Ondört günlük umre ibadeti için çıkmış olduğumuz kutsal yolculuktan döndük. Çok mutlu, huzurlu ve duygulu zamanlar geçirdik. Duygulandık, ağladık, duygularımızı paylaşarak imanımızı ve ihlasımızı sağlamlaştırdık. Medinenin nurlu kucağında yatan kainatın efendisi Peygamberimize selam vermenin yaşattığı onuru ve duyguyu başka hiçbir şeyde bulamadığımızı gördük. Medine; insan ruhunun dinlendiği, gönlünün demlendiği, zihnin tefekkür ettiği yerdir. Hz. Peygambere kucak açan ve O’nu bağrına basan Medine; her geleni aynı heyecanla bağrına basmaktadır, zira her gelen Resulullaha selam vermekte, O’nun misafiri sıfatını almaktadır. Medine ve Mekke özeldir. Misafirler de özel seçilmiştir. Tayın ve tercih İlahi davete göre yapılır. Hesap işi değil nasip işidir kutsal topraklara misafir olabilmek. Hiç hesap edilmediği halde kendini Ravzada ve Beytullahta bulunlar olduğu gibi, Medinenin gümrüğünden giriş yapamayıp, dönenler de vardır. Medine ve Mekke, her ikisi de eleştiriyi kabul etmeyen mekanlardır. Harem sınırları içinde küslük, dargınlık, intikam, öfke, yadırgama, yargılama affedilemez bir sonuç yaşatır sahiplerine.
Kutsal topraklara gidildiğinde ve girildiğinde, ortamı ve süreci, karşılaşılanları ve karşılayanları eleştirmek Gayretullaha dokunur ve sonuçları hemen hissedilir. Bunun o kadar çarpıcı örneklerini yaşadım ki gidip, geldiğim süreçlerde. Akıl ile izah edilemeyen, normal şartlara göre karşılığı olmayan ama bir gerçek olarak da ortaya çıkan bir çok olay yaşadım gidip geldiğim otuza yakın süreçte. İsimlerini de vererek burada paylaşmış olmam halinde tarafların rencide olması muhtemel olacağı için karşılaştığım bu tür tecrübeleri burada bire bir ifade etmek istemiyorum. Ama, yakinen biliyorum ki ! Ravzayı eleştirenler selam veremeden geri dönmekte, Kabeyi eleştirenler tavaf edemeden memleketine gelmektedir.
Kendisiyle 2013 yılında umre yaptığımız, iki gözü de kör olan, samsunda bir çok kişinin tanıdığı, sosyal faaliyetlerde bulunduğu için de bilinen Ufuk GÜRBÜZ’ün umre sürecinde yaşadığı bir kareden bahsetmek istiyorum. Kendisi bu konuyu, benim sunucusu olduğum tv programında anlattığı için burada bahsetmekte her hangi bir mahsur görmüyorum. Ondört günlük umre programının son beş günü içinde, bir gün bana, “Hocam ! Kabe beni kabul etmiyor. Üç gündür Kabeye gidemiyorum, ne yapacağım, bir daha görmeden mi ülkemize döneceğim” dedi. Yaklaşık on bin civarında hacı ve umreci götürmüş, ama böyle bir cümleyi ilk defa duymuştum. Çok esrarengiz tablolara şahit olmuş ama böylesi bir itiraf ile karşılaşmamıştım. “Ne oldu ki” dedim. “Ben Kabeyi ve Harem-i Şerif-i eleştirdim, bazı yargılamalar yaparak, yadırgadığım hususlar oldu, otele geldim ve bir daha gidemedim Kabeye, kesinlikle bu eleştirilerim nedeniyle Kabe beni kabul etmiyor” dedi. “Ufuk abi ! Hemen odana çık, gusül abdesti al, otur seccadene, bana söylediklerini Rabbınla paylaş, pişmanlığını ve hatanı arz ederek özrünü bildir, yani tövbe et, arzunu da ifade et” dedim. Çok sevindi, odasına çıktı, ben de rutin işlerimin takibini yapmak için otelden ayrıldım. Üç beş saat sonra otele geldiğimde, bana sarılarak “Şok şükür hocam Kabe beni kabul etti” dedi. Tövbesinden sonra birkaç saat içinde iyileşmiş ve Kabeye gidip vedasını yapabilmişti.
Kabe ve Ravza kendisine koşanlara kucak açar, kendisinden kaçanları da dışarıya atar. İnsan ruhuna üflenen ilahi Nur’un merkezi olan Beytullah, aşkla ve şevkle yanına gidenleri şarz eder. Fıtratına uygun ruh doyumunu ve dönüşünü sağlar. Bunun için de, Beytullahın misafirleri nurlanmış ve dinlemiş, huzurlu ve mutlu olarak evlerine dönerler. Daha dönmeden tekrar Beytullaha misafir olabilmenin planını yaparak, takvimini belirlemeye çalışırlar. Bir defa Ravzaya ve Beytullaha misafir olanlar artık ruhen orada yaşarlar, fırsat buldukça da bedenen Kabe’ye gider gelirler. Tevhidin merkezi olan Kabe, insan kalbinin de ilacıdır. Tavaf yapmak, namaz kılmak ve nazar etmek; Kabe misafirlerinin doyduğu hallerdir. Doyuma ulaşan misafirlik ancak duygunun zirve yapmasıyla sağlanır. Bilgi ile perçinleşen, duygu ile şekillenen hac ve umrelerden, Kabe ve Ravza misafirleri doyarak döner. Biz de; umre yaptığımız gurubumuzla böyle döndük kutsal topraklardan. Allah kabul etsin..