Ulusal Cumhuriyet Bayramımız Ve Mübarek Kurban Bayramımız
Şimdi soracaksınız saygıdeğer okurlarım 29 Ekim Cumhuriyet bayramı geçti. Bugün Kurban Bayramımızın arifesi veya yazının çıktığı güne göre değerlendirildiğinde ise bugün Kurban Bayramı. Neden, niçin? Her iki bayramı da yazı başlığımızda değerlendirdim? Diye soracak olursanız;
Cumhuriyet Bayramımızı milli duyarlılık hissiyatlarıyla manevi duyarlılığımızın gereği törenleri iptal etmiştik. Kurban Bayramımızı da bir manevi inancımız gereği Hz. İbrahim (sav) en sevdiğini kurban et vahiyi üzerine, Hz. İbrahim (sav) oğlu İsmail' i kurban etmeye niyetlenmişti. Hz. İbrahim, Cenabı-ı Hak Teâlâ' yı oğlundan daha çok sevdiğinden (daha doğrusu aşk ile Cenabı Hak Teâlâ' ya bağlılığının gereği dünyada en çok sevdiği oğlu İsmail' i kurban etmeye niyetlenmişti, inancı gereği. Çünkü dünyada en çok sevdiği oğlu İsmail idi.)
Şimdi bakalım, milli duyarlılık veya da dini inancımız (Hak Teâlâ'ya aşk ile duyarlılığımız da manevi ve insani duygular içerisinde yaşamımız gereği olmazsa olmazlardan, çünkü bireysel olarak fani dünyada inancımız gereği maneviyatımızı yaşamamız veya yaşatmamız için milli duyarlılığa ihtiyacımız vardır.
Onun içindir ki insanoğlu manevi duyarlılığını ve inancı gereği yaşam standardını milli duygulara dayandırmak mecburiyetindedir. Demem odur ki inancımız gereği Kurban Bayramımızı içtenlikle ve canı gönülden yaşamamız için milli duyarlılığa ihtiyaç vardır.
Tam tersini düşündüğümüzde bile milli duyarlılığı yaşamamız için bile gelenek, görenek, din, dil, kültür birlikteliğini yaşamamız için gerek maddi gerekse manevi dayanışma içinde olmamız ve bu dayanışma ile inancımız gereği bu fani dünyada birlik beraberliğe, akıla, bilime, ilime daha da önemlisi bütünlüğe ihtiyaç vardır.
Fakat ne yazık ki bugünkü konjektürde milli duyarlılığı veya manevi inancımızı paylaşırken kısır döngüler içinde milletimizin siyasi polemikler ile boğulduğunu görüyorum.
Cenabı Hak Teâlâ kullarına bayramlaşın demiş! Ogün en iyi elbisenizi giyip manevi haz ile de eş, dost, akraba, komşu ve ahali ile bayramlaşın demiş. Kulları arasında bir sıcaklık ve sevgi ve aşk ile muhabbetleşin demiş.
Peki, soruyorum size bu ülkenin %99' unun Müslüman'ım dediği bir memlekette, yakın 1. Derecede akraba veya da eş, dostlarınızın haricinde kaç kişi ile bu zamana kadar muhabbetle bayramlaştınız?
O manevi haz ve sıcaklığı yaşadınız!
Peki, neden, niçin bu manevi duygularımızı ve Hak Teâlâ için aşkımızı sunamıyorduk?
Yakın akraba, eş, dost, kişilerin haricinde bir başkasına.
Neden biliyor musunuz?
Bence nedeni bir şey eksikti. İnancımız gereği manevi duyguların doruğa çıkmasında sebep olan engel. Milli duygularımız siyaseten her iki tarafça da engelleniyordu. Burada baskın gelen ne inancımız, ne milli duyarlılığımız. Burada galip olan fani dünyada işlerimizi kolaylaştırmak ve kendimizi basitleştirmek için istemeyerek de olsa yaptığımız eylem. Açıkça dünya maddiyatına köleleştiğimizin ispatı değil midir bugünkü acı gerçekler?
Arada büyük bir uçurum var farkında olmadığımız. Her ikisi de olmadan olamayacağımızın farkında bile değiliz. Fakat her nedense şahsi duygularımız ve bireysel çıkarlarımız her iki manevi duyarlılığı adeta gen vuruyor. Aramıza mesafeler koyuyor.
Biz insanoğlunu kötülüklerden felaketlere sürüklüyor. Bir o duvara çarpıyoruz bir bu duvara inadımız üzerine. Ne inancımızı yerine getirebiliyoruz layıkıyla, ne de milli duyarlılığımızı. Her ikisini de işimize geldiği gibi kullanmayı bir hüner ile iş bilirlik haline getirdik. Ancak cahilliğimizin ve cehaletimizin aynada görünür yüzü olduk farkında olmadan.
Biz ne kadar ne biliyorduk ki?
Hak Teâlâ bayramlaşın demiş, de biz kendi aramızda mesafe koymuşuz. Biz ne kadar ne biliyorduk ki? Resmi bayramlar milli duyarlılık ve bütünlüğü, acıyı ve sevinci hep birlikte yaşayın denmişte biz insanoğlu araya mesafeler koymuşuz.
Niçin bayramlarda sabahları erken kalkılır, birlikte ibadet edilir ve insanoğlu ayırmaksızın eş, dost ile muhabbet ile bayramlaşır. Manevi bir aşktır bütün bu yaşadıklarımız. En güzel elbiselerimizle, en güleç yüzümüzle.
Milli bayramlarımız da böyledir. Törenler yapılır ve o törenlerde de en güzel kıyafetler giyilir ve yaşadığımız ilin, ilçenin veya da ülkenin yöneticileri sabah erken kalkar, tıraşını olur, bakımını yapar ve o milleti koruyup kollamak adına ant içmiş kurum ve kuruluşları resmigeçit törenlerine katılır. Biz buradayız, bütünüz, güçlüyüz dercesine mesaj verir. Kendinden olmayanlara dercesine.
Anladınız mı şimdi niçin milli bayramımız mübarek saydığımız Kurban Bayramlarımızın önem ve ehniyetini. Sokmayın araya kirli emelleri olanları.
Derler onlar, şu şöyledir, bu böyledir. Farkında bile olmazsın, girmişindir bir kulvara. Yarışıyorsundur birbirinle ayrıca da kendinle. Fakat farkında olmazsın. Bir tabir vardır. Eloğlu atını almış Üsküdar' ı bile geçmiş farkında bile olmazsın.
Sen birbirinle polemik yaparken el oğlunun boyunduruğu altına girmişindir inadın yüzünden. Bir de bakmışsın ki o hasretle, muhabbetle kucaklaştığın bayramlar bile izin ile olmuş. Bir bakmışsın ki o milli duygular bir gün kül olmuş. İşte o zaman ki vah ne yaptım demekte işe yaramaz, ben bilmiyordum demek de çare olmaz. Çünkü Hak Teâlâ akıl vermişti kullanasın diye. Ataların yol göstermişti, bağımsızlığını ve özgürlüğünü koru diye. Sen hiç birinden ya ders almadın, alsan bile anlamadın, anlasan bile uygulamadın. Bu fani çürük dünyada. Niçin Çürük diyeceksiniz. Çünkü dünyanın da dörtte biri tüm nimetlerden ve özgürlüklerden boğulasıya faydalanıyor, dörtte üçü ise sadece ekmek, aş ve geçim için uğraşıyor.
Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna bile az demiş yine atalarımız.
Bu atasözlerimizde durup dururken yazılmış, söylenmiş sözler değil takdir edersiniz ki. Bu sözler de ne siyasi kaygı vardır nede polemik beklenti. Hz. Mevlana' nın dediği gibi ne olursan ol yine gel insansın insan olduğun gibi.
Kurbanımı kestim Hak Teâlâ bu gücü ve maddi değeri verdi diye kendinle övünme. Bak sağına soluna en yakın komşuna. Göğsünü gere gere kavurma etini senden başka kimse yok diye. Sen de çok iyi biliyorsun ki hem seni yaratan ve yarattığına nimetler dağıtan Hak Teâlâ senin böbürlenmeni sevmez ve istemez. Aklından ve beyninden geçeni de çok iyi bilir. Bilir de bir şey demez.
Burada köşemizdeki satırlarıma son verirken siz değerli okuyucularımızın ve sizlerin münasebetiyle ailenizin, sevenlerinizin ve sevdiklerinizin de Kurban Bayramını en içten dileklerimle kutlarım. Saygı ve sevgilerimle. Hak Teâlâ muhabbetinizi arttırsın.