Esentepe ,1936 yılının mimarisi ile yapılmış, yüksek bir tepenin üzerinde durması nedeniyle,şatoyu anımsatan , Suruç ve Akçakale sınırlarının kesişim noktasında bulunan bölük yerleşim yeridir. Binanın çatısında, küçük bir telsiz odası ve önünde büyük bir teras bulunmaktadır. Bina doğuya doğru yükselen tepelerin üzerine kurulduğu için,batısındaki Suruç ovası tüm çıplaklığıyla gözler önünde uzayıp gider.
Esentepe'nin hemen karşısında Suriye'nin Harapnaz (Karamuk) kasabası ile adı geçen ülkeyle siyasi sınırımızı belirleyen tren yolu ve Osmanlı'dan kalma bir istasyon binası mevcuttur. Sağ tarafında ise fiziki sınırı belirleyen mayınlı saha ve batıya doğru çeşitli mesafelerde sınır karakolları bulunur. İki taraftan 20 km batıya doğru gidildiğinde ise,Suruç ve Ayn el Arap ilçelerini, gece ise bunların ışıklarını görürsünüz.
Ayn el Arap ( Arabın gözü ) ve Ayn el Resul ( Resulün gözü) yerleşim yerleri bizim Suruç ve Akçakale ilçelerine karşılık gelen Suriye'nin ilçeleridir. Bu iki yerleşim yerinin geri bölgesinde o dönem pkk ya ait iki kamp mevcut olup, kampa eğitim için gidip, dönen teröristler ile sıksık çatışma yaşanırdı. Kamptan dönen üniversite öğrencileri yada kalabalık bir grup ülke tarafına geçirilecekse bazen geri bölgelerdeki köylerde akşamdan çalgı başlar. Gelenler, üçerli, beşerli gruplar halinde bu bölgeden düğün dönüşü görüntüsü altında dışarı çıkartılırdı. Yine böylesi bir faaliyet için sınırdan girmeye çalışan grubu getiren ve karşılayacak olanlarla, çıkan çatışma sonucunda, mayınlı saha içerisinde değişik cins ve ebatlarda ayakkabı, bir bayan çantası bulunmuştu. Çantanın içerisinden bir üniversite öğrencisi kimliği,birkaç tane telefon jetonu ve üç- beş kuruş bozuk para çıkmıştı.
12 nisan gecesi, gün ağırmadan pusu görevinden dönerek merkeze giriş yapıyoruz. Nizamiyede bizi ilk kez bölük komutan vekilği yapan teğmen Ruhi ÖZKUL karşılıyor. Annesinin ona malzeme gönderdiğini ve terasta masa hazırlattığını söylüyor . Malatya'dan gelen kayısı kurusu ,çerez,bir kaç çeşit ev yapımı kurabiye ve içecek olarak ıhlamurdan oluşan bir masa hazırlatmıştı. Karşımızda Suruç ovasının, öbek öbek ışıkları yanan köyleri, yukarda samanyolu. Ihlamurun biraz acı olduğunu farkettiğinde yenisini hazırlattırmak için çaycıyı çağırdı. Bu esnada Aslanyurt karakolunun doğusundan mayınlı sahaya giren birkaç kişinin bilgisi telsizde verilmeye başlandı. Teğmen aracının hazırlanmasını söyledi,gitmesine gerek olmadığını birazdan gün açacağını karakolun unsurunu bölgeye kaydırmaya başlattığını söylediğimde, gitmekten vazgeçti, telsizin başında karakolla irtibat kurarken teğmenin çıktığını bildirdi çocuklar. Unsur araziye yerleşirken teğmende bölgeye gitmişti. Kısa konuşmalarla son durum bildirilirken telsizin birinden acı bir feryat yükseldi. Yardım edin Teğmen ÖLDÜ,
Suruç devlet hastahanesine gitmeye çalışıyoruz,yasak bölgeler umrumuzda değil bir an önce hedefe varmalıyız. Sımsıcak kan akmakta avucuma , yol bitmiyor ama teğmenin göğsündeki hırıltı bitmiş, nabız durmuştu.
Merkeze döndüm, çocuklar ağlamaklı güzel bir haber bekliyor,terasa çıktım, masa orada,ıhlamurlar soğumuş. Masaya oturdum ben ve teğmenin kanından, kırmızıya boyanmış ellerim. Suruç ovasına bakıyorum. Gece sabaha ermiş,yüreğimiz kararmış. Gökyüzünde samanyolu ,masada teğmen yok artık.
Kayısılar, kurabiyeleri gönderen anneye ; Malatya'ya birazdan haber ulaşacak. Acı bir ateş düşecek yüreğine.Oğlun, annem malzeme gönderdi derken yüreği sevinç doluydu. Oğlun gönderdiklerini yiyemedi, oğlun için, senin gönderdiklerinden daha önemliydi vatan toprakları . Oğlun hazırlanıyor, bayrağa sarılı tabutu sana geliyor. Oğlun hakka,kor ateş senin yüreğine yürüyecek.
Aslanyurt karakolunun adı Şehit Teğmen Ruhi ÖZKUL olarak değiştirildi. Şehitler vurulduklarında değil unutulduklarında ölürmüş,ben ve ailen seni unutmadık. Ruhun şad olsun.