Geçtiğimiz günlerde yerel gazetenin birinde , Sn.Başbakan" ın Üniversite rektörleri ile İstanbul Dolmabahçe Sarayı"nda yapmış olduğu toplantıyı eleştiren OMÜ Akademik Elemanlar Derneği Bşk"nın bir açıklamasını okudum.
Rektörlerle yapılan toplantının İstanbul"da yapılmasını eleştiriyor.Bilime saygı gereği Rektörlerin sn. Başbakan"ın ayağına çağırmasına tepki gösteriyor. Ankara"da -YÖK"te- eski bir üniversitede yapılması gerektiğine vurgu yapılıyor.
Bence en önemlisi : Rektörlerimizi Üniversite rektörü mü yoksa,medrese Eminleri misiniz diye ironik tanımlama ile hicap duyduğunu ,katılımcıları bilim ve Üniversite adına kınadığını ifade ediyor.
Bir insanın ,bir konu hakkında kişisel düşüncesini ister eleştirel,ister övgüsel anlamda açıklaması doğaldır.Ancak ,bir tüzel kişilik veya kurumsal kimlik adına açıklamada bulunan kişinin sözlerine de yorum getirilmesi olgunlukla karşılanmalıdır.
Muhalefet edeceğim, diye kamuoyuna yanlış ve eksik bilgi verilmesi bilim adamlığı ile bağdaşmaz .Üstelik söz söyleyenlerin geçmiş ile yüzleşmesi ,Cemazi"el evvel"de yapılanları akıl süzgecinden geçirmesi gerekir.
Diyorum ki, Mensubu olduğu Üniversitesinin Rektör"üne aynı soruyu sorabilir mi?
Yani, toplantıya katıldınız ,Rektör müsünüz, yoksa Medrese Emini misiniz?sorusu sorulabilir mi?Sanmıyorum.hicap ve kınama meselesine gelince .
İstanbul"un , 2010 Yılı Avrupa Kültür Başkenti olduğunu ,bu kentin üç medeniyete ev sahipliği yaptığını,dünyaca ünlü bir mega ve Marka kent olduğunu bilmeyen kalmamıştır..
Dolmabahçe Sarayı"nın geçtiğimiz yıllarda Gizli buluşmalara,Demokratik açılım toplantılarına ev sahipliği yaptığı,Hükümetin bu Saray"a ,tarihi kimlik yanında ,kültürel kimlik kazandırmak amacında olduğu düşünülemez mi?
Söz konusu Rektörler toplantının bir sempozyum , kongre,panel veya benzeri bir bilimsel toplantı olmadığı ortada iken,Devletin yürütme organının başı,Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı"nın Çalıştay Şura düzenlediğine ilk defa mı tanık olunuyor?
Toplantının ,sözgelişi Abant,Kızılcahamam kampları hüviyetinde,siyasi bir yönünün olduğuna dair kuvvetli kanıtlar mı var?Niyet okumanın manası ne?Bu kuşku ve hazımsızlık niye?
Bilim adamının,Üniversite öğretim üyesinin,Dernek Başkanlarının elbette ki hicap ve kınayacakları konular olabilir ve olmalıdır.Geçmişi şöyle bir hatırlayalım .
* 28 Şubat rüzgarıyla İrtica ile mücadele sendromuna tutulup , cüppeleriyle meydanlarda Orduyu göreve davet ederken biz kimin askeriyiz.diye kimsenin sormak akla gelmiyor.
* Üniversite öğrencilerini otobüslerle miting meydanlarına postalarken Hicap duygusu(!) akla gelmiyor.
*2000 yılında, Rektör seçimlerinde verdiği oyların , seçme iradesinin yok sayılmasını protesto edenler adliye koridorlarına taşınıeken,idari soruşturma bombardımanına tutulurken, ceza ile yıldırmak savaşımında öğretim üyeliği onuru ve mağduriyeti hiç akla gelmiyor.
* BTÇ adına öğretim üyelerinin başta,aile içi yaşamı,eş ve çocuklarının durumları,akademik yükseltilme ve atamalara ne ölçüde referans alındığı,yazılan raporlara ne tür yansıtıldığı,üst mercilere gönderilen kriptolar ın içeriğinde nelerin konu edildiği ,Doğu Paşaya verilen özel brifinglerde nelerin konuşuldukları hiç akla gelmiyor.
*Post modern Darbeci Paşaların bir işareti ile Ankara"daki İrtica brifinglerine katılırken bilim adamlığı hiç akla gelmiyor.
O zamanlar Bilim adamı anlı şanlı Üniversite Rektörleri , Dernek başkanları değil miydiniz?
Bir şey daha .bu Ülkede yürürlükte Bilgi edinme yasası var.Bir vatandaş,bir öğretim üyesi, Dolmabahçe"deki toplantının içeriğini merak ediyorsa,kendi Rektöründen bir dilekçe ile talepte bulunabilir.Hele, bir tüzel kişiliğin temsilcisi ise ,hiç sorun değildir.İki satır yazıya bakar.
Bir de çok merak ediliyorsa ,ikili ilişkilerle, vakti zamanında en ufak bir olay bahane edilip OMÜ Kampus alanındaki Atatürk Anıtı" çevresinde saf tutup,sivil itaatsizlik-pardon protesto eyleminde bulunan, dönemin Kemalist ve laikçi kesimden halen Rektörlük makamına oturanlardan pek ala sorup öğrenilebilir..Ya da Niye gittin/katıldın diye ,hicap/kınama içeren bir serzenişte bulunabilir .Mİ? Hiç sanmam.
En önemli hususa gelince.Rektör/Rektörlük makamı bir akademik unvan/birim değildir.Yasa gereği, Üniversite tüzel kişiliğin temsilcisidir.Yani idari bir makamdır.Yönetsel işlevi vardır. Yürütmenin emri ve sorumluluğu altındadır .Üniversiteler öyle delibozuk paşalık yeri değildir.Kampus alanları kışla hiç değildir.
Zaman içinde Üniversiteleri Vesayetçi zihniyetin tasallutundan kurtaracak demokrasi kültürüdür.Bu da gerçek demokratların ve gerçek bilim adamlarının sayesinde olacaktır. Üniversitelerimiz hepimizindir.Yani kamu malıdır ,ne belli bir zümrenin imtiyazında ,ne kendi baba malı gibi görülmesi kabul edilemez.
Sn. Başbakan"ın yeri geldiğinde muhalefet için kullandığı ve benim de pek sevmediğim bir sözü var.Sana mı soracaktım. diyor.Biraz kaba ama ,üslubu böyle. Katlanacaksınız!