Gazetemiz kurulup köşe yazmaya başlamamdan bu yana, geçirdiğim son bir hafta, en yoğun okunduğum ve e-postalar aldığım bir hafta oldu benim için. Doğrusunu ararsanız bu şehirde bu kadar duyarlı insanların yaşadığına ve bu kadar sıkıntı çekmiş insan olmasına rağmen, bugüne kadar neden bu kadar sessiz kalındığına hayret ettim. Basın Vampiri, öyle hezeyanlar işlemiş, öyle insanlara zulmetmiş ki sormayın gitsin!.. Bırakın Samsun"u, Ordu, Sinop gibi haber ajansının ilgili olduğu tüm illerdeki bürokratından iş adamına,siyasetçisinden yanında çalışan insanlara kadar öyle zulümler etmiş ki; adamcağızların yazdıkları e-postaları okuyunca dudaklarım uçukladı.
Adam, öyle tezgah kurmuş ki, ilk önce insanlarla hukuk kurup onların yumuşak karnını tespit etmiş; ardından tek tek kendi taleplerini dile getirerek bunları almaya başlamış. Örneğin, ilk önce Belediye Başkanlarına gidip, "Başkanım, çalışmalarınızla ilgili bir tanıtım yapıp televizyonda yayınlatalım" deyip, bir çekim yapıyor ve bu çekimin bedeli, on lira ise 50 lira alıp cukkaya indiriyor.
Ardından bir yıl geçiyor. Aynı yayını tekrarlatıp pozisyon çekimi adı altında sanki yeni yapılmış çekimmiş gibi parayı alıyor!..
Okurumun biri, 'haber ajansının görevi takvim yapmak değil' diyor. Çok doğru söylüyor. Haber ajansı haber, yani işini yapar. Ancak bizim Vampir, işinden başka her şeyi yapıyor.
Takvim konusunda belediyelerin geçmiş yıllarda yaptırdıkları takvimlere bakarsanız, kime yaptırdıklarını rahat bir şekilde görebilirsiniz. Vampir'in yaptıklarını daha detaylı bir biçimde anlatacağımdan burada daha fazla detaya girmeyeceğim.
Gelelim konunun bir başka boyutuna, yani bağlı olduğu kurumla ilgili düşüncelerime.
Ömrümde hiçbir zaman papaza kızıp, kiliseyi yakmamışımdır veya imama kızıp, İslam dinine karşı tavır almamışımdır. Ülkemizdeki hiçbir cemaatin, özdeki çıkış noktasından hareketle yanlış amaçlar uğrunda kurulduğunu düşünmüyorum.
Ancak art niyetli insanların o kurumlara girmesiyle kurumların, özünden uzaklaşıp art niyetli kişilerin uğraşları sonucunda yozlaştıklarını düşünmekteyim.
Şimdi bizim Vampir'in yaptıklarından, amirlerinin haberdar olduğunu sanmıyorum. Haberdar edecek personelin hemen işine son verip kurum haini ilan eden Vampir, bu yolla amirlerini de ikna ettiği kanaatindeyim.
Aksi halde böyle bir insan, önemli bir haber kuruluşunun başında tutulmamalı. Adam, o kadar pişkin, o kadar vurdumduymaz ki; bir gün bir belediye başkanının yakını ile ilgili bir haber geçti elimize ve Vampi'i arayıp olayı anlattım ve haber yapmasını istedim, aslında yapmayacağını biliyordum ancak tavrının ne olacağını merak ettiğimden aradım.
Bana, "Biz yapamayız, siz yapın" deyince, "Ne oldu, korkuyor musun?" dedim, ses yok. Korktuğu, para musluğunun kesilmesiydi. Haberi de ondan yapamamıştı zaten. Daha sonra yanıma gelip, "Ben kimsenin satılık adamı değilim, sen beni yanlış tanımışsın" deyince, bu olayı hatırlattım ve "O haberi yapsaydın dediğin doğruydu, ama yapamadığını sen de gördün. Demek ki sen rahatlıkla menfaatin gereği istediğin kişinin haberini yapıp, istediğin kişinin haberini yapmıyorsun. Derhal odamı terk ediyorsun. Burayı terk et, bir daha da gözüme gözükme" deyip, kapıyı kendi elimle açarak odamdan kovdum.
Kendisini ve beraberinde getirdiği arkadaşı, yanımdan ayrılır ayrılmaz soluğu Kral hazretlerinin yanında almış. Gerisini daha önce yazmıştım biliyorsunuz zaten. Bir de yanında getirdiği arkadaşa görev vermiş, "Senin işin, Adnan Bahadır"ın açıklarını bulmak. Nerede ne kadar açığı varsa bul. Başka hiçbir işle uğraşma" demiş.
Be zavallı Vampirim, Adnan Bahadır"ın sırtında yumurta küfesi olsa bugüne kadar yazdıklarını yazabilir miydi? Adama demezler mi ki, 'hemşehrim, gel bakalım buraya; senin de şu, şu pisliklerin var' diye.
Bak, Allah'ın kulu yazdıklarıma yalan diyebiliyor mu? Ben yaşamadığım, görmediğim, bilmediğim bir şeyi asla kaleme almam. Geldiğim yere her türlü bedeli ödeyerek geldim. Çileyse çile,ihanetse ihanet.
Her şeyi gördü bu fakir. Şimdi sıra bu şehirde buzdan yalancı köşkler yapıp içinde padişahlar gibi oturanlarda. Kendilerini bu fakirden kollasınlar.
Hoşça kalın...