Merhaba kıymetli okuyucularım;
Geçen haftaki yazımda; Çocuklarımız ile ilgili bayramlarda daha önceden ve şimdi yaşananlar ile, gelecekte yaşanacaklar hakkında neler yapabiliriz? Aşağıda konu başlıklarına göre içeriklerini sizlerle paylaşmıştım.
- Çocuklarımız için bayram bizim özlediğimiz bayramlar değil.
- Şimdiki Kültürün Bayramlarımıza Yüklediği Anlamlar.
- Popüler Kültürün Bayramlarımıza Yüklediği Anlamlar.
- Ne Yapabiliriz?
Bu gün ise; Aşağıdaki konu başlıklarına göre yol haritası çıkaracağım,
- Her yöre kendine has konuşma ve yaşam tarzı ile o yöreye ait sözler vardı.
- Bunlarla ilgili anılarımı ve yakın çevremdeki insanlarla yapmış olduğum geçmiş zaman sohbetlerini,
- Önce insanı, sonra toplumu üretim için var etmeyi ve düşündürmeye nasıl geçeriz.
Her yörenin kendine has konuşma ve yaşam tarzı vardır;
Yıl 1981 idi, rahmetli babam esnaftı, tuhafiye işiyle uğraşırdı. Ara sıra ilçenin köylerine gider orada sergi açardık. Bir akşam yemekte, o evin ileri geleni “öküzüm hadi yesene” dedi bende “ne diyor bu” dedim, Babam bana, o zaman şunu söyledi, “bu köyde delikanlılara daha doğrusu erkek çocuklarına güçlü ve ailenin devamı olarak gördükleri için bu sözü söylerlermiş”. Daha sonra başka bir köyde doğan kızları başlık parası alacaklarından dolayı, maşallah iyi para eder fizikleri ve konumlarına göre söylenirdi. Bu ve bunun gibi nedenlerden dolayı biz hep toplumdaki insanları ülkenin geleceğinden çok, o ev hanesi ve geniş aile mantığı ile baktık ya toprağımıza toprak katmak ve köyün ağası olma derdindeydik. Bazı aileler büyükleri gelinlere sana ne kadar para saydım, haydi çalış bu parayı çıkarmamız gerekir derdi. Köyde büyüyen çocuklarımız ilkokul vardı köylerde o zamanları ilkokulu bitirdin mi okuma işi tamamdı. Kızlarımız ise cahil olan ailelerimiz ve köyün ileri gelenleri “kız çocuğu okumaz günah derlerdi”. Nereden nereye demeden önce, ilçede okuyanlar imkanlara göre en fazla lise, illerde ise üniversite olduğu için onlar biraz daha şanslı idi. Bizler o zamanları babamızın işini nasıl büyütürüz düşüncesiydik. Şimdiki gibi kısa yoldan, nasıl emeksiz köşeyi döneriz, birilerinin sırtından demezdik, o günden bugüne geldik eldekilerle evdekilerin toplumdan önce kendimize sonra aileye, çevresine ve sonrada ülkesine nasıl fayda sağlar düşünmek ve düşündürmek zorundayız.
“Düşündürebilmek, gelecek için üretilecek ürünün ana kapısıdır.’’ K.İlhan
Önümüzdeki hafta ise;
Anılarım ile yakın çevremdeki insanlarla yapmış olduğum geçmiş zamana ait ilginç sohbetler ve Önce insanı, sonra toplumu üretim için var etmeyi ve düşündürmeye nasıl geçeriz. Konularını işleyeceğim.
Birlikte siz, biz demeden sıcak sevecen ve mutlu birlikteliklerin bir arada olduğu sağlıklı neşeli yarınlar dilerim.
Hoş çakalın.