Unutmak ve Mutlu olmak
Eğer unutmak yedi harfi yan yana getirmek kadar kolay olsaydı, bizde beş harfi yan yana getirir mutlu olurduk. Can DÜNDAR. Çocukluk yılları sonra ergenlik ve hayata atılım basamakları. Mutlu olmak ve huzurlu yaşamak için unutmuş gibi yapmadık mı canımızı acıtan her şeyi ve geride bıraktıklarımızı. Yaşanılan her ne olursa olsun anılar kitabında yerini alsa bile.
Bence yaşam kocaman bir tepside insanlara sunulmuş eşsiz ziyafet yemeğidir. Kimi çok yer dünyasını şaşırır, kimi az yer isyan eder, kimi hiç uzanamaz mutsuz eder. Hak adalet Allah katında bile olmamış. Aksi takdir de Adem ile Hava aynı şartlarda olurdu. Anne babalar bile yerine göre evlatlar arasında sevgi ve ilgisini bölerken gramın ayarını denk tutamazlar. Sanki kadınlar yaşamın içinde yokmuş gibi. Gücü çok olanın güçsüzü ezmesi misali, içimizdeki savaş, dünyadaki savaşı bastırmıştır her zaman. Acı yiyen biberin tarifini yapar. Son zamanlarda kendimle o kadar baş başayım ki pencerem dışarıya kapalı artık. İnsanların kötülükleri, yaşam hırsları, laf olsun diye yapılan davranışlar, sarf ettikleri sözler çok itici ve manasız gelmekte. Dün kadına yönelik şiddete hayır kampanyası başlatıldı. Tüm tv kanallarında söylemler, reklamlar yapıldı. Hani diyorum ya laf olsun. Adam evinde sebep her ne olursa olsun kadınını döverken hangi komşusu araya girmiş kurtarmış. Koca dayağı yiyen maddi manevi sıkıntıları olan hangi kadına toplumumuzdaki hangi erkek karşılıksız el tutmuş. Bıçak kemiğe dayandığında müdafaa için hak arayan kadına hakaret eden yine erkek. Yıllar öncesi bir arkadaşım anlatmıştı. Kadın kocası her gece eve geç geliyor diye, bir gece karnı burnunda komşunun oğlunu da yanına arkadaş almış eşinin oturduğu kahveye gitmiş. Kendisi kapıda. 15 yaşındaki delikanlıyı içeriye göndermiş eşine seni almaya geldik der misali. Tabi ki kocası onlarla gelmemiş. Karnı burnunda kadın yanında komşunun oğlu evinin yolunu tutmuş. Bir süre sonra eve gelen koca, hamile kadını büyük çocuğunun ahşap oyuncak beşiğiyle dövmüş. Kadın ailesini aradığında abisi almaya gelmiş fakat baba evinde de istenmemiş ya el duyarsa!!!!!. Başından darbe alan kadın ne hastaneye ne polise götürülmüş nede zorba kocadan hesap sorulmuş. Aynı gece acıları ağrıları karnında ve yanında bebesiyle yalnızlığına terk edilmiş. Ne hayallerle kurulan yuvam dediği dört duvar arasına. Döven koca, sahip çıkmayan baba ve ağabey ve üçü de erkek. Şimdi soruyorum size kendi canına kanına el tutmayan erkek sokakta ki kadının şiddetine ne kadar sahip çıkar. Mutluluk beş harf, unutmak ta yedi harf ten ibaret değil.
Bazen insan; Ben iyiyim dediğinde gözlerinin içine bakıp sen iyi değilsin diyecek birine çok ihtiyaç duyar. Çevremdekileri bir masa etrafında topluyorum kimi zaman. Sol yanımda hep annem babam, sağ yanım kardeşlerim, karşımda arkadaşlarım, dostlarım ve son olarak karşı cins ten biri. Masanın dört ayağını düşünün. Biri olmasa diğerinin de olmayacağı gibi. Size uzatılan eli lütfen tutun. Omzunuza yaslanmış sa bir omuz dik durun ki gücünüzden güç alsın. Gerçekler acıda olsa yaşamın içinde tuz biber olarak olması gerektiğine inanıyorum ve her önüme geldiğinde canımı yakmasına izin vermeden yemeğe devam ediyorum.
Pencereden dışarıya nasıl baktığınız önemli ne gördüğünüz değil. Pırıl pırıl güneşli bir ilkbahar sabahı olmasa bile, yağmur taneciklerinin sararmış yapraklardaki gizemli duruşu sizi mutlu etsin. Sevgimle umutlu kalın
SeMa.