıl "gelenek" olabilir? Ve nasıl, "İslâmî gelenekten gelmek..." ve " İslâmî gelenek mensupları.." gibi ifadeler kullanılabilir?
Bu durum; hem Türk dilindeki "mânâ kayması veya bozulması" olarak ve hem de dînî bakımdan îmânî zaafların ve tehlikelerin emâresi olarak ortaya çıkar.
3. "İSLÂM PEYGAMBERİ": Kur'ân-ı Kerîm'in bize bildirdiğine göre, Peygamber Efendimiz, bir kabileye, bir kavme veya herhangi bir zümreye gönderilmemiştir.
Kur'ân-ı Kerîm'de , Peygamber Efendimiz hakkında şöyle buyuruluyor:
"De ki, ey insanlar, ben, Allah'ın hepiniz için gönderdiği Resulüyüm." (Araf, 158)
"Biz, seni, bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik." (Sebe, 28)
"Biz, seni, âlemlere rahmet olarak gönderdik." (Enbiyâ, 107)
İfade buyurulduğu üzre, hiçbir âyet-ı kerîmede, Peygamber Efendimiz, sâdece "İslâm Peygamberi" olarak söylenmemiş yâni sâdece Müslümanların peygamberi olarak gönderilmemiş; " bütün insanlara, âlemlere" gönderilmiştir.
Bu âyet-i kerîmelere rağmen, nasıl oluyor da, hem de 'dîn adına', "İslâm Peygamberi" tâbiri kullanılıyor, anlamak mümkün değildir.